HAKARET SUÇU NEDİR?
Hakaret, Türk Dil Kurumu tarafından “onur kırma, onura dokunma, küçük düşürücü söz veya davranış” şeklinde tanımlanmakta olup, bireyin toplumsal saygınlığına yönelen bir eylem olarak değerlendirilmektedir. Hukuki açıdan ise bu fiil, Türk Ceza Hukuku kapsamında suç teşkil eden bir davranış olarak düzenlenmiştir. Nitekim hakaret suçu, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun “Şerefe Karşı Suçlar” başlığı altında 125 ila 131. maddeleri arasında yer almakta ve bireylerin şeref ve haysiyetinin korunması amaçlanmaktadır.
Hakaret suçu, doğrudan ve somut ifadelerle gerçekleştirilebileceği gibi, dolaylı anlatımlarla veya ima yoluyla da işlenebilmektedir. Failin kullandığı ifadelerin veya sergilediği davranışların, mağdurun kişilik değerlerini zedeleyici nitelikte olması yeterlidir. Suç, yalnızca mağdurun yüzüne karşı işlenmekle sınırlı olmayıp, sesli, yazılı ya da görsel ileti araçlarıyla dolaylı biçimde de gerçekleştirilebilir. Bu çerçevede, mağdurun fiziksel olarak bulunduğu bir ortamda hakarete uğraması şart değildir; mağdurun onurunun, başkaları nezdinde zedelenmesi de hakaret suçunun oluşumu açısından yeterli kabul edilmektedir.
Bununla birlikte, mağdurun yokluğunda gerçekleştirilen hakaret eylemlerinin cezalandırılabilmesi için, söz konusu fiilin en az üç kişi huzurunda gerçekleştirilmiş olması gerekmektedir. Bu durum, suçun aleniyet kazanması ve mağdurun toplum önünde itibarının zedelenmesi ihtimalinin güçlenmesi ile ilgilidir.
Sonuç olarak, hakaret suçu bireylerin kişilik haklarını koruma amacını taşıyan bir düzenleme olup, yalnızca doğrudan saldırılarla değil, dolaylı ve ima yoluyla gerçekleştirilen eylemlerle de oluşabilmektedir. Bu yönüyle, bireylerin manevi bütünlüklerinin ve toplumsal saygınlıklarının korunması, ceza hukukunun temel amaçlarından biri olarak karşımıza çıkmaktadır.
HAKARET SUÇU NASIL İŞLENİR?
Hakaret suçu, Türk Ceza Kanunu’nda kişilik haklarının korunmasına yönelik düzenlemeler çerçevesinde ele alınan önemli bir suçtur. Bu suç, mağdura yönelik onur, şeref veya saygınlık anlamında değer kaybına yol açacak her türlü fiil, söz veya davranışla işlenebilir. Ancak bu fiillerin hakaret olarak kabul edilebilmesi için belirli kriterlere uyulması gerekmektedir. Hakaret suçu, yalnızca sözel ifadelerle değil, yazılı metinler, görsel içerikler, işaretler ve beden diliyle de işlenebilir. Bu açıdan bakıldığında, hakaret suçunu oluşturabilen fiillerin niteliği, çeşitli faktörlere bağlı olarak değişiklik gösterir.
Hakaret suçunun fiil unsuru, genellikle sözel ifadelerle başlasa da, yazı, şekil, mimik, el işareti gibi çeşitli araçlarla da gerçekleştirilebilir. Türk Ceza Kanunu’nda hakaret suçunu oluşturan fiiller tek tek belirtilmemiştir. Ancak, Yargıtay kararları doğrultusunda, kişiye yönelik aşağılayıcı, küçültücü, hakaret içeren sözlerin bu suçu oluşturacağı kabul edilmektedir. Hakaret suçunun unsurlarından biri de, suçun mağdura doğrudan yöneltilmiş olmasıdır. Yargıtay’a göre, bir kişiye “namussuz”, “gerizekalı”, “aptal”, “kötü kadın”, “hırsız” gibi kelimelerle hitap etmek veya bu tür ifadelerle nitelendirmek, hakaret suçunu oluşturur. Bununla birlikte, “eşek”, “köpek”, “it” gibi hayvan isimleriyle hitap etmek de bu suçu meydana getirebilir.
Hakaret suçunun oluşabilmesi için mağdurun onur, şeref veya saygınlığını zedeleyecek somut bir fiil ya da olgunun isnat edilmesi veya mağdura sövülmesi gerekmektedir. Örneğin, bir kişiye “sağır herif” demek, onun kulak sağlığını hedef alan bir hakaret suçunu oluşturur. Aynı şekilde, “yamuk adam” şeklinde bir hitap da fiziksel bir özellik üzerinden hakaret suçunu işlemek anlamına gelir. Bununla birlikte, bir kişinin fiziksel ya da psikolojik özelliklerine dair yapılan olumsuz değerlendirmeler de hakaret suçunu oluşturabilir.
Ancak, hakaret suçunun oluşması için bir gerçeğin ifşa edilmesi yeterli değildir. Örneğin, bir kişinin “hırsızsın” denilmesi, kişi gerçekten hırsızlık yapmışsa ve bu olgu ispatlanmışsa, bu durum hakaret suçu oluşturmaz. Çünkü hakaret suçu, bir fiilin ya da olgunun kişiye iftira yoluyla değil, doğrudan onur, şeref ve saygınlığına zarar verecek şekilde yapılması ile meydana gelir.
Hakaret suçunun kapsamı içinde olmayan ifadeler de vardır. Örneğin, kaba sözler ya da nezaketsiz davranışlar, hakaret suçunu oluşturmaz. “Terbiyesiz”, “saygısız”, “düşüncesiz” gibi ifadeler, doğrudan kişiye yönelik onur kırıcı bir saldırı içermediği için hakaret sayılmaz. Yine, “Seni paramla satın alırım” gibi tehditkar ve kaba ifadeler de hakaret suçu oluşturmaz. Ayrıca, beddua niteliğindeki sözler de Yargıtay tarafından hakaret suçuna dahil edilmemektedir. Örneğin, “Allah belanı versin” gibi beddualar, hakaret suçunun unsurları arasında yer almaz.
Kamuoyunda tanınan kişiler, özellikle siyasetçiler, sanatçılar ve futbolcular, normal vatandaşlardan daha sert eleştirilere tabi tutulabilir. Bu kişiler için yapılan eleştiriler, eleştiri sınır aşılmış olsa bile hakaret olarak değerlendirilmeyebilir. Örneğin, bir siyasetçiye “bütün memleketi sattın” denmesi, eleştiri olarak kabul edilebilirken, hakaret sayılmayabilir. Ancak bu, eleştirinin seviyesiz ve aşırıya kaçmadığı durumlar için geçerlidir. Eleştirinin sınırlarını aşan, doğrudan onur kırıcı ifadeler, yine hakaret suçu oluşturacaktır.
Hakaret suçunun oluşabilmesi için, mağdurun onur, şeref ve saygınlığını zedeleyecek her türlü fiil ve davranış cezalandırılmaktadır. Bu suç, sözlü ifadelerle başlayıp yazılı veya görsel araçlarla da işlenebilir. Önemli olan, hakaret fiilinin doğrudan mağdura yöneltilmiş olmasıdır. Kaba sözler, beddualar ve somut olgulara dayanmayan ifadeler hakaret suçunu oluşturmazken, fiziksel ya da psikolojik özelliklere yönelik küçümseyici ifadeler bu suçu oluşturur. Toplumda tanınan meşhur ve medyatik isimlere yönelik eleştirilerin daha sert olabileceği durumlar söz konusu olsa da, hakaretin sınırlarını aşan her davranış cezalandırılacaktır.
HAKARET SUÇUNUN TANIMI
Hakaret suçu, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun “Şerefe Karşı Suçlar” başlıklı bölümünde, 125 ila 131. maddeler arasında düzenlenmiş olup, bireyin onur, şeref ve saygınlığını koruma amacını taşıyan temel ceza hukuku normlarından biridir. Bu kapsamda, hakaret suçu çeşitli biçimlerde ortaya çıkabilmektedir. Bir kimseye yönelik olarak, onur, şeref veya saygınlığını zedeleyebilecek nitelikte, somut bir fiil veya olgunun isnat edilmesi, söz konusu suçun oluşması için yeterli kabul edilmektedir. Bu isnat, bireyin toplum nezdindeki itibarını sarsacak ölçüde ise hukuken hakaret suçu kapsamında değerlendirilir.
Bunun yanında, doğrudan sövme şeklinde gerçekleştirilen saldırılar da hakaret suçu teşkil etmektedir. Bu tür eylemlerde, failin kullandığı ifadeler, mağdurun manevi bütünlüğünü zedeleyici ve onur kırıcı nitelikte olduğu ölçüde, ceza sorumluluğu doğurmaktadır. Sonuç olarak, hakaret suçu hem somut isnatlarla hem de doğrudan sövme yoluyla meydana gelebilmekte ve bireylerin kişilik haklarının korunması bağlamında ceza hukukunun müdahalesini gerekli kılmaktadır.
Hakaret Suçunun Huzurda (Yüze Karşı) İşlenmesi
Hakaret suçunun huzurda işlenmesi, failin mağdurla yüz yüze bulunduğu bir anda, onun onur, şeref ve saygınlığına doğrudan saldırıda bulunması durumudur. Bu tür bir durumda mağdur, hakarete konu ifadeyi veya davranışı anında öğrenme imkanına sahiptir. Ancak yalnızca fiziksel olarak aynı ortamda bulunmak huzurda hakaret için gerekli şart değildir. Failin, telefon, görüntülü arama veya anlık yazışma gibi iletişim araçlarını kullanarak mağdura doğrudan hitap ettiği durumlarda da, fiil huzurda işlenmiş sayılır. Buradaki belirleyici unsur, failin hakaret içeren ifadelerini mağdurun doğrudan algılayabileceği şekilde yöneltmiş olmasıdır.
Hakaret Suçunun Mağdurun Yokluğunda İşlenmesi
Hakaret suçunun mağdurun bulunmadığı bir ortamda işlenmesi halinde, yani gıyapta hakaret söz konusu olduğunda, söz konusu fiilin suç teşkil etmesi belirli bir şartın varlığına bağlıdır. Bu bağlamda, failin hakaret içerikli sözlerini, en az üç kişinin doğrudan duyabileceği veya algılayabileceği bir ortamda sarf etmesi gerekmektedir.
Bu duruma ceza hukuku terminolojisinde “ihtilat” denilmektedir. İhtilat, hakaretin failin iradesiyle, başkalarının duyup anlayabileceği biçimde aleniyet kazanarak gerçekleştirilmesini ifade eder. Tesadüfen veya rastlantı sonucu üçüncü kişilerin hakarete tanık olması, ihtilat şartını karşılamaz. Dolayısıyla, hakaret fiili en az üç kişiye yönelik olarak bilinçli şekilde yöneltilmediği sürece, mağdurun yokluğunda gerçekleştirilen eylem hakaret suçu kapsamında değerlendirilmez.
İnternet ve Sosyal Medya Yoluyla Hakaret Suçu
5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 125. maddesinin gerekçesinde yer alan “kişiyi muhatap alan mektup, telgraf, telefon ve benzeri araçlarla yapılan hakaret de huzurda işlenmiş sayılır” ifadesi, iletişim araçlarının çeşitliliğini dikkate alarak hakaret suçunun kapsamının genişletildiğini ortaya koymaktadır. Bu bağlamda, bilişim teknolojilerinin gelişimiyle birlikte internet ortamı da hakaret suçunun işlendiği mecralardan biri haline gelmiştir.
Günümüzde hakaret suçu, e-posta, anlık mesajlaşma uygulamaları, görüntülü konuşma platformları gibi bireysel iletişim araçları yoluyla gerçekleştirilebileceği gibi, sosyal medya platformları aracılığıyla geniş kitlelere hitap edecek şekilde de işlenebilmektedir. Bu doğrultuda, bireylerin Facebook, Twitter, YouTube ve benzeri sosyal medya platformları üzerinden gerçekleştirdikleri hakaret içerikli paylaşımlar, yalnızca kişiye değil, aynı zamanda kamuya açık biçimde yöneltildikleri için suçun aleniyet kazanmasına neden olmaktadır.
Türk Ceza Kanunu’nun 125. maddesinin dördüncü fıkrası uyarınca, hakaret suçunun alenen işlenmesi halinde ceza, altıda bir oranında artırılmaktadır. Bu düzenleme, internet ve sosyal medya yoluyla işlenen hakaret suçlarının nitelikli hal olarak değerlendirilmesine zemin hazırlamaktadır. Zira sosyal medya, kullanıcıların fikir ve düşüncelerini geniş kitlelere ulaştırma amacı taşıdığı için, suç teşkil eden ifadelerin paylaşımı da bilerek ve isteyerek kamusal alana sunulmuş kabul edilir. Dolayısıyla, dijital mecralarda gerçekleştirilen hakaret eylemleri, hem suça konu fiilin yayılma gücü hem de kamuoyu üzerindeki etkisi açısından daha ağır cezai yaptırımlara tabi tutulmaktadır.
1- İnternet Yoluyla Hakaret Suçunun İspatı
Günümüzde internetin ve sosyal medya platformlarının yaygın biçimde kullanılması, hakaret suçunun dijital mecralar aracılığıyla işlenmesini kolaylaştırmıştır. Özellikle Twitter, Instagram, Facebook gibi sosyal medya ağları üzerinden gerçekleştirilen hakaret içerikli paylaşımlar veya yorumlar, suçun ispatı bakımından belirli teknik süreçleri gerekli kılmaktadır.
Bu tür platformlar üzerinden yapılan paylaşımlar, failin kimliğinin tespiti açısından IP adresi gibi dijital izler yoluyla takip edilebilir. Ancak sosyal medya platformlarının bağlı bulunduğu şirketler, kişisel verilerin korunmasına ilişkin uluslararası düzenlemelere ve kendi iç politikalarına sıkı şekilde bağlıdır. Bu nedenle, yetkili mercilerle IP adresi veya kullanıcı bilgileri paylaşımı konusunda oldukça sınırlı hareket etmektedirler. Bu durum, suçun faili olan kişi veya kişilerin tespitini zorlaştırmaktadır.
Bununla birlikte, soruşturma mercileri yalnızca IP tespiti ile sınırlı kalmaksızın, alternatif araştırma yöntemlerine başvurarak şüpheliye ulaşmaya çalışmaktadır. Uygulamada sıklıkla, mağdurlar, suçun faili olduğundan şüphelendikleri kişilerin kimlik bilgilerini kolluk birimleri veya savcılıkla paylaşmakta ve bu bilgiler, soruşturmanın yönlendirilmesi açısından ilk kaynak olarak değerlendirilmektedir.
Ayrıca, adli makamlar tarafından yürütülen teknik takip, dijital veri incelemeleri, tanık beyanları ve benzeri delil toplama yöntemleri sayesinde, failin kimliği tespit edilebilmekte ve hakaret fiilinin işlendiği ispatlanabilmektedir. Sonuç olarak, internet aracılığıyla hakaret suçu işlenmişse, bu fiilin ispatı; teknik imkanların, delil toplama süreçlerinin ve mağdurun sunduğu bilgi ve belgelerin bütüncül biçimde değerlendirilmesiyle mümkün olmaktadır.
2- Hakaret Suçunun İletişim Araçları ile İşlenmesi
Türk Ceza Kanunu’nda (TCK) hakaret suçunun işlenme şekli, mağdurun doğrudan doğruya hakareti öğrenmesiyle sınırlı olmayıp, suçun belirli iletişim araçları kullanılarak işlenmesi de huzura eşdeğer sayılmaktadır. Bu düzenleme, TCK m. 125/2’de “sesli, yazılı veya görüntülü ileti”nin suçun huzurda işlenmiş sayılması için yeterli olduğu şekilde ifade edilmiştir. Bu bağlamda, suçun işlenmesinde kullanılan araçlar, doğrudan mağduru muhatap almış olmalıdır. Yani, hakaretin içeriği mağdur tarafından doğrudan ve ilk olarak öğrenilmiş olmalıdır. Bu durumda, söz konusu iletişim aracının doğrudan mağdura ulaşması, suçun huzurda işlenmiş sayılabilmesi için gerekli bir koşuldur.
Örneğin, cep telefonu veya elektronik posta aracılığıyla ile gerçekleştirilen hakaret suçları da aynı koşullar altında, huzurda işlenmiş kabul edilmektedir. Telefonla yapılan bir hakaret durumunda, failin doğrudan mağdurla konuşması gerekmektedir. Elektronik posta gönderildiğinde ise, bu posta doğrudan mağdurun e-posta adresine ya da üyesi olduğu mail listesine iletilmiş olmalıdır. Bu şartlar sağlandığı takdirde, hakaretin huzurda işlenmiş sayılacağı kabul edilir.
Öte yandan, hakaretin basın yolu ile yapılması durumunda, suçun huzurda işlenmiş sayılması söz konusu değildir. Basın aracılığıyla yapılan hakaret, doğrudan mağdura muhatap alınmadığı için, bu durum TCK hükümleri uyarınca huzurda işlenmiş bir suç olarak değerlendirilmez. Bu görüş, özellikle basın yoluyla yayımlanan içeriklerin, her bireyin erişimine açık olması nedeniyle, hukuki bir sınırlandırma getirilmesi gerekliliğini ortaya koymaktadır.
3- İleti Yoluyla (Mektup, E-mail, Whatsapp Mesajı, SMS, Telefon Konuşması) Hakaret Suçu
Türk Ceza Kanunu’nun 125/2. maddesi, ileti yoluyla hakaret edilmesini suç olarak kabul etmektedir. İleti yoluyla hakaret suçları, aynı ceza miktarına tabi olsalar da, bir kısmı “huzurda hakaret”, diğer kısmı ise “gıyapta hakaret” olarak değerlendirilmektedir.
- Huzurda Hakaret: Huzurda hakaret suçu, failin iletiyi gönderirken mağduru hedeflemesi veya mağdurun fiili öğrenebileceğini istemesi durumunda oluşur. Örneğin, bir WhatsApp mesajı yalnızca başkasına gönderilmiş fakat mağdur tarafından tesadüfen öğrenilmişse, bu durumda huzurda hakaret suçu oluşmaz; eylem gıyapta hakaret olarak değerlendirilir. Gıyapta hakaret suçu, en az üç kişiye gönderilen veya üç kişilik bir grup mesajına gönderilen mesajlarla oluşur.
- İleti Yoluyla Hakaretin Cezası: İleti yoluyla işlenen hakaret suçunun cezası, üç aydan iki yıla kadar hapis veya adli para cezası ile cezalandırılabilir.
TCK m.125/2’ye Göre İleti Olarak Kabul Edilen İletişim Vasıtaları:
- Mektup,
- E-mail,
- WhatsApp mesajları ve WhatsApp gruplarına gönderilen mesajlar,
- Cep telefonuyla kısa mesaj (SMS),
- Telefon konuşmaları,
- Instagram, Twitter, Facebook gibi sosyal medya üzerinden gönderilen DM (Direct Message) mesajları.
Hakaret suçunun huzurda işlenmesi, failin mağduru doğrudan hedef almasıyla gerçekleşir. Ancak, failin fiili işlediği sırada mağduru hedef alan hakaretinin mağdur tarafından algılanabileceğini bildiği ve istediği durumlar da huzurda hakaret olarak kabul edilir.
Bir örnekle açıklamak gerekirse, ileti yoluyla hakaret, failin mağduru hedef alarak iletiyi gönderdiğini ve mağdurun bu iletiyi öğrenmesini istemesiyle hukuken huzurda hakaret olarak kabul edilir. Örneğin, bir mesaj ya da telefon konuşması ile mağdur doğrudan hedef alınmışsa, fail bu suçtan huzurda hakaret cezası alabilir.
Eğer fail, mesajı yanlışlıkla başka birine gönderiyor ve mağdur tesadüfen öğreniyorsa, bu durumda huzurda hakaret suçu oluşmaz çünkü fail mağduru hedef almadığı ve mağdurun öğrenmesini istemediği için suç unsuru oluşmaz. Bir örnekte, failin kardeşine mesaj gönderdiği ve kardeşinin hakaret mesajını mağdura iletmesi nedeniyle mağdurun öğrenmesi halinde gıyapta hakaret olarak değerlendirilebileceği vurgulanmıştır.
4- İnternet Yoluyla Hakaret Suçunda Çözüm Süreci
Günümüzde sosyal medya platformları, internet ve iletim araçları üzerinden işlenen hakaret suçları, dijital delillere dayandığından özel bir çözüm süreci gerektirmektedir.
- Delil Toplama ve Kayıt Altına Alma: Bu süreçte ilk olarak mağdurun, hakaret içerikli paylaşımı yahut yorumu mümkün olan en kısa sürede kayıt altına alması büyük önem taşır. Bu kayıt, ekran görüntüsü (screenshot) veya paylaşım linkinin kaydedilmesi suretiyle sağlanmalıdır. İçeriğin daha sonra silinmesi ihtimaline karşı, delil niteliği taşıyacak bu verilerin zaman kaybetmeksizin muhafaza edilmesi gereklidir.
- Sosyal Medya Platformunda Şikayet: Devamında, hakaret içerikli paylaşımın yapıldığı sosyal medya platformunda ilgili kullanıcı hesabı sistem üzerinden şikayet edilerek platform yöneticilerinden, içeriğin kaldırılması ya da hesabın kapatılması talep edilebilir. Hesabın sahte olması halinde, platform sağlayıcıları tarafından gerekli görülürse kullanıcıya ihtar gönderilir veya hesap geçici olarak askıya alınabilir.
- Resmi Şikayet Başvurusu: Bunun yanı sıra, söz konusu paylaşım kişilik haklarına açık bir saldırı niteliği taşıdığından, Cumhuriyet Başsavcılığına veya en yakın kolluk birimine başvurularak resmi şikayet süreci başlatılmalıdır. Uygulamada bu süreç, genellikle mağdurun suça konu içeriğin linkini, ekran görüntüsünü ve olayın ayrıntılarını içeren yazılı bir şikâyet dilekçesi sunması ile başlamaktadır.
- IP Adresi Tespiti ve Şüpheliye Ulaşma: Sosyal medya platformlarının çoğunun (örneğin Twitter, Instagram, Facebook) yurt dışında yerleşik olmaları ve Türkiye’de doğrudan temsilciliklerinin bulunmaması, şüpheliye ulaşılmasını zorlaştırmaktadır. Bu nedenle Cumhuriyet savcılıkları, Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı’na (TİB) başvurarak paylaşımın yapıldığı IP adresinin tespitini talep ederler. Teknik takip ve delil toplama sürecinin ardından şüpheli tespit edilirse, ifadesi alınmakta ve soruşturma kapsamında dosya değerlendirilerek karara bağlanmaktadır.
- Soruşturma Süresi: Soruşturmanın tamamlanma süresi; ilgili savcılığın iş yükü, şikayete konu suçun yapısı ve delillerin niteliğine göre değişiklik göstermektedir. Uygulamada bu sürecin en az 6 ay ve çoğu zaman daha uzun sürdüğü görülmektedir
- İddianame ve Kamu Davası Açılması: Toplanan delillerin, hakaret suçunun yasal unsurlarını taşıdığına kanaat getirilmesi halinde savcılık tarafından iddianame hazırlanarak görevli mahkemeye sunulur. Mahkemece iddianamenin kabulü ile birlikte kamu davası açılır. Buna karşılık, elde edilen delillerin suçun işlendiğini ispatlayacak nitelikte görülmemesi hâlinde savcılık, “kovuşturmaya yer olmadığına dair karar” verir. Uygulamada bu karar, halk arasında “takipsizlik kararı” olarak adlandırılmaktadır.
- Sahte Hesaplar ve Kimlik Tespiti: Özellikle sahte hesaplar üzerinden yapılan paylaşımlarda şüphelinin kimliğine ulaşılması güç olduğundan, mağdur tarafından şikayet dilekçesinde failin kimliğinin tespitine katkı sağlayacak tüm bilgilerin ayrıntılı şekilde sunulması önem arz eder. Failin adı, kullanıcı adı, adresi ya da olası kimlik bilgileri ve diğer elde edilebilen deliller dilekçeye eklenmelidir. Hakaret içeren paylaşımın bir kopyasının dosyaya eklenmesi ise sürecin sağlıklı ilerlemesi açısından gereklidir.
HAKARET SUÇUNUN UNSURLARI NELERDİR?
Hakaret suçu, genel ceza hukuku ilkeleri çerçevesinde maddi ve manevi unsurlar olmak üzere iki temel unsurdan oluşmaktadır. Suçun oluşabilmesi için her iki unsurun bir arada gerçekleşmesi gereklidir.
Hakaret Suçunun Maddi Unsurları:
Maddi unsur, suçun dış dünyada gözlemlenebilir yönlerini ifade eder ve fail, mağdur ile fiil unsurlarından oluşur.
- Fail: Hakaret suçu açısından fail, herhangi bir özel nitelik taşımaksızın gerçek kişi olabilir. Hukuki ehliyeti bulunan her birey – kadın ya da erkek – bu suçun faili olabilir. Ancak, Türk Ceza Kanunu’nun sistematik yorumu çerçevesinde, kanun koyucunun tüzel kişilerin (örneğin şirketler, dernekler, vakıflar) bu suçun faili olamayacağı yönünde bir irade ortaya koyduğu anlaşılmaktadır. Dolayısıyla, tüzel kişilere hakaret suçuna ilişkin herhangi bir ceza sorumluluğu yüklenmemiştir.
- Mağdur: Türk Ceza Kanunu’nun 125. maddesinde “bir kimseye” ibaresi yer almakta olup, bu ifade uyarınca mağdur bakımından herhangi bir özel statü ya da nitelik aranmamaktadır. Gerçek kişi olmak kaydıyla her birey hakaret suçunun mağduru olabilir.
- Fiil: Hakaret suçunun gerçekleşmesi için failin mağdura yönelik, onun şeref, onur ve saygınlığını zedeleyecek mahiyette, somut bir fiil veya olgu isnadında bulunması ya da doğrudan sövmesi gerekmektedir. İsnat edilen fiil ya da kullanılan ifadelerin belirli bir somutluk taşıması zorunlu olmamakla birlikte, önemli olan husus, bu isnadın ya da sözlerin objektif olarak mağdurun kişilik haklarını ihlal edici nitelikte olup olmadığıdır.
Hakaret suçunun gerçekleşmesi için mağdurun yalnızca kişisel algısına dayalı olarak şeref ve onurunun zedelendiğini ileri sürmesi yeterli değildir. Her somut olayda, isnadın ya da sözün kişisel algının ötesinde, toplumun genel değer yargılarına göre onur kırıcı olup olmadığı objektif biçimde değerlendirilecektir. Dolayısıyla kişinin kendi onuruna ilişkin aşırı hassasiyeti, tek başına söz konusu fiilin hakaret suçu kapsamında değerlendirilmesini gerektirmez.
Ayrıca, Türk Ceza Kanunu’nun 125. maddesi uyarınca, hakaret suçunun mağdurun gıyabında işlenmesi durumunda, fiilin en az üç kişi huzurunda ve bu kişilerin bilerek ve isteyerek hakarete tanık olacak şekilde gerçekleştirilmesi, yani ihtilat şartının oluşması zorunludur. Aksi halde suç oluşmayacaktır.
Hakeret Suçunun Manevi Unsuru:
Hakaret suçu, yalnızca kasten işlenebilen bir suçtur. Türk Ceza Kanunu’nda ayrıca düzenlenmediğinden dolayı bu suçun taksirle işlenmesi mümkün değildir. Bu çerçevede, failin söz konusu eylemi gerçekleştirirken kastının, yani bilinçli ve istekli davranışının bulunması gerekmektedir. Failin amacı, hukuken korunan değer olan bireyin şeref, haysiyet ve saygınlığına zarar vermek veya bu değerleri ihlal etmek yönünde olmalıdır.
Sonuç olarak, hakaret suçunun oluşumu için failin, mağdura yönelik olarak onu toplum önünde küçük düşürme saikiyle hareket etmesi ve bu davranışının objektif olarak onur kırıcı nitelik taşıması şarttır.
HAKARET SUÇUNUN NİTELİKLİ HALLERİ NELERDİR?
Ceza hukuku açısından bir suçun nitelikli hali, belirli koşullar altında işlendiğinde suça ilişkin cezanın artırılmasına veya failin daha ağır yaptırımlara tabi tutulmasına neden olan durumlardır. Bu haller, yasa koyucu tarafından açıkça düzenlenmiş olup, ilgili suç tipine ilişkin kanun maddesinin devamında ya da ilgili hükümler çerçevesinde yer alır. Türk Ceza Kanunu’nun 125. maddesi kapsamında düzenlenen hakaret suçu bakımından da çeşitli nitelikli haller öngörülmüş olup, bu durumlar aşağıda başlıklar halinde açıklanmıştır.
Görevinden Dolayı Kamu Görevlisine Hakaret Suçu
Hakaret suçunun kamu görevlisine karşı, yürüttüğü kamu görevi dolayısıyla işlenmesi, suçun nitelikli hali olarak kabul edilmiş ve durumda fail hakkında bir yıldan iki yıla kadar hapis cezasına hükmedilmesi öngörülmüştür. Ancak nitelikli halin oluşması için, yalnızca mağdurun kamu görevlisi olması yeterli olmayıp, hakaretin kamu görevinin ifası ile bağlantılı olarak gerçekleştirilmiş olması gerekmektedir.
Örneğin, kamu görevlisi sıfatı taşıyan bir polise, görevle ilgisi olmayan bir hususta –örneğin bir komşuluk tartışması sırasında– hakaret edilmesi durumunda, nitelikli halin şartları oluşmayacak ve suçun temel hali çerçevesinde cezalandırma yapılacaktır. Ayrıca, kamu görevlisinin hakarete uğradığı esnada fiilen görev başında bulunması da aranan bir şart değildir.
Kişinin Dini, Siyasi, Sosyal veya Felsefi Görüş ve İnançlarını Açıklamasından Dolayı Hakaret Suçu
Anayasal düzeyde güvence altına alınan temel hak ve özgürlüklerden biri, bireyin düşünce, inanç ve kanaat özgürlüğüdür. Bu kapsamda, bir kimsenin dini, siyasi, sosyal veya felsefi görüş ve kanaatlerini açıklaması, değiştirmesi, yaymaya çalışması ya da bu görüş ve inançlarına uygun şekilde davranması nedeniyle hakarete maruz kalması, Türk Ceza Kanunu’nda daha ağır ceza öngörülen nitelikli hal olarak düzenlenmiştir. Böylece yasa koyucu, bireyin temel hak ve özgürlüklerine yönelen saldırıları daha ağır şekilde cezalandırarak, anayasal değerlerin korunmasını amaçlamaktadır.
Kişinin Mensubu Olduğu Dinin Kutsal Değerlerine Yönelik Hakaret Suçu
Hakaret suçunun, mağdurun mensubu olduğu dinin kutsal saydığı değerler vasıtasıyla işlenmesi de nitelikli bir hal olarak düzenlenmiştir. Bu durumda yalnızca mağdura değil, aynı zamanda onun inanç sistemine yöneltilen saldırı söz konusudur. Bu yönüyle fiil, kişilik haklarına olduğu kadar inanç özgürlüğüne de zarar verdiği için daha ağır bir ceza ile karşılık bulmaktadır.
Hakeret Suçunun Alenen İşlenmesi
Hakaret fiilinin aleni bir şekilde, yani toplumun herhangi bir kesiminin duyabileceği veya görebileceği ortamlarda gerçekleştirilmesi de suçun nitelikli hali olarak kabul edilmiştir. Aleniyetin oluşması için belirli veya sınırlı sayıdaki kişilerin değil, sayısı belirsiz kişilerin söz konusu hakareti öğrenebileceği bir ortamın mevcut olması gereklidir. Bu bağlamda televizyon, radyo, açık hava konuşmaları ya da sosyal medya gibi geniş erişim imkanlarına sahip mecralar üzerinden gerçekleştirilen hakaret eylemleri, suçun alenen işlenmesine örnek teşkil eder. Türk Ceza Kanunu’nun 125. maddesinin dördüncü fıkrası uyarınca, bu durumda verilecek ceza altıda bir oranında artırılmaktadır.
HAKARET SUÇUNDA CEZAYI AZALTAN VEYA KALDIRAN NEDENLER NELERDİR?
Türk Ceza Kanunu’nun 129. maddesi, hakaret suçunun işlenmesinde failin içinde bulunduğu bazı özel koşulları dikkate alarak, cezayı azaltan veya ortadan kaldıran kişisel nedenleri düzenlemektedir. Bu kapsamda, hakaretin haksız bir fiile ya da kasten yaralama suçuna karşılık olarak işlenmesi ve hakaretin karşılıklı olarak gerçekleşmesi durumları, fail lehine sonuç doğurabilecek hallerdendir.
Suçun Haksız Bir Fiile Tepki Olarak İşlenmesi
Bir kimsenin hukuka aykırı, haksız bir fiil gerçekleştirmesi halinde, bu fiile tepki olarak hakarette bulunulması durumunda hakim, fail hakkında verilecek cezayı üçte bir oranına kadar indirebilir veya ceza vermekten tamamen vazgeçebilir. Burada dikkat edilmesi gereken nokta, haksız fiilin, doğrudan hakaret edilen kişiye ait olmasıdır. Örneğin, trafik kurallarını ihlal eden bir kişiye tepki olarak hakaret edilmesi, bu düzenleme kapsamında değerlendirilebilir.
Suçun Kasten Yaralama Suçuna Tepki Olarak İşlenmesi
TCK m. 129/2 uyarınca, hakaret suçunun kendisine karşı işlenen kasten yaralama suçuna tepki olarak işlenmesi halinde fail hakkında ceza verilmez. Bu düzenleme, mağdurun uğradığı fiziksel saldırıya karşı verdiği sözlü tepkinin ceza hukuku bakımından mazur görülebileceğini ifade eder. Örneğin, kendisini yaralayan kişiyi sonradan arayarak hakaret eden kimse, bu fiili kasten yaralama suçuna tepki olarak gerçekleştirmişse, hakkında ceza verilmez.
Suçun Karşılıklı Olarak İşlenmesi (Karşılıklı Hakaret)
Hakaret suçunun karşılıklı şekilde işlenmesi, uygulamada sıkça karşılaşılan durumlardandır. Bu halde her iki taraf da hakaret fiilini işlemiş sayılır ve ayrı ayrı cezalandırılmaları mümkündür. Ancak TCK m. 129/3, hakime, taraflardan biri veya her ikisi hakkında cezayı indirerek uygulama yapma ya da tamamen ceza vermekten kaçınma yetkisi tanımaktadır. Bu değerlendirme, olayın tüm koşulları dikkate alınarak hakimin takdirine bağlı olarak yapılır.
HAKARET SUÇUNDA ŞİKAYET VE ŞİKAYETTEN VAZGEÇME
Hakaret suçu, Türk Ceza Kanunu çerçevesinde özel suçlar arasında yer almakta olup, şikayete bağlı olarak soruşturulup kovuşturulabilen bir suçtur. Bununla birlikte, kamu görevlilerine karşı kamu görevleri nedeniyle işlenen hakaret suçları, şikayete tabi olmayıp, resen (kendiliğinden) soruşturulup kovuşturulmaktadır.
Hakaret Suçunda Şikayet
Hakaret suçunun soruşturulması ve kovuşturulması, suçtan zarar gören kişi veya mağdur tarafından yapılan şikayet ile başlar. Şikayet, mağdurun hakaret suçunu öğrendiği tarihten itibaren altı aylık bir süre içinde yapılmalıdır. Bu süre, hakaret fiilinin mağdur veya suçtan zarar gören kişi tarafından öğrenilmesinden itibaren başlar. Şikayet süresinin geçirilmesi durumunda, suçun takibi mümkün olmayacaktır.
Bununla birlikte, mağdur şikayet hakkını kullanmadan vefat ederse, bu durumda mağdurun yakınları da şikayet hakkını kullanabilir. Şikayet, ölen kişinin ikinci dereceye kadar olan “üstsoyu” (anne-baba) ve “altsoyu” (çocuklar) ile eş veya kardeşleri tarafından yapılabilir.
Şikayetten Vazgeçme
Hakaret suçunda şikayetten vazgeçme, mağdurun şikayet hakkını kullanıp kullanmama kararına bağlıdır. Mağdur, şikayetini yapmakla birlikte bu şikayetten herhangi bir aşamada vazgeçme hakkına sahiptir. Şikayetten vazgeçme, hem soruşturma aşamasında hem de kovuşturma aşamasında yapılabilir.
Ancak, kovuşturma aşamasında şikayetten vazgeçme durumu, sanığın kabulüne bağlıdır. Sanık, kovuşturma aşmasında mağdurun şikayetten vazgeçmesini kabul etmeyebilir ve yargılamanın tamamlanmasını isteyebilir. Bu durumda sanık, suçtan aklanabileceğini düşünerek, mahkeme tarafından suçsuz olduğunun kesin olarak belirlenmesini talep edebilir.
Kovuşturma aşamasında şikayetten vazgeçilmesi durumunda, açılmış olan dava düşer. Ancak, mağdur bir kez şikayetinden vazgeçtikten sonra, aynı suçla ilgili olarak tekrar şikayette bulunamaz. Dolayısıyla, şikayetten vazgeçme, geri alınamaz bir karar olup, mağdur bu hakkını bir kez kullandıktan sonra yeniden şikayet hakkını kullanma imkanı bulunmaz.
HAKARET SUÇUNDA ZAMANAŞIMI SÜRESİ NE KADARDIR?
Hakaret suçu, Türk Ceza Kanunu’na göre belirli bir zamanaşımı süresine tabidir. Hakaret suçunda, mağdurun zamanaşımı süresi içinde şikayet hakkını kullanabilmesi için, fiil ve failin öğrenilmesinin ardından 6 aylık bir süre zarfında şikayette bulunması gerekmektedir. Bu süre içerisinde şikayette bulunulmaması durumunda, hakaret suçu ile ilgili olarak soruşturma ve kovuşturma yapılması mümkün olmayacaktır.
7531 sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 14. maddesiyle, Türk Ceza Kanunu’nun 73. maddesinin ikinci fıkrasına, hakaret suçuna ilişkin şikayet süresinin, fiilin gerçekleştiği tarihten itibaren iki yılı aşamayacağı yönünde bir hüküm eklenmiştir. Hakaret suçu, TCK m.131/1 hükmü gereği şikayete bağlı suçlar arasında yer almakta olup, kural olarak mağdurun fiili öğrenmesinden itibaren işlemeye başlayan bir şikayet süresine tabidir. Ancak yapılan bu yeni düzenlemeyle, hakaret suçu bakımından genel kurala bir istisna getirilmiş ve fiilin gerçekleşmesinden itibaren her durumda iki yılı aşmayan kesin bir şikayet süresi öngörülmüştür. Bu değişiklik sonucunda, mağdurun hakareti öğrenememesi nedeniyle süresinde şikayette bulunamaması halinde dahi, iki yıllık sürenin geçmesiyle birlikte şikayet hakkı sona erecek; şikayet yokluğu, yani muhakeme şartının eksikliği nedeniyle ceza soruşturması ve kovuşturması yapılamayacaktır.
Türk Ceza Kanunu’nun 125. maddesinin üçüncü fıkrasının (a) bendi uyarınca düzenlenen kamu görevlisine görevinden dolayı hakaret suçu ile aynı maddenin 3. fıkrasının (b) ve (c) bentlerinde ve 5. fıkrasında yer alan hakaret suçları, şikayete tabi suçlar arasında yer almamaktadır. Bu nedenle, bu nitelikteki hakaret fiilleri bakımından herhangi bir şikayet süresi sınırlaması söz konusu değildir. Kamu görevlisine görevinden dolayı hakaret suçunun işlenmesi halinde, cumhuriyet savcılığı re’sen soruşturma başlatmakla yükümlüdür. Ancak soruşturmanın ve sonrasında kovuşturmanın, Türk Ceza Kanunu’nda öngörülen 8 yıllık dava zamanaşımı süresi içinde başlatılması ve sonuçlandırılması gerekir.
HAKARETİN CEZASI NEDİR?
Türk Ceza Kanunu’nun 125. maddesinde düzenlenen hakaret suçu, bir kişinin onur, şeref ve saygınlığını zedeleyecek şekilde sözel veya fiili bir saldırıya uğramasını konu almaktadır. Hakaret, toplumsal düzeni ve bireysel hakları koruma amacı güden bir suçtur ve cezalandırılması gereken bir fiil olarak kabul edilmektedir. Hakaret suçunun çeşitli biçimleri, suçun işleniş şekline ve mağdurun konumuna bağlı olarak farklı cezalarla cezalandırılmaktadır.
1. Basit Hakaret Suçu ve Cezası (TCK 125/1)
Basit hakaret suçu, bir kişinin onur, şeref ve saygınlığını rencide edici nitelikte bir fiil veya söylemde bulunmak suretiyle işlenir. Türk Ceza Kanunu’nun 125. maddesinin birinci fıkrasında düzenlenen basit hakaret suçu, 3 aydan 2 yıla kadar hapis veya adli para cezası ile cezalandırılabilir. Burada önemli olan, suçun mağdurun gıyabında işlenmiş olması durumunda en az üç kişi ile temas edilerek işlenmiş olması gerektiğidir. Ayrıca, cezanın türüne karar verirken hakim, sadece hapis cezası ya da adli para cezası seçebilecektir; her iki cezanın aynı anda verilmesi mümkün değildir. Hakim, kararında neden bu cezaya hükmettiğini gerekçelendirmek zorundadır.
2. Nitelikli Hakaret Suçu ve Cezası (TCK 125/3)
Hakaret suçunun nitelikli halleri, belirli koşullar altında daha ağır cezalandırılmaktadır. Nitelikli hakaret suçu, özellikle kamu görevlilerine yönelik gerçekleştirildiğinde veya dini, siyasi, sosyal ve felsefi inançlarla ilgili hakaretlerde daha ağır cezalar öngörülmektedir. Türk Ceza Kanunu’nun 125/3. maddesi uyarınca, nitelikli hakaret suçu için cezalar 1 yıl ile 2 yıl arasında değişmektedir ve cezanın alt sınırı bir yıldan az olamaz Bu tür bir suç, özellikle şu durumlarda gerçekleşebilir:
- Kamu görevlisine görevinden dolayı hakaret,
- Kişinin dini, siyasi, sosyal veya felsefi inançlarıyla ilgili hakaret,
- Kişinin mensup olduğu dinin kutsal değerlerine yönelik hakaret.
Özellikle kamu görevlilerine yönelik hakaretler, kamu düzenini bozan bir etki yaratabileceğinden, bu tür suçlar daha ağır cezalarla cezalandırılmaktadır. .
3. Alenen Hakaret Suçu ve Cezası
Alenen işlenen hakaret suçlarında, ceza 1/6 oranında arttırılmaktadır. Aleniyetin gerçekleşmesi, fiilin belirli bir mekân ya da ortamda, birden fazla kişi tarafından görülebilir, duyulabilir ve algılanabilir şekilde işlenmesini gerektirir. Örneğin, bir televizyon programında veya kalabalık bir caddede hakaret etmek, aleni bir hakaret sayılmaktadır. Aleniyetin varlığı, olayın herkese açık bir ortamda, belirli bir kitleye ulaşabilecek şekilde işlenmesini şart koşar. Bu durumda, ceza artışı söz konusu olur. Ancak, ev gibi kapalı alanlarda gerçekleşen hakaretler aleniyet unsurunu taşımadığından, ceza artışı uygulanamaz.
4. Kurul Halinde Çalışan Kamu Görevlilerine Hakaret Suçu
Kurul halinde görev yapan kamu görevlilerine yönelik hakaretler, zincirleme suç hükümleri çerçevesinde daha ağır cezalarla sonuçlanabilir. TCK 125/5. maddesi, kurul hâlinde çalışan kamu görevlilerine yönelik hakaretin cezalandırılmasında, zincirleme suç hükümlerinin uygulanacağını belirtmektedir. Bu tür durumlar, bilirkişi heyetleri veya mahkeme heyetleri gibi kurullarda görev yapan kamu görevlilerine yönelik hakaretleri kapsamaktadır. Bu suçlar, ceza artışıyla sonuçlanır ve belirlenen ceza 1/4’ten 3/4’e kadar artırılabilir.
Örneğin, birden fazla polis memuruna yapılan hakaret, tek tek değerlendirilerek artırılabilir. Ancak, birden fazla görevli polis memuruna hakaret etmenin, kurul halinde çalışan kamu görevlilerine hakaret sayılması için her durumda geçerli olmayacağına dikkat edilmelidir. Yargıtay kararlarında, bu tür durumların ayrıntılı şekilde tartışılması gerektiği vurgulanmıştır.
5. Karşılıklı Hakaret Suçu ve Cezası (TCK 129/3)
TCK md. 129/3 uyarınca, iki kişi arasında karşılıklı hakaret suçu işlenmesi durumunda “karşılıklı hakaret suçu” meydana gelir. Bu tür suçların oluşabilmesi için hakaretlerin aynı anda yapılması şart değildir. Örneğin, bir kişi medya aracılığıyla bir başkasına hakaret ettiğinde (örneğin “gerzek” denildiğinde) ve karşı taraf birkaç gün sonra “aptal” şeklinde karşılık verdiğinde, her iki kişi arasında karşılıklı hakaret suçu meydana gelir. Özellikle boşanma davalarında tarafların karşılıklı olarak birbirlerine hakaret etmesi durumu çok yaygın bir şekilde görülmektedir. Karşılıklı hakaret suçu işlendiğinde mahkeme, her iki tarafı da cezalandıramayabileceği gibi, cezayı 1/3 oranına kadar indirebilir. Bu durum, karşılıklı hakaretin nasıl gerçekleştiğine ve tarafların davranışlarının niteliğine göre değişebilir.
Türk Ceza Kanunu’nda yer alan hakaret suçu, bireylerin onur, şeref ve saygınlıklarını korumayı amaçlayan bir düzenlemedir. Hakaret suçunun cezası, suçun işleniş şekline ve mağdurun durumuna bağlı olarak değişiklik göstermektedir. Basit hakaret suçları daha hafif cezalarla cezalandırılırken, nitelikli hakaretler ve aleni hakaret suçları daha ağır yaptırımlara tabidir. Kamu görevlilerine yönelik hakaret suçları ise, toplumsal düzeni koruma amacı güden ağır cezalarla cezalandırılmaktadır. Bu çerçevede, hakaret suçunun cezalandırılması, hem bireysel hakları hem de toplumsal düzeni koruma amacını taşımaktadır.
6. Sosyal Medyada Küfür Etmenin Cezası Nedir?
Sosyal medya platformları üzerinden bir kişiye küfür etmek, hukuken hakaret suçunun huzurda işlenmiş sayılmasına yol açar. Sosyal medya, yazılı, sesli veya görüntülü ileti aracı olarak kabul edildiğinden, TCK m. 125/2’ye göre, sosyal medya üzerinden hakaret eden kişi, 3 aydan 2 yıla kadar hapis cezası veya adli para cezasıyla cezalandırılabilir. Bu cezalar, aynı şekilde, diğer iletişim araçlarıyla işlenen hakaret suçlarına uygulanan yaptırımlarla paralellik gösterir.
HAKARET DAVASI NASIL AÇILIR?
Hakaret davası, ceza davası ve tazminat davası olmak üzere iki farklı türde dava yoluyla açılabilir. Her iki dava türü de farklı hukuki süreçleri ve amaçları içerir.
1. Hakeret Suçu İçin Ceza Davası
Hakaret suçu nedeniyle açılacak ceza davası, şikayet üzerine ya da bazı durumlarda resen (Cumhuriyet savcısının kendi inisiyatifiyle) başlatılabilir.
- Şikayete Tabi Ceza Davası: Mağdur, hakaret suçuna uğradığını düşündüğünde şikayet dilekçesi vererek Cumhuriyet savcılığına başvurur. Şikayet üzerine Cumhuriyet savcısı soruşturma başlatır ve soruşturma neticesinde dava açılabilir.
- Kamu Davası: Hakaret suçu, kamu davası niteliğindedir. Bu, davanın kamu adına açılması ve savcının davayı sonuna kadar takip etmesi gerektiği anlamına gelir. Şikayet olsa dahi, Cumhuriyet savcısı davayı bağımsız olarak yürütür ve yargılama sürecinde mağdurun dışında da suçluya karşı cezai işlem yapılabilir.
2. Hakaret Sebebiyle Tazminat Davası
Hakaret nedeniyle mağdur, uğradığı zararları tazmin etmek amacıyla tazminat davası açabilir. Bu dava, ceza davasından bağımsız olarak hukuk mahkemesi üzerinden başlatılır.
- Tazminat Davasının Açılması: Mağdur, hakaret nedeniyle kişilik haklarının ihlal edildiğini düşündüğünde, bu ihlalin yol açtığı zararları gidermek için Asliye Hukuk Mahkemesi‘ne başvurabilir. Başvuru, mağdurun kendisi veya vekili aracılığıyla yapılır.
- Tazminat Türleri: Bu davada, mağdurun uğradığı manevi zararlar için manevi tazminat, malvarlığında meydana gelen zararlara yönelik ise maddi tazminat talep edilebilir.
Hakaret davası, ceza davası ya da tazminat davası olarak açılabilir. Ceza davası şikayet üzerine ya da savcılığın başlatmasıyla açılır ve kamu davası niteliği taşır. Tazminat davası ise mağdurun kişisel zararlarını gidermeye yönelik olarak Asliye Hukuk Mahkemesi’nde açılır. Her iki dava türü, farklı amaçlarla ve ayrı süreçlerle yürütülür.
HAKARET SUÇUNDA HUKUKİ SÜREÇ
Hakaret suçunun hukuki süreci, cezai yaptırımlar ve korunan değerler açısından çeşitli unsurlar içerir. Aşağıda hakaret suçunun hukuki sürecinin başlıca özellikleri sıralanmıştır:
1. Hakaret Davasında Soruşturma Aşaması
Hakaret suçu, temel olarak şikayete bağlı bir suç olup, mağdurun şikayeti üzerine Cumhuriyet savcısı soruşturma başlatabilir. Kamu görevlilerine karşı görevlerinden dolayı işlenen hakaret suçlarında, şikayet bir dava şartı olmaktan çıkarılmıştır. Bu durum, özellikle kamu yönetiminin itibarını koruma amacı taşır. Bu tür hakaret suçları, re’sen (savcı tarafından) soruşturulup kovuşturulabilir. Örneğin, Cumhurbaşkanına hakaret suçunda da şikayet aranmaz. Diğer durumlarda, hakaret suçunun soruşturulması ve kovuşturulması, mağdurun ya da suçtan zarar gören üçüncü kişilerin şikayetine tabidir.
Savcılık, şikayet üzerine ya da resen soruşturmaya başlar ve bu süreçte ifadelerin alınması, delillerin toplanması gibi gerekli işlemleri yürütür. Bu işlemler, suçun işlendiğine dair yeterli şüphe oluşup oluşmadığını belirlemek amacıyla yapılır. Eğer toplanan deliller suçun işlendiğini gösteriyorsa, savcı kamu davası açar. Aksi halde kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verir.
Hakaret suçunun işlendiği iddiaları ile ilgili gözaltına alma işlemi, hukuka aykırı olabilir. Hakaret suçunun niteliği, failin hürriyetini kısıtlamak için yeterli bir gerekçe oluşturmaz. Bu nedenle yalnızca hakaret suçu nedeniyle gözaltına alınmak hukuka uygun sayılmaz. Tutuklama tedbiri, CMK’nın 100. maddesi gereği, kuvvetli suç şüphesi ve somut delillerle desteklenmelidir. Hakaret suçu, tutuklama gerekçesi arasında yer almaz. Ancak, şüpheli ya da sanığın delil karartma, tanıklara baskı yapma gibi durumları söz konusu olduğunda, tutuklama uygulanabilir. Yine de, yalnızca hakaret suçu nedeniyle tutuklama tedbirine başvurulması, ölçülülük ilkesi gereği uygun değildir.
2. Hakaret Davasında Önödeme ve Uzlaşma
Türk Ceza Kanunu’nun 125. maddesinin birinci fıkrası, hakaret suçunun temel şekli olarak, bu tür suçlarda uzlaştırma prosedürünün uygulanabileceğini belirtmektedir. Hakaret davası kamu davası niteliğinde olduğundan dolayı arabuluculuk sürecine tabi değildir. Uzlaşma, hem soruşturma hem de kovuşturma aşamalarında, tarafların anlaşmaya varması için ilk adım olarak uygulanır.
Hakaret suçunda uzlaştırma sürecinde Adalet Bakanlığı tarafından görevlendirilen uzlaştırmacı, soruşturma aşamasında taraflarla iletişime geçerek uzlaştırma teklifini iletmekle yükümlüdür. Hakaret davasında uzlaştırma süreci, şikayetçinin iradesine bağlı olarak şekillenir ve bu kapsamda ileri sürülen talepler maddi ya da manevi nitelikte olabilir. Şikayetçi, maddi zararlarının giderilmesini talep edebileceği gibi, manevi anlamda bir özür dileme, bir hayır kurumuna bağışta bulunulması veya başka bir toplumsal yarar sağlayacak edimin yerine getirilmesi gibi taleplerde de bulunabilir. Tarafların uzlaşması halinde, şüpheli, üzerinde mutabık kalınan edimi süresi içinde yerine getirmek zorundadır. Şüphelinin edimi eksiksiz ve süresinde ifa etmesi durumunda, hakkında kamu davası açılmaz ve soruşturma aşamasında dosya düşürülerek işlemden kaldırılır. Böylece, ceza adalet sistemi içerisinde uyuşmazlığın çözümü daha hızlı ve etkin bir biçimde sağlanırken, tarafların kendi iradeleriyle çözüme ulaşmaları da teşvik edilmiş olur.
7531 sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 15. maddesiyle yapılan düzenleme ile hakaret suçunun bazı türleri uzlaştırma kapsamından çıkarılarak önödeme kapsamına alınmıştır. Hakaret suçunun, mağduru muhatap alan sesli, yazılı veya görüntülü bir ileti aracılığıyla, mağdurun dini, siyasi, sosyal ya da felsefi inanç, düşünce ve kanaatlerini açıklaması, değiştirmesi, yaymaya çalışması veya mensubu olduğu dinin emir ve yasaklarına uygun davranması sebebiyle yahut kişinin mensup olduğu dine göre kutsal sayılan değerlerden bahisle işlenmesi ya da suçun alenen gerçekleştirilmesi hallerinde, önödeme müessesesinin uygulanması mümkündür. Bu tür durumlarda, suçun niteliği itibarıyla fail hakkında ceza soruşturması başlatılsa da, yasal koşulların mevcut olması halinde önödeme prosedürü işletilerek, ceza yargılamasına devam edilmeden süreç sonuçlandırılabilecektir.
Önödeme hükümleri uyarınca, Cumhuriyet savcısı tarafından şüpheliye, Kanunda öngörülen esaslar doğrultusunda belirlenen para miktarı, önödeme teklifi şeklinde tebliğ edilir. Yapılan bu tebliği izleyen on gün içinde teklifin kabul edilerek ödemenin gerçekleştirilmesi halinde, şüpheli hakkında kamu davası açılmaz ve kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilir. Başka bir ifadeyle, mağdura herhangi bir söz hakkı tanınmaksızın, savcılık makamı tarafından yapılan teklifin şüpheli tarafından kabulü ile soruşturma aşamasında dosya kapatılır. Şayet şüpheli önödeme teklifini kabul etmez veya edindiği yükümlülüğü yerine getirmezse, hakkında kamu davası açılarak yargılama süreci başlatılır. Önödeme usulüyle süreci sonlandıran failin, bu kapsamda ödemiş olduğu adli para cezası adli siciline kaydedilmez. Bununla birlikte, önödeme çerçevesinde verilen kovuşturmaya yer olmadığına dair kararlar ve mahkemelerce verilen düşme kararları, özel bir sisteme kaydedilir. Ayrıca, Türk Ceza Kanunu m.75 kapsamına giren suçlardan birinin fail tarafından beş yıl içerisinde yeniden işlenmesi durumunda, aynı kişi hakkında aynı suçtan dolayı önödeme hükümleri tekrar uygulanmaz.
Bu yasal düzenleme ile birlikte, hakaret suçunun belirli görünüm biçimleri uzlaştırma kapsamı dışına çıkarılarak önödeme rejimi içerisine dahil edilmiştir. Böylece, özellikle sosyal medya mecralarında sıkça karşılaşılan hakaret fiillerinin uzlaştırma yoluyla maddi menfaat temin edilen bir alana dönüşmesi engellenmek istenmiş; aynı zamanda Cumhuriyet başsavcılıkları, uzlaştırma büroları ve mahkemeler üzerindeki yargısal iş yükünün azaltılması hedeflenmiştir.
3. Hakaret Davasında Kovuşturma Aşaması
Hakaret davasına ilişkin kovuşturma aşaması, iddianamenin mahkeme tarafından kabulüyle başlar. İddianamenin kabulü üzerine, ceza yargılaması resmen kovuşturma safhasına geçer ve duruşma süreci başlatılır. Bu aşamada öncelikle tarafların — sanık ve mağdurun — ifadeleri alınır. Tarafların beyanları doğrultusunda, olayın aydınlatılmasına katkı sağlayabilecek tanıklar dinlenir ve mevcut diğer deliller mahkeme huzurunda incelenir. Olayın niteliği gerektiriyorsa, bilirkişi raporlarına ve teknik incelemelere de başvurulabilir. Mahkeme, duruşma sırasında toplanan tüm delilleri serbestçe değerlendirir ve hukuki kanaatini oluşturur. Delillerin toplanmasının ardından, duruşma savcısı esas hakkında mütalaasını sunar. Savcı, sunacağı mütalaada sanığın hukuki durumunu değerlendirir, suçun unsurlarının oluşup oluşmadığına ilişkin görüşünü açıklar ve neticede sanığın cezalandırılması ya da beraatine karar verilmesini talep eder. Taraflara mütalaaya karşı beyanlarını sunma imkanı tanındıktan sonra, mahkeme tüm ifadeleri ve delilleri birlikte değerlendirerek maddi gerçeğe ulaşmaya çalışır ve yargılamayı bir hükümle sonuçlandırır.
Hakaret Davasında Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması (Hagb)
Türk Ceza Kanunu’na göre, hakaret davasında mahkeme tarafından belirlenen ceza 2 yıl veya daha az olduğunda, hükmün açıklanmasının geri bırakılması (HAGB) uygulanabilir. HAGB, sanığın cezalandırılması ile ilgili hükmün açıklanmasının, belirli bir süre ertelemesi anlamına gelir. Bu erteleme, failin ceza alacağına dair hukuki sonuç doğurur ancak, cezanın açıklanması ve infazı ertelenir. Eğer belirli bir süre içerisinde fail herhangi bir suç işlemezse, hüküm açıklanmaz ve ceza infaz edilmez. Böylece, HAGB, sanık için cezalandırmaya kıyasla daha lehe bir durum oluşturur.
Hakaret Davasında Etkin Pişmanlık Hükümleri
Etkin pişmanlık, bir suçun tamamlanmasından sonra failin suçun etkilerini hafifletmeye yönelik davranışlar sergilemesi durumunda cezanın indirilmesi veya tamamen ortadan kaldırılması olanağı sunar. Ancak, hakaret suçu için etkin pişmanlık hükümleri uygulanmamaktadır. Yani, hakaret suçu işleyen bir fail, suçtan sonra herhangi bir pişmanlık gösterse de, cezasında bir indirim ya da ceza verilmemesi gibi lehe bir sonuç doğurmaz.
Hakaret Cezası Adli Para Cezasına Çevrilir Mi?
Hakaret suçunun basit ya da nitelikli halleri söz konusu olduğunda, hakaret cezasına ilişkin adli para cezasına çevirme imkanı bulunmaktadır. Türk Ceza Kanunu’nun 52. maddesinin ikinci fıkrasına göre, adli para cezasının miktarı, failin ekonomik ve diğer şahsi halleri dikkate alınarak belirlenir. Bu çerçevede, bir gün karşılığı adli para cezasının en az yüz Türk Lirası ve en fazla beş yüz Türk Lirası olması öngörülmüştür. Mahkeme, failin gelir durumu, malvarlığı ve diğer kişisel şartlarını göz önünde bulundurarak, cezanın miktarını belirler ve failin ekonomik gücüne uygun bir karar verir.
Hakaret Suçunun Cezası Kaç TL’dir?
Hakaret suçunda verilecek olan adli para cezası, failin ekonomik durumu göz önünde bulundurularak belirlenir. Hakaretin cezası adli para cezası olarak belirlendiğinde, en az 5 gün ve en fazla 730 gün olarak uygulanabilir. Örneğin, 200 gün adli para cezası ve her gün için 500 TL belirlendiğinde, toplam ceza 100.000 TL olacaktır.
Hakkımda Hakaret Davası Açılırsa Ne Yapmalıyım?
Bir hakaret davası ile karşılaşan kişi, bu süreçte hem soruşturma (savcılık) hem de kovuşturma (yargılama) aşamalarında uzman avukat desteği almalıdır. Türk Ceza Kanunu’nun 125. maddesi ve devamında yer alan düzenlemelere göre, hakaret suçunu işleyen kişiler, hapis cezası ve adli para cezası ile yargılanabilir. Eğer bir kişi hakaret suçundan dolayı yargılanıyorsa, mahkeme sürecinde beraat etme olasılığı veya cezada indirim gibi haklar da değerlendirilebilir. Bu noktada, kişisel savunma haklarının korunması ve gerekli hukuki araştırmaların yapılması açısından uzman bir avukat desteği sağlanmalıdır.
Hakaret Davası Adli Sicile İşlenir Mi?
Hakaret davası sonucunda mahkumiyet kararı verilirse, bu ceza Adli Sicil Kanunu’na göre kişinin adli siciline işlenir. Adli sicil kaydı, kişilerin geçmişteki cezai durumlarını gösteren resmi kayıtlardır ve bu kayıtlar, örneğin iş başvuruları ya da vize işlemleri gibi durumlarda sorgulanabilir. Bu nedenle hakaret suçundan dolayı mahkûmiyet kararı almak, uzun vadede kişinin sosyal ve profesyonel yaşamını etkileyebilir.
4. Hakaret Davasında Korunan Hukuki Değer
Hakaret suçunun koruduğu hukuki değer, bireylerin şeref, onur, haysiyet, namus ve toplumsal saygınlık gibi temel kişisel değerleridir. Bu değerler, kişinin toplumsal ilişkilerdeki konumunu, toplum içindeki itibarını ve bireysel prestijini doğrudan etkileyen unsurlardır. Türk Ceza Kanunu’nun 125. maddesinin gerekçesinde de açıkça ifade edildiği üzere, hakaret suçunun cezalandırılmasının amacı, kişilerin toplum içindeki saygınlıklarını ve itibarlarını korumaktır. Bu değerlerin korunması, sadece bireyin kendisini değil, aynı zamanda toplumun huzurunu ve düzenini sağlamaya yönelik bir tedbir olarak görülür.
Hakaret davasında öncelikli olarak hedef aldığı hukuki değer, bir kişinin toplumsal statüsünü zedeleyen veya kişisel haysiyetine saldıran fiillere karşı toplumsal bir koruma sağlamaktır. Kişinin onuru, toplumun diğer bireyleriyle kurduğu ilişkilerde, insan onuruna saygıyı teşvik eder. Şeref ve saygınlık, bir kişinin yalnızca sosyal hayatta değil, aynı zamanda iş ve aile gibi özel alanlarda da toplum tarafından saygı görmesini sağlayan, onun varoluşsal ve psikolojik güvenliğini destekleyen unsurlardır. Bu nedenle, hakaret suçunun cezalandırılması, kişinin kendisini toplumda değerli ve saygın bir birey olarak hissetmesine yardımcı olur.
Toplumda bireylerin birbirlerine karşı saygı gösterme yükümlülüğü, toplum düzeninin korunması için önemlidir. Hakaret suçunun cezai müeyyideleri, bu tür fiillere karşı bir caydırıcılık işlevi görmekte olup, toplumsal barışı korumaya yönelik önemli bir düzenleme olarak kabul edilir. Ayrıca, hakaretin toplumsal hayata etkisi sadece bireyleri değil, toplumun genel huzurunu ve düzenini de tehdit edebilir. Bu bağlamda, Türk Ceza Kanunu, hakaret suçunu cezalandırarak toplumsal değerlerin korunmasına katkı sağlamayı amaçlamaktadır.
Bunun yanı sıra, hakaret suçunun koruduğu hukuki değer, sadece bireysel hakları değil, aynı zamanda toplumsal güvenliği de ilgilendirir. Özellikle kamu görevlilerine karşı işlenen hakaret suçları, toplumun güvenini zedeleyebilir ve devletin itibarını zayıflatabilir. Bu sebeple, kamu görevlilerine karşı işlenen hakaret suçları, daha güçlü bir şekilde cezalandırılır ve re’sen kovuşturulabilir. Bu, kamu görevlilerinin, kamu hizmetini yerine getirirken toplum tarafından saygı görmeleri gerektiği anlayışından kaynaklanır. Dolayısıyla, hakaret suçunun cezalandırılması, sadece bireylerin korunmasını sağlamakla kalmaz, aynı zamanda toplumsal düzenin ve kamu güvenliğinin de teminatı olur.
HAKARET SUÇUNUN İSPAT YÖNTEMLERİ
Hakaret suçunun ispatı, çeşitli delil araçları kullanılarak sağlanabilir. Hakaret, sözel ya da davranışsal biçimde kişinin onur, şeref ve saygınlığını zedeleyen fiil olarak tanımlandığından, bu suçun kanıtlanması çoğunlukla sözlü ifadeler, dijital içerikler ve tanık beyanları gibi çeşitli delillerle mümkündür. Aşağıda, hakaret suçunun ispatlanmasında kullanılan başlıca yöntemler açıklanmıştır:
1. Hakaret Davasında Tanık Beyanı
Ceza muhakemesinde tanıklar, önemli delil kaynakları arasında yer alır. Tanık beyanı, hakaret suçunun ispatında sıklıkla başvurulan bir yöntemdir. Örneğin, bir kişi bir telefon konuşmasında karşısındaki kişiye hakaret içerikli bir söz söylemiş olabilir. Bu konuşma hoparlörden duyulmuş ve durumu duyduğunu belirten bir başka kişi tanık olarak ifadeye çağrılabilir. Eğer telefon görüşmesi ile ilgili HTS kayıtları (arayan-aranan bilgisi) dosyaya getirilirse ve tanıkların beyanları doğrultusunda hakaret suçu ispatlanmış olur.
2. Telefon İletişim Kayıtları
Hakaret suçu katalog suçlar arasında yer almadığı için telefon dinlemesi yapılmaz. Ancak, telefonun HTS (Hizmet Tespiti) kayıtları, hakaret suçunun ispatında önemli bir delil olabilir. Bu kayıtlar, taraflar arasındaki telefon görüşmelerini ve arama zamanlarını belirleyerek diğer delillerle birlikte değerlendirilebilir.
3. Telefonun Fiziken İncelenmesi ve SMS Mesajları
Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (CMK) 134. maddesine göre, şüpheliye ait telefonun incelenmesi mümkündür. Telefonun fiziksel olarak incelenmesi, SMS mesajları, videolar, fotoğraflar gibi dijital içeriklerin araştırılması, hakaret suçunun ispatında kullanılabilir. Bununla birlikte, telefon içeriğine müdahale edebilmek için hakim kararı ya da Cumhuriyet savcısının yazılı izni gerekmektedir. Aksi takdirde, hukuka aykırı yollarla elde edilen deliller geçerli kabul edilmez.
4. Gizli Ses, Görüntü veya Video Kaydı Almak
Gizli ses veya görüntü kaydı, bazı özel durumlarda hakaret suçunun ispatında geçerli bir delil olabilir. Özellikle, iki kişi arasında geçen tehdit içerikli ya da hakaret içeren sözlerin kaydedilmesi gerektiğinde ve başka türlü bu durumu ispatlamak mümkün olmayacaksa bu tür kayıtlar delil olarak kabul edilebilir. Ancak, bu tür kayıtların sistemli ve planlı bir şekilde yapılması, hukuka aykırı sayılacağı için delil değeri taşımaz ve suç teşkil eder.
5. Whatsapp, Telegram vb. Uygulamalar
WhatsApp, Telegram gibi mesajlaşma uygulamaları üzerinden gönderilen sesli, yazılı ya da görsel içerikler de hakaret suçunun ispatında kullanılabilir. Bu uygulamalar üzerinden yapılan görüşmeler, CMK’nın 134. maddesi çerçevesinde tarih, saat ve içerik detayları ile birlikte tutanak altına alınarak mahkemeye sunulabilir. Bu mesajlaşmaların dosyaya eklenmesi, delillerin denetimine olanak sağlayarak, sanık için savunma süreci başlatılır.
6. Sosyal Medya Araçları (Instagram, Twitter, Facebook)
Sosyal medya platformlarında yapılan paylaşımlar ve yazışmalar da hakaret suçlarının ispatında önemli delil araçlarıdır. Facebook, Twitter ve Instagram gibi sosyal ağlarda yapılan paylaşımlar üzerinden, failin kimliği tespit edilebilir. Ancak, Amerika Birleşik Devletleri başta olmak üzere çoğu ülkede adli makamlar bu tür talepleri kişisel verilerin gizliliği sebebiyle yanıtlamadıkları için, kolluk güçlerinin sosyal medya üzerinden yapılan yazışmalar ve paylaşımlar hakkında tespit yapması gereklidir. Bu tür paylaşımlar, belgeler halinde yargılamada kullanılabilir.
7. E-Tespit Yoluyla İspat
E-tespit yöntemi, Türkiye Noterler Birliği tarafından sunulan bir hizmettir. İnternetteki herhangi bir web sayfası veya sosyal medya içeriği, URL bazlı tarama ile tespit edilebilir. Bu yöntemle, özellikle internet üzerinden işlenen suçların kesin bir şekilde tespiti sağlanabilir. E-tespit başvurusu yapan kişi, ilgili URL’yi Noterler Birliği’ne gönderir ve bir başvuru numarası alır. Bu numara ile belirli bir notere başvurularak, yapılan tespitler kağıda dökülüp noter tarafından onaylanır. Bu şekilde yapılan tespitler, ceza yargılamasında kesin delil olarak kabul edilir.
Hakaret suçu, sözlü ya da yazılı bir şekilde kişiye hakaret içeren fiillerle işlenebileceğinden, suçun ispatı için çeşitli delil araçları kullanılabilir. Tanık beyanları, telefon kayıtları, sosyal medya paylaşımları gibi kanıtlar, hakaret suçunun ispatında etkili araçlar arasında yer alır. Ayrıca, e-tespit ve dijital inceleme yöntemleri, internet üzerinden işlenen hakaret suçlarının tespit edilmesinde önemli bir yer tutar. Bu deliller, ceza muhakemesi sürecinde hakaret suçunun ispatına yönelik başvurulabilecek yöntemlerdir.
HAKARET SAYILMAYAN DAVRANIŞLAR NELERDİR?
Hakaret suçu, kişinin şeref ve onuruna yönelik bir saldırı olarak tanımlanmakla birlikte, bazı durumlar ve ifadeler, hukuki açıdan hakaret suçunu oluşturmaz. Toplumda bireylerin düşünce ve ifade özgürlüğünü kullanma hakkı, belirli sınırlamalara tabi olmakla birlikte, bu özgürlük, kişisel haklara zarar vermeyen sınırlar içinde korunmaktadır. Bu çerçevede, hakaret suçunun oluşup oluşmadığını belirlerken, kullanılan dil, ifadelerin bağlamı ve amacı gibi unsurlar önem kazanmaktadır. Zira, bazen eleştiriler, mizah, polemik ya da tartışmalar, bir kişinin onurunu zedelemekten çok, kamuoyunda fikir alışverişi yapmayı amaçlayan, kişisel hakları ihlal etmeyen davranışlar olabilir.
1. Hakaret İçerikli Mesajları Beğenmek Hakaret Suçunu Oluşturmaz.
Bir kişinin sosyal medya üzerinde hakaret içeren bir mesajı beğenmesi, yalnızca beğeni eylemiyle hakaret suçunun oluşup oluşmadığı konusunda yargılama yapılmalıdır. Yargıtay’a göre, bir kişi sadece hakaret içerikli bir mesajı beğenmekle bu mesajı paylaşmamış veya başkalarına aktarmamışsa, bu durumun hakaret suçu oluşturmayacağı belirtilmiştir. Dolayısıyla, eğer bir kişi yalnızca hakaret mesajını beğenir ve bu mesajı yaymazsa, bu eylem kişisel değerlendirme olarak kabul edilebilir ve hakaret suçunun unsurları gerçekleşmiş sayılmaz. (Yargıtay 4. Ceza Dairesi, Karar: 2014/33171)
2. Beddua Etmek Hakaret Değildir.
Beddua etmek, hakaret suçu oluşturmaz. Yargıtay’a göre, beddua niteliğinde olan ifadeler, genellikle nezaket dışı ve rahatsız edici olsa da, hakaret suçu sayılabilmesi için kişinin onur, şeref ve saygınlığını rencide edici somut bir fiil veya olgu içermelidir. Örneğin, “Allah belanı versin” gibi bir ifade beddua olsa da, bu ifade hakaret suçu oluşturmaz. (Ceza Genel Kurulu, Karar: 2014/386, Yargıtay 9. Ceza Dairesi, Karar: 2014/5495)
3. “Terbiyesiz, Saygısız” Gibi Sözler Hakaret Sayılmaz.
Kaba eleştiriler veya ağır sözler, her zaman hakaret suçunu oluşturmaz. Yargıtay, terbiyesiz veya saygısız gibi ifadelerin, kişinin onur ve şerefini rencide edici boyutta olmadığını belirterek, bu tür ifadelerin hakaret suçunu oluşturmayacağına karar vermiştir. Bu tür ifadeler ağır eleştiri, rahatsız edici ve kaba davranış olarak değerlendirilebilir ancak hakaret suçunun unsurlarını oluşturmaz. (Yargıtay 18. Ceza Dairesi, Karar: 2016/6745)
4. Doktora Ağır Eleştiri Hakaret Suçunu Oluşturmaz.
Bir doktorun yaptığı tedaviye yönelik ağır eleştiriler, hakaret suçu oluşturmaz. Yargıtay, halk sağlığı hizmeti veren bir doktora yönelik ağır eleştirilerin, görev nedeniyle hakaret suçunu oluşturmadığını ifade etmiştir. Örneğin, bir hasta doktorun tedavisini beğenmeyip, “Senin ettiğin hipokrat yeminini ben saymıyorum” şeklinde eleştirilerde bulunduğunda, bu sözler hakaret suçunu oluşturmaz. (Yargıtay 2. Ceza Dairesi, Karar: 2013/3805)
5. Şarta Bağlı Sözler Hakaret Olarak Kabul Edilemez.
Bir kişi, şarta bağlı veya olasılıklı şekilde bir hakaret içeren ifade kullandığında, bu durum da hakaret suçu oluşturmaz. Yargıtay, şarta bağlı bir ifadenin hakaret kastı taşımadığını, dolayısıyla bu tür ifadelerin hakaret suçunun unsurlarını oluşturmadığını belirtmiştir. Örneğin, bir kişiye “Eğer borcunu ödemezsen, şerefsizsin” gibi bir ifade kullanıldığında, bu ifade şarta bağlı olduğu için hakaret suçunu oluşturmaz. (Yargıtay 18. Ceza Dairesi, Karar: 2016/14515)
Sosyal medya üzerinden hakaret suçunun oluşup oluşmadığını belirlerken, ifade özgürlüğü ve kişisel değerlendirme gibi faktörler göz önünde bulundurulmalıdır. Ayrıca, hakaret suçunun oluşabilmesi için kullanılan ifadelerin, kişilerin onur, şeref ve saygınlıklarına zarar verici nitelikte olması gerekir. Yargıtay, ağır eleştiriler, beddua ve şarta bağlı sözlerin her zaman hakaret suçu oluşturmayacağını vurgulamaktadır.
CUMHURBAŞKANINA HAKARET SUÇU VE CEZASI (TCK 299)
Cumhurbaşkanına hakaret suçu, Türk Ceza Kanunu’nun 299. maddesinde özel olarak düzenlenmiştir. Bu suç, Cumhurbaşkanının toplumsal değerleri ve toplumun sahip olduğu duygularını sarsabilecek şekilde hakaret içeren fiil ve söylemlerin cezalandırılmasını hedefler. Ancak, bu düzenleme, cumhurbaşkanının şahsına yönelik hakaretlerden çok, Cumhurbaşkanlığı makamının toplumdaki saygınlığı ve şerefini korumaya yönelik bir ceza normu olarak karşımıza çıkar.
1. Cumhurbaşkanına Hakaretin Hukuksal Çerçevesi
TCK 299, cumhurbaşkanına yönelik hakaret suçunu düzenlerken, Cumhurbaşkanının fonksiyonları, görevleri ve makamın işlevlerini değil, daha çok hukuksal bir kavram olarak Cumhurbaşkanının “şerefini” korumayı amaçlamaktadır. Bu düzenleme, uygulamada eleştiri veya protesto niteliğindeki söylemlerin bile hakaret olarak kabul edilmesine yol açabilmektedir. Bu durum, ceza hukukunun temel ilkelerine, özellikle de ifade özgürlüğüne aykırı bir düzenleme olarak değerlendirilebilir. Hakaret suçları, genel olarak TCK 125’te herkes için eşit şekilde düzenlenmişken, Cumhurbaşkanına özel bir suç tipi getirilmesi, Anayasa’nın eşitlik ilkesine aykırı olarak eleştirilmektedir. Anayasa’nın 10. maddesi, kişiye özel düzenlemeleri yasakladığı için, Cumhurbaşkanına hakaret suçunun varlığı bu anlamda tartışmalıdır.
2. Kovuşturma ve Adalet Bakanlığı’nın Yetkisi
Cumhurbaşkanına hakaret suçunun kovuşturulması, diğer hakaret suçlarından farklı olarak, Adalet Bakanlığı’nın iznine bağlıdır. Bu düzenleme, cumhurbaşkanına hakaret suçlarının cezalandırılmasında bir devlet denetimi unsurunun olduğunu ve Adalet Bakanlığı’nın bu tür davaların takibinde bir tür kontrol rolü üstlendiğini göstermektedir. Bakanlığın izni olmadan bu tür davalar başlatılamaz, bu da Cumhurbaşkanının şahsına yönelik hakaretlere karşı bir tür daha sistematik ve devlet merkezli bir müdahale mekanizması sağlar.
3. Cezai Yaptırımlar
Cumhurbaşkanına hakaret suçunun cezası, TCK 299’a göre 1 yıldan 4 yıla kadar hapis cezasıdır. Ancak, suçu aleni bir şekilde işlemek, yani hakaretin toplumun geniş bir kesimi tarafından duyulabilir şekilde yapılması, cezanın 1/6 oranında artırılmasına yol açar. Aleniyet, özellikle sosyal medya platformlarında veya diğer geniş kitlelere ulaşan araçlarla işlenen hakaretlerde ortaya çıkar. Bu tür fiiller, halkın geniş kesimlerine duyurulabileceği için daha ağır bir cezaya çarptırılmasına neden olur.
Cumhurbaşkanına hakaret suçundan dolayı verilen hapis cezası, mahkemenin takdirine bağlı olarak adli para cezasına çevrilebilir, ertelenebilir ya da hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilebilir. Bu esneklik, cezanın daha uygun bir şekilde uygulanmasını ve sanığın topluma yeniden kazandırılmasını amaçlamaktadır. Hükmün açıklanmasının geri bırakılması, sanığın belirli bir süre zarfında iyi hal göstergeleri sergilemesi halinde cezanın tamamen ortadan kalkmasına olanak tanıyabilir.
Cumhurbaşkanına hakaret suçu, Türk Ceza Kanunu’nda özel bir düzenleme ile yer bulmuş, bu durum ise hem ceza hukukunun genel ilkeleri hem de Anayasa’nın eşitlik ilkesine aykırılık iddialarını gündeme getirmiştir. Ancak, bu suçun cezai boyutu ve uygulamadaki esneklikler, özellikle aleniyet ve cezaların artırılması gibi unsurlar, Cumhurbaşkanının şerefini ve toplumdaki saygınlığını koruma amacını gütmektedir. Bu tür suçlar, demokratik toplumlarda ifade özgürlüğü ile kamu düzeni arasındaki dengeyi sağlamaya yönelik önemli bir tartışma alanı yaratmaktadır.
ELEŞTİRİ HAKKI VE HAKARET SUÇUNUN AYRIMI
Türk Anayasası, bireylerin düşünce ve ifade özgürlüğünü güvence altına alır. Anayasa’nın 25. maddesi her bireye düşünce ve kanaat özgürlüğü sağlar. 26. madde ise, düşüncelerin açıklanması ve yayılmasına yönelik özgürlüğü düzenler, bununla birlikte resmi makamların müdahalesiz şekilde haber alma ve verme özgürlüğünü de güvence altına alır. Ancak 62. maddenin ikinci fıkrasında, bu özgürlüğün kullanımının başkalarının şöhret ve haklarının korunması amacıyla sınırlanabileceği belirtilmiştir.
Türk Anayasası, bireylerin düşünce ve ifade özgürlüğünü güvence altına alır. Anayasa’nın 25. maddesi, her bireye düşünce ve kanaat özgürlüğü tanırken, 26. madde ise düşüncelerin açıklanması ve yayılmasına yönelik özgürlüğü düzenler. Ayrıca, bu maddede resmi makamların, haber alma ve verme özgürlüğüne müdahale etmeyeceği belirtilmiştir. Ancak, Anayasa’nın 62. maddesinin ikinci fıkrasında, düşünce ve ifade özgürlüğünün başkalarının şöhret ve haklarının korunması amacıyla sınırlanabileceği ifade edilmiştir. Bu, bireysel özgürlüklerin başkalarının hakları ile dengelenmesi gerektiğini vurgular.
Eleştiri Hakkı
Eleştiri, her zaman övgü ya da beğeni içermez. Eleştiri, bir kişi ya da durumu olumsuz bir şekilde ortaya koyarak, eksiklikleri veya hataları göstermeyi amaçlar. Ancak, eleştirinin sert bir üsluba sahip olması, bunu hakaret olarak nitelendirilemeyeceği anlamına gelir. Eleştiri, her ne kadar rahatsız edici olabilse de, kişilik haklarına doğrudan saldırı anlamına gelmez. Yani, eleştiri ve hakaret arasında önemli bir ayrım vardır.
Eleştiri ve Hakaretin Farkı
Eleştiri, genellikle bir eser, yazar ya da konu üzerinde yapılan değerlendirmelerdir ve kültürel bir pratik olarak yaygındır. Bu tür eleştiriler, toplumsal ya da sanatsal bir amaca hizmet eder. Hakaret ise, kişisel saldırıyı içeren, bireyin onurunu, şerefini veya saygınlığını zedelemeye yönelik sert ifadelerle yapılan bir davranıştır. Bu sebeple, eleştiri ile hakaret arasındaki ayrım, hukuki olarak oldukça önemlidir. Eleştiri, bir kişinin düşüncelerini veya eylemlerini değerlendirmek amacı taşırken, hakaret bir kişiye yönelik doğrudan bir saldırıdır.
İfade Özgürlüğü ve Eleştirinin Hakaret Suçu Olarak Değerlendirilemeyeceği
İfade özgürlüğü, Türk Anayasası’nın 26. maddesinde ve Türkiye’nin taraf olduğu Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 10. maddesinde güvence altına alınan temel bir haktır. Bu hak, bireylerin düşüncelerini serbestçe ifade etme özgürlüğünü kapsar. Ancak bu özgürlük, hakaret suçunu içeren durumlarla sınırlıdır. Yani, ifade özgürlüğü, başkalarının onurunu ve şerefini zedelemediği sürece korunurken, hakaret içeren ifadeler bu sınırı aşar ve cezalandırılabilir. Bu noktada, ifade özgürlüğü ile hakaret arasındaki denge önemlidir.
Eleştiri Hakkında Yargıtayın Görüşü
Eleştiri özgürlüğü, demokratik toplumların temel taşlarından biridir. Bireylerin, toplumun genel çıkarlarını gözeterek çeşitli eleştirilerde bulunabilmeleri, özgür bir düşünce ortamının oluşmasını sağlar. Eleştiriler bazen sert ve ağır olabilir, ancak bu durum, eleştirilen kişinin kişilik haklarına saldırı anlamına gelmez. Yargıtay, bu konuda verdiği kararlarda, eleştirinin hakaret suçunu oluşturmadığını vurgulamıştır.
Yargıtay 18. Ceza Dairesi’nin 2015/40226 Esas ve 2017/8977 Karar Sayılı, 14.9.2017 tarihli kararında, bir sanığın mağdurun mesleki yeterliliğini sorguladığı ve “Bu ne biçim doktor, bunu kim koymuş buraya, bunda doktor kılığı yok” şeklindeki ifadelerinin hakaret suçunu oluşturmayacağına karar vermiştir. Yargıtay, bu ifadelerin mağdurun onur, şeref ve saygınlığını zedeleyici boyutta olmadığına, yalnızca rahatsız edici ve kaba bir eleştiri olduğuna karar vermiştir. Bu durumda, eleştiri hakkı korunmuş ve hakaret suçu oluşmamıştır.
Sonuç olarak, ifade özgürlüğü kapsamında yapılan eleştiriler, kişilerin onur ve saygınlıklarını zedelemediği sürece hakaret olarak değerlendirilemez. Eleştiri, demokratik toplumlarda temel bir hak olup, toplumsal gelişimin sağlanması için korunması gereken bir özgürlüktür. Eleştirinin sert bir üslupta olması, bu eleştirinin hakaret suçuna dönüşeceği anlamına gelmez. Bu nedenle, eleştiri ve hakaret arasındaki ayrımı yapmak, ifade özgürlüğünün doğru bir şekilde uygulanabilmesi için önemlidir.
YASAL UYARI: Web sitemizde yer alan makale ve içeriklerin telif hakkı Av. Orbay Çokgör’e aittir ve tüm makaleler elektronik imzalı zaman damgalı olarak hak sahipliğinin tescil edilmesi amacıyla yayınlanmaktadır. Sitemizdeki makalelerin, kaynak link vermeden kopyalanarak veya özetlenerek başka web sitelerinde yayınlanması durumunda, hukuki ve cezai işlem yapılacaktır.