şirketlerde vergi borcu sorumluluğu

Index

ŞİRKETLERDE VERGİ BORCU VE VERGİ BORCU SORUMLULUĞU

Türkiye’de şirketlerde vergi borcu sorumluluğunu ele almadan önce, vergi kavramının hukuki niteliğini doğru biçimde açıklamak gerekmektedir. Vergi, devletin egemenlik yetkisine dayanarak kamu hizmetlerinin ve kamusal harcamaların finansmanı amacıyla kişilerden ve kurumlardan karşılıksız olarak aldığı parasal bir yükümlülük niteliğindedir. Bu yükümlülük, devlet ile vergi mükellefi arasında kurulan ve kamu hukuku esaslarına tabi ikili bir borç ilişkisi olarak tanımlanır. İlişkinin alacaklı tarafını devlet (vergi idaresi), borçlu tarafını ise vergi mükellefi oluşturmaktadır.

Şirketlerde vergi borcu bakımından mükellefiyet, kural olarak tüzel kişiliğe aittir. Ancak vergi mevzuatında öngörülen bazı durumlarda, şirket yöneticileri veya üçüncü kişiler de bu borcun ifasında sorumluluk üstlenebilmektedir. Bu nedenle, vergi mükellefiyeti ve vergi sorumluluğu kavramlarının birbirinden ayrıştırılması büyük önem arz etmektedir.

  • Vergi Mükellefi Kimdir?

Vergi Usul Kanunu’na göre vergi mükellefi, vergi kanunlarına uygun olarak kendisine vergi borcu yüklenen gerçek veya tüzel kişidir. Bir kişinin vergi mükellefi olabilmesi için iki temel şartın mevcut olması gerekir:

  1. Kişinin, ilgili vergi kanunları uyarınca vergiyi ödemekle yükümlü kılınmış olması,
  2. Vergi borcunu doğuran olayın kişinin şahsında veya faaliyetinde gerçekleşmiş bulunması.

Dolayısıyla şirketlerde vergi mükellefi, tüzel kişilik olup, vergiye ilişkin borç doğrudan şirketin malvarlığından tahsil edilir.

  • Vergi Sorumlusu Kimdir?

Vergi sorumlusu ise, verginin ödenmesi bakımından alacaklı vergi idaresine karşı muhatap olan kişidir. Burada dikkat edilmesi gereken husus, vergi sorumlusunun kendi adına değil, asıl vergi mükellefi adına bu sorumluluğu üstlenmesidir. Başka bir ifadeyle, vergi sorumlusu, mükellefin borcunun ödenmesinden sorumlu kılınmış üçüncü kişidir.

  • Vergi Sorumluluğunun Kapsamı Nedir?

Vergi Usul Kanunu uyarınca vergi sorumluluğu, çeşitli durumlarda ortaya çıkmakta ve farklı kişiler bakımından uygulanabilmektedir. Bu sorumluluk üç temel başlık altında incelenebilir:

  1. Kanuni Temsilcilerin Vergi Borcu Sorumluluğu: Şirketlerde yönetim kurulu üyeleri, müdürler veya kanuni temsilciler, şirketin ödenmeyen vergi borçlarından şahsi malvarlıklarıyla sorumlu tutulabilir. Bu düzenleme, vergi borçlarının tahsilinde kamu alacağının güvence altına alınması amacına yöneliktir.
  2. Vergi Kesenlerin Sorumluluğu: Gelir Vergisi, Katma Değer Vergisi gibi bazı vergilerde, işçiye yurtdışından ödenen maaş gibi durumlarda verginin kaynağında kesilmesi öngörülmüştür. Bu durumda, ücretten veya ödemeden vergi kesintisi yapan kişi ya da kurum, kesilen vergiyi süresinde vergi dairesine yatırmakla yükümlüdür. Vergiyi kesip ödemeyen kişiler, doğrudan vergi sorumlusu sıfatıyla muhatap alınır.
  3. Mirasçıların Sorumluluğu: Vergi mükellefinin vefatı halinde, borç doğrudan sona ermez. Türk vergi hukuku sisteminde mirasçılar, murisin vergi borçlarından, mirasın reddedilmemesi kaydıyla, tereke malvarlığı oranında Miras Hukuku uyarınca sorumlu tutulmaktadır. Bu düzenleme, vergi alacağının ölümle ortadan kalkmasını engelleyerek kamu yararını korumayı amaçlamaktadır.

VERGİ USUL KANUNU Kanuni temsilcilerin ödevi:

Madde 10 – Tüzel kişilerle küçüklerin ve kısıtlıların, Vakıflar ve cemaatlar gibi tüzel kişiliği olmıyan teşekküllerin mükellef veya vergi sorumlusu olmaları halinde bunlara düşen ödevler kanuni temsilcileri, tüzel kişiliği olmayan teşekkülleri idare edenler ve varsa bunların temsilcileri tarafından yerine getirilir.

Yukarıda yazılı olanların bu ödevleri yerine getirmemeleri yüzünden mükelleflerin veya vergi sorumlularının varlığından tamamen veya kısmen alınamayan vergi ve buna bağlı alacaklar, kanuni ödevleri yerine getirmeyenlerin varlıklarından alınır. Bu hüküm Türkiye’de bulunmayan mükelleflerin Türkiye’deki temsilcileri hakkında da uygulanır.

ŞİRKETLERDE KANUNİ TEMSİLCİNİN VERGİ BORCUNDAN SORUMLULUĞU

Şirketlerde kanuni temsilcinin vergi borcundan sorumluluğu, Türk Şirketler Hukuku çerçevesinde hem Vergi Usul Kanunu (VUK) hem de Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun (AATUHK) kapsamında düzenlenmiştir. Bu düzenlemeler, kamu alacaklarının tahsilatını güvence altına almak ve sorumluların belirlenmesini sağlamak amacı taşımaktadır.

Vergi Usul Kanunu m.10 şu şekildedir:

“Kanuni temsilciler, tüzel kişilerin vergi borçlarından, bu borçların kanuni temsilci görevini yürüttükleri dönemde doğmuş olması şartıyla, sınırsız ve zincirleme sorumludurlar.”

Bu hüküm, kanuni temsilcilerin şirketin vergi borçlarından hangi durumlarda sorumlu olacağını açık biçimde ortaya koymaktadır.

Öte yandan, AATUHK Mükerrer m.35 şu şekildedir:

“Tüzel kişi borçluların vergi ve diğer kamu alacaklarından dolayı kanuni temsilcileri, alacağın tahsili için sınırlı veya sınırsız sorumluluk kapsamında müteselsilen yükümlü tutulabilir.”

Bu hüküm, tüm kamu alacaklarının tahsilinde devletin başvurabileceği genel sorumluluk mekanizmalarını düzenler.

Hukuk sisteminde özel hüküm, genel hükme üstün tutulur prensibi geçerlidir. Vergi borcu sorumluluğu bağlamında, VUK m.10 yalnızca vergi alacaklarını düzenlediğinden, AATUHK Mükerrer m.35’e göre özel hüküm niteliği taşımaktadır. Dolayısıyla, şirketlerde kanuni temsilcinin vergi borcundan sorumluluğu teorik olarak VUK m.10 kapsamında değerlendirilmelidir.

Ancak uygulamada, vergi daireleri kanuni temsilcinin vergi borcunu tahsil etmek amacıyla Mükerrer m.35’e dayanarak takip işlemleri yürütmektedir. Bu yaklaşım, normlar hiyerarşisine aykırıdır ve hukuk devleti ilkeleriyle çelişmektedir. Çünkü:

  1. Özel hükmün uygulanması gerekirken, genel hüküm uygulanmaktadır,
  2. Bu durum hukuki belirsizlik yaratmakta,
  3. Kanuni temsilcinin sorumluluğunu genişletmekte ve mükellef haklarını sınırlamaktadır.

Bu nedenle, şirketlerde kanuni temsilcinin vergi borcu sorumluluğu hususunda ortaya çıkabilecek uyuşmazlıklarda, uzman vergi avukatı desteği almak büyük önem taşımaktadır. Hukuki danışmanlık, hem VUK m.10’un uygulanmasını sağlamak hem de kanuni temsilcinin sorumluluk alanını hukuka uygun sınırlar içinde tutmak açısından kritik rol oynamaktadır.

  • Anonim Şirketlerde Vergi Borcu Sorumluluğu

Anonim şirketlerde vergi borcu sorumluluğu ve diğer kamu alacaklarına ilişkin yükümlülükler, esas itibariyle şirketin kanuni temsilcileri ve yönetim kurulu üyeleri aracılığıyla yerine getirilir. Bu yükümlülüklerin ihmal edilmesi veya yerine getirilmemesi durumunda, devletin tahsil edemediği vergiler ve diğer kamu alacakları, kanuni temsilcilerin şahsi malvarlığı üzerinden talep edilebilir.

Bu düzenleme, hem şirketlerin kamu borçlarını yerine getirmesini güvence altına almayı hem de kamu alacaklarının tahsilinde sorumluların belirlenmesini amaçlamaktadır. Dolayısıyla anonim şirketlerde kanuni temsilciler ve yönetim kurulu üyeleri, görevlerini ihmal ettiklerinde, hukuken şahsi sorumluluk taşıyan kişiler olarak öne çıkarlar.

a) Anonim Şirketlerde Kanuni Temsilcinin Vergi Borcundan Şahsi Sorumluluğu:

Anonim şirketlerde vergi borcu sorumluluğu, esas olarak kanuni temsilciler aracılığıyla yerine getirilir. Şirketin ödemekle yükümlü olduğu vergi ve buna bağlı diğer alacaklar, şirket malvarlığından tamamen veya kısmen tahsil edilemediğinde, kanuni temsilcilerin şahsi malvarlıkları üzerinden tahsil edilir.

Bu düzenleme, Türkiye’de faaliyet gösteren yabancı şirketlerin Türkiye’deki şubeleri, irtibat ofisleri ve  temsilcilikleri için de geçerlidir ve hukuki sorumluluğun kapsamını uluslararası faaliyetler bakımından da genişletmektedir. Öte yandan, kanuni temsilciler, ödedikleri kamu borçları karşılığında şirketten rücu etme hakkına sahiptir.

Dolayısıyla anonim şirketlerde kanuni temsilciler, yalnızca şirket adına hareket etmekle kalmayıp, kamu borçlarının ödenmemesi halinde şahsi sorumluluk taşıyan kişiler olarak öne çıkarlar. Bu durum, kamu alacaklarının tahsilinin güvence altına alınması açısından kritik öneme sahiptir.

b) Anonim Şirketlerde Sosyal Güvenlik Borçlarından Sorumluluk:

Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK)’ya ödenmeyen sigorta primleri, genel sağlık sigortası primleri, işsizlik sigortası primleri, idari para cezaları, gecikme zamları ve diğer alacaklar, şirketin yönetim kurulu üyeleri, üst düzey yöneticileri ve kanuni temsilcileri tarafından müştereken ve müteselsilen ödenmekle yükümlüdür. Şirketin malvarlığından tahsil edilemeyen vergi borçları, kanuni temsilcilerin ve üst düzey yöneticilerin şahsi malvarlıklarından karşılanır. Bu düzenleme, kamu alacaklarının tahsilini güvence altına almak ve sorumluluğu belirlemek açısından büyük önem taşımaktadır.

Önemle belirtmek gerekir ki, SGK kaynaklı prim ve borçlar, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun kapsamında amme alacağı sayıldığından, üst düzey yöneticilerin şahsi sorumluluğu bulunmaktadır.

Buna karşılık, iş hukuku kaynaklı iş sözleşmelerinden doğan işçilik alacakları (işten çıkarma tazminatı, kıdem tazminatı, ihbar tazminatı, fazla mesai alacakları, yıllık izin ücretleri, maaş alacakları ve diğer işçilik alacakları) bu kapsamda değerlendirilemez. Bu tür alacaklardan dolayı sorumluluk yalnızca tüzel kişiliğe sahip şirkete aittir. İş sözleşmelerinin feshi ve işçilik hakları kapsamında doğan borçlar için kanuni temsilcilerin şahsi malvarlıklarına başvurulması mümkün değildir.

c) Anonim Şirketlerde Kamu Alacaklarında Müteselsil Sorumluluk:

Kamu alacağının doğduğu ve ödenmesi gereken dönemde, kanuni temsilci, yönetim kurulu üyesi ve üst düzey yöneticiler farklı kişiler ise, bu kişiler Anonim Şirketlerde kamu borçlarından müteselsilen sorumlu tutulur.

Buna göre, yönetim kurulu üyeleri Anonim Şirketlerde yalnızca görevde bulundukları döneme ait kamu borçlarından sorumludur; görevlerinden ayrıldıktan sonra doğacak borçlardan herhangi bir sorumlulukları bulunmamaktadır.

d) Tasfiye Halinde Anonim Şirketlerde Vergi Borcundan Sorumluluğu:

Anonim Şirket tasfiyeye girmiş veya tasfiye edilmiş olsa bile, tasfiye giriş tarihinden önce doğmuş olan kamu borçları nedeniyle kanuni temsilcinin vergi borcu sorumluluğu devam eder.

Bu düzenleme, tasfiye sürecinde kamu alacaklarının güvence altına alınmasını sağlamakta ve Anonim Şirketlerde kanuni temsilcilerin, şirket malvarlığından tahsil edilemeyen borçlar için şahsi sorumluluk taşımaya devam edeceklerini açıkça ortaya koymaktadır.

müdürün vergi borcundan sorumluluğu

e) Anonim Şirketlerde Yönetim Kurulu Üyelerinin Vergi Borcundan Sorumluluğu:

Anonim şirketlerde, yönetim ve temsil yetkisi, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu (TTK) m. 365 uyarınca yönetim kurulu tarafından kullanılır. Yönetim kurulu, şirketi yönetme ve temsil etme yetkisine sahip en üst organ olup, TTK m. 367/1 uyarınca bu yetkileri şirket kuruluşunda esas sözleşmeye konulacak bir hükümle, düzenlenecek bir iç yönergeye göre kısmen veya tamamen bir veya birkaç yönetim kurulu üyesine ya da üçüncü kişilere devredebilir. Ancak bu devrin yapılmadığı durumlarda, yönetim kurulu üyeleri kanuni temsilci sıfatını taşır ve şirketin kamu borçlarından sorumlu tutulurlar.

Anonim şirket yönetim kurulu üyeleri, şirkette bulundukları dönemde doğan tüm kamu borçlarından sorumludur. Bu sorumluluk, görevden ayrıldıktan sonra devam etmez. Ancak görevde oldukları döneme ait borçlar için şahsi malvarlıklarıyla sorumlu tutulurlar.

f) Anonim Şirketlerde Ortakların Vergi Borcundan Sorumluluğu:

Yönetim kurulu üyesi olan anonim şirket ortakları, sermaye paylarının büyüklüğüne bakılmaksızın, şirketin kamu borçlarından sorumludur. Ancak bu sorumluluk, yalnızca yönetim kurulu üyeliğinden kaynaklanmaktadır.

Öte yandan, yönetim kurulu üyesi olmayan ve şirkette herhangi bir idari görev veya temsil yetkisi bulunmayan ortaklar, şirketin kamu borçlarından dolayı herhangi bir sorumluluğa sahip değildir.

Özetle, anonim şirketlerde kamu borçlarının ödenmemesi halinde sorumluluk, öncelikli olarak kanuni temsilciler, yönetim kurulu üyeleri ve üst düzey yöneticilere yüklenmektedir. Bu kişiler, şahsi malvarlıklarıyla kamu borçlarını ödemekle yükümlüdür ve ödedikleri tutarları şirketten rücu edebilirler.

g) Anonim Şirketlerde Üst Düzey Yöneticilerin ve Müdürün Vergi Borcundan Sorumluluğu

6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’un Mükerrer 35. maddesi uyarınca, anonim şirketlerde vergi borcu sorumluluğu, şirketten tahsil edilemediğinde üst düzey yöneticilerden şahsi olarak tahsil edilebilir. Kanuni temsilcilerin ve müdürlerin vergi borcundan sorumluluğu, Türk Ticaret Kanunu (TTK) hükümlerine göre şirketi yönetme ve borç altına sokma yetkisine sahip kişiler olarak değerlendirilir.

Yargıtay ve Danıştay kararları, şirketlerde vergi borcu sorumluluğundan sorumlu tutulacak kişinin, şirketi temsil ve ilzama yetkili olması gerektiğini vurgular. Bu bağlamda, yönetim kurulu üyeleri, temsil yetkilerini TTK m. 370/2 uyarınca murahhas üyelere veya murahhas müdürlere devretmedikçe, sorumluluklarını korurlar.

Vergi borçları açısından, Vergi Usul Kanunu (VUK) m. 10 hükmü uygulanır. Buna göre, şirketlerde vergi borcu sorumluluğu, kanuni temsilci sıfatını taşıyan kişiler üzerinde doğar.

Ancak, Yargıtay ve Danıştay içtihatları, bir kişiye yalnızca belli bir imza yetkisi tanınmasının, o kişinin kanuni temsilci sıfatıyla sorumlu tutulması için yeterli olmayacağını açıkça belirtir. Örneğin, Danıştay Vergi Daireleri Genel Kurulu’nun bir kararında, 2. derece ve 2. grup imza yetkisine sahip bir kişinin kanuni temsilci sayılamayacağı ifade edilmiştir.

Bu tür içtihatlar, VUK kapsamındaki vergi borcu sorumluluğunun, 6183 sayılı Kanun’daki sorumluluk hükümleriyle paralel bir yapıya sahip olduğunu göstermektedir.

Yargıtay ve Danıştay, kanuni temsilci sıfatıyla kamu borçlarından sorumlu olacak kişilerin, şirketin temsil ve ilzam yetkisine sahip olmalarını şart koşar. Yönetim kurulu üyeleri ve üst düzey yöneticiler, bu yetkiyi devretmedikçe sorumlu tutulurlar. Buna rağmen, yetkinin devredilmiş olması durumunda bile, devredilen döneme ait borçlardan sorumluluk devam edebilir.

Örnek Yargı Kararı:
Danıştay Vergi Daireleri Genel Kurulu’nun 13.11.2013 tarihli kararı, 2. derece imza yetkisine sahip bir genel müdür yardımcısının kanuni temsilcilik sıfatına sahip olmadığını ve bu nedenle kamu borçlarından sorumlu tutulamayacağını belirtmiştir. Bu karar, kamu borçlarının hangi döneme ve hangi kişilere ait olduğunun dikkatle incelenmesi gerektiğini vurgulamaktadır.

  • Limited Şirketlerde Vergi Borcu Sorumluluğu

Limited şirketlerde vergi borcu sorumluluğu ve tahsili, amme alacakları açısından en çok hukuki ihtilafın yaşandığı alanlardan biridir. Limited şirketlerin temel özelliklerinden biri, ortakların şahsi malvarlıkları ile şirket borçlarından sorumlu olmamalarıdır. Dolayısıyla, tüzel kişiliğe sahip olan limited şirket, kural olarak kendi borçlarından sorumludur.

Buna karşın, vergi borçlarının tahsilatı konusunda uygulamada çeşitli hukuki sorunlar ve belirsizlikler ortaya çıkmaktadır. Bu sorunlar, özellikle şirketin malvarlığının borçları karşılamaya yetmemesi ve vergi dairelerinin kanuni temsilcilere veya ortaklara rücu girişimleriyle ilgilidir.

a) Limited Şirketin Vergi Borcu Kimlerden, Nasıl Tahsil Edilebilir?

Vergi borcunun tahsilatına ilişkin mevzuatta, Limited Şirketlerde hangi sırayla ve hangi kişilere başvurulacağı konusunda net hükümler bulunmaması, uygulamada çeşitli sorunlara yol açmaktadır. Bu belirsizlikler, özellikle aşağıdaki hususlarda kendini gösterir:

  • Limited Şirketlerde vergi borcu sorumluluğuna göre hangi sırayla tahsilat yapılacağı,
  • Hangi kişilere başvurulacağı,
  • Vergi Usul Kanunu (VUK) m. 10 veya Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun (AATUHK) Mükerrer m. 35’in hangisine göre işlem yapılacağı.

Limited şirketlerde vergi borcu sorumluluğu çerçevesinde, vergi borçlarının tahsili için başvurulabilecek kişiler, farklı mevzuat hükümlerinde düzenlenmiştir:

  1. Türk Ticaret Kanunu (TTK) m. 573 uyarınca, kural olarak limited şirketlerin tüzel kişiliği, vergi borcundan sorumludur.
  2. Eğer borç, tüzel kişilikten tamamen veya kısmen tahsil edilemezse, AATUHK m. 35 uyarınca, sermaye hisseleri oranında ortaklara başvurulabilir.
  3. Ayrıca, tüzel kişiliğin malvarlığından tahsil edilemeyen vergi alacakları için, AATUHK Mükerrer m. 35 ve VUK m. 10 uyarınca, tüzel kişiliğin kanuni temsilcilerinin şahsi malvarlıklarına başvurulabilir.

Danıştay İçtihatları Birleştirme Kurulu’nun 20.06.2019 tarihli kararı, şirketlerde vergi borcu sorumluluğu çerçevesinde tahsilat sırasında hangi kişilere hangi sırayla başvurulacağı konusundaki belirsizlikleri gidermeye yönelik bir yaklaşım sunmuştur.

Kurul, tahsilatın belirli bir sıra izlenerek yapılmasının zorunlu olmadığını hükme bağlamıştır. Bu karar, vergi dairelerine tahsilat sırasında daha fazla esneklik sağlamış ve uygulamada tüzel kişilikten veya kanuni temsilcilerden borcun tahsil edilmesinde öncelik konusundaki tartışmaları azaltmıştır.

b) Limited Şirketlerde Müdürün ve Üst Düzey Yöneticilerin Vergi Borcundan Sorumluluğu

Limited şirket müdürleri ve üst düzey yöneticileri, şirketin kamu borçlarından sorumludur. Bu sorumluluk, yalnızca görevde bulundukları döneme ait borçlar için geçerlidir.

Buna göre, müdürlerin ve yöneticilerin görev süresi sona erse bile, görevde bulundukları dönemde ortaya çıkan kamu borçlarından sorumlulukları devam eder. Bu düzenleme, kamu alacaklarının tahsilatını güvence altına almak ve sorumluluk dönemlerini net bir şekilde belirlemek açısından önem taşımaktadır.

c) Limited Şirketlerde Ortakların Vergi Borcundan Sorumluluğu

Limited şirket ortakları, şirketten tamamen veya kısmen tahsil edilemeyen ya da tahsil edilemeyeceği anlaşılan kamu alacaklarından, sermaye hisseleri oranında sorumludur.

Ortakların vergi borcunda sorumlu tutulması için tek şart, borcun şirketten tahsil edilememesi veya tahsil edilemeyeceğinin anlaşılmasıdır.

5766 sayılı Kanun ile yapılan değişiklikler sonucunda, bu tahsil edilememe durumu kanıtlandıktan sonra, ortakların kişisel malvarlıklarına başvurulabilir. Yani, kamu borcunun şirketten tahsil edilemeyeceği anlaşıldığında, şirket ortaklarına ve müdürlerine yönelme imkanı doğar.

d) Limited Şirketlerde Vergi Borcu Sorumluluğunda Kusursuz ve Sınırsız Sorumluluk

Limited şirket ortakları ve pay sahibi müdür, Ticaret Hukuku kapsamında sermaye hisseleri oranında vergi borcundan sorumlu tutulur. Ancak bu düzenleme, limited şirketin kuruluş mantığı ile çelişmektedir, çünkü normal şartlarda limited şirket ortakları, şirket borçlarından şahsen sorumlu değildir.

Buna rağmen, kanun koyucu, kamu alacaklarının tahsilatını güvence altına almak amacıyla, 6183 sayılı Kanun’un Mükerrer 35. maddesi ile bu sorumluluğu öngörmüştür.

Bu çerçevede, limited şirket ortakları ve müdürün vergi borcundan sorumluluğu, “kusursuz sorumluluk” (objective liability) olarak değerlendirilir. Yani, ortada herhangi bir kusur veya kişisel hata bulunmaksızın, yalnızca sermaye hisseleri oranında borçtan sorumlu tutulurlar.

Ancak, borcun tutarına bağlı olarak bu sorumluluk, sermaye oranını aşabilir ve fiilen sınırsız bir sorumluluk haline gelebilir. Bu durum, kamu alacaklarının tahsilini güvence altına almakla birlikte, ortaklar ve müdürler açısından önemli bir risk oluşturmaktadır.

e) Limited Şirketlerde Kanuni Temsilcilerin Görev Süresi Sonrası Vergi Borcundan Sorumluluğu

Limited Şirketlerde kanuni temsilciler ve üst düzey yöneticiler, görevde bulundukları döneme ait kamu borçlarından sorumlu olmaya devam ederler. Görevden ayrılmaları, müdürün veya yöneticinin vergi borcundan sorumluluğunu, görevde oldukları döneme ait borçlar açısından ortadan kaldırmaz.

Dolayısıyla, müdürlük veya üst düzey yönetim görevi sona ermiş olsa dahi, bu kişiler, geçmişte ortaya çıkan kamu borçlarından ve şirketlerdeki vergi borcu sorumluluğundan dolayı, çalıştıkları döneme ilişkin hukuki sorumluluk taşırlar.

f) Kamu Borçlarının Tahsilatında Öncelik

Danıştay’ın da vurguladığı üzere, kamu borçlarının tahsili sırasında tüzel kişilikten tahsilat yapılamadığı takdirde, müdürlerin, kanuni temsilcilerin ve üst düzey yöneticiler ile ortakların malvarlıklarına başvurulabilir. Bu süreçte, tahsilatın sırasına dair net bir kural olmasa da, kanun koyucu kamu alacaklarının tahsilatında etkinliği artırmayı amaçlamaktadır.

Limited şirketlerde vergi borcu sorumluluğu gereği, ortaklar ve müdürler, kamu borçları açısından önemli bir hukuki sorumluluk taşımaktadır. Müdürler, görevde bulundukları döneme ait borçlardan sorumlu iken, ortaklar sermaye hisseleri oranında sorumludur. Ancak bu sorumluluk, borcun miktarına bağlı olarak sınırsız bir hale gelebilir ve ortakların kişisel malvarlıklarına başvurulabilir.

Vergi borcunun tahsilatı sırasında, öncelikle tüzel kişiliğe başvurulması gerekmektedir. Ancak tüzel kişiliğin malvarlığından tahsil edilemeyen borçlar, ortaklara ve kanuni temsilcilere de yöneltilebilmektedir. Kanuni temsilcilerin sorumluluğu ise, AATUHK Mükerrer m. 35 ve VUK m. 10 hükümleri doğrultusunda belirsizlikler içermekte ve bu durum, uygulamada çeşitli hukuki tartışmalara yol açmaktadır.

kanuni temsilcinin vergi borcundan sorumluluğu

g) Limited Şirketlerde Pay Devrinin Vergi Borcu Sorumluluğuna Etkisi

Limited şirketlerde ortaklık payının devri, vergi borçlarından sorumluluğu doğrudan etkileyen hukuki bir işlem olarak düzenlenmiştir.

6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun (AATUHK) m. 35/2 ve Vergi Usul Kanunu (VUK) m. 10 hükümleri uyarınca, hem devreden hem de devralan ortaklar, şirketin geçmiş dönemlere ait kamu borçlarından sorumlu tutulmaktadır.

Bu düzenleme, kamu alacaklarının tahsilatını güvence altına almak amacıyla getirilmiş olup, ortaklık payı devrinin vergi borcu sorumluluğunu ortadan kaldırmadığını açıkça ortaya koymaktadır.

1) Devir Öncesi Vergi Borçları İçin Sorumluluk

AATUHK m. 35/2 uyarınca, payını devreden ve devralan kişiler, devir öncesine ait kamu alacaklarından sermaye hisseleri oranında hem doğrudan hem de müteselsilen sorumludur.

Bu kapsamda, devreden kişi hisse devrini gerçekleştirmiş olsa dahi, devir tarihinden önce oluşmuş vergi borçlarından sorumlu tutulmaya devam eder.

Bu düzenleme, pay devrinin geçmiş dönem vergi borçlarından sorumluluğu ortadan kaldırmadığını açıkça ortaya koymakta ve kamu alacaklarının tahsilatını güvence altına almaktadır.

2) Şirket Müdürünün Vergi Borcundan Sorumluluğu

Vergi borçlarından sorumlu olan kişiler sadece pay devreden ortaklar değil, aynı zamanda şirket müdürleridir. Pay sahibi şirket müdürü, AATUHK m. 35/2 ve VUK m. 10 hükümleri uyarınca, hem kusursuz sorumluluk hem de kusur sorumluluğu taşır.

  • AATUHK m. 35/2: Pay devrini gerçekleştiren müdür, devrettiği paya ilişkin borçlardan sermaye hissesi oranında kusursuz sorumlu tutulur.
  • VUK m. 10: Şirket müdürü olarak, görevi sırasında yerine getirilmemiş vergi borçları açısından kusur sorumluluğu taşır. Yani, müdürün kusuruna dayalı sorumluluğu da söz konusudur.

Bu düzenleme, pay devreden bir müdürün, devir sonrası borçlara ek olarak, devir öncesi vergi borçlarından da sorumlu olduğunu açıkça ortaya koymaktadır.

3) Limited Şirketlerde Devir Sonrası Vergi Borcundan Sorumluluk

Devir tarihinden itibaren oluşacak vergi borçları bakımından, hisseyi devralan yeni ortak ve müdür de sorumluluk altına girer. Bu sorumluluk, hem AATUHK Mükerrer m. 35 hem de VUK m. 10 hükümleri kapsamında devam eder.

Buna göre, yeni pay sahibi ve müdür, devraldığı hisseler üzerinden hem kusursuz sorumluluk hem de kusur sorumluluğu taşır. Bu düzenleme, pay devri sonrası oluşacak borçlar bakımından da kamu alacaklarının tahsilatını güvence altına almak amacıyla öngörülmüştür.

ANONİM ŞİRKETLER VE LİMİTED ŞİRKETLERDE KAMU BORCU SORUMLULUĞU ÇERÇEVESİNDE FARKLAR NELERDİR?

Anonim veya limited şirketlerde, yöneticilerin kamu borçlarından sorumluluğu açısından bir fark bulunmamaktadır. Yöneticiler, şirketin kamu borçlarından şirket ile birlikte müştereken ve müteselsilen sorumludur.

KriterLimited ŞirketAnonim Şirket
Temsil OrganıŞirket MüdürleriYönetim Kurulu
Şirketin SorumluluğuTüm malvarlığıylaTüm malvarlığıyla
Ortakların Sorumluluğu– Ortakların üçüncü kişilere karşı sorumluluğu taahhüt ettikleri sermaye ile sınırlıdır.

– Kamu borçları dışında, şirketin borçlarından ve alacaklılarına karşı sorumlu değildir.

– En az bir ortak sınırsız yetkili müdür olmak zorundadır.

– Ortaklar taahhüt ettikleri sermaye payları ile sadece şirkete karşı sorumludur.

– YK üyesi olan ortaklar sermaye payına bakılmaksızın tüm kamu borçlarından sorumludur.

– YK üyesi olmayan ortaklar kamu borçlarından sorumlu değildir.

YK Üyesi/Şirket Müdürü Sorumluluğu (TTK Çerçevesinde)– Kanun ve esas sözleşmeden doğan yükümlülükleri ihlal ettiklerinde, müdürler şirkete, pay sahiplerine ve alacaklılara verdikleri zarardan sorumludur.– Kanun ve esas sözleşmeden doğan yükümlülükleri ihlal ettiklerinde, üyeler şirkete, pay sahiplerine ve alacaklılara verdikleri zarardan sorumludur.
Kamu Borçları Sorumluluğu– Şirketin malvarlığından tahsil edilemeyen vergi ve kamu alacakları, müdürlerin şahsi sorumluluğuna tabidir.

– Kamu borçları tahsil edilemezse ortaklar sermaye payları oranında doğrudan sorumlu olur.

– Şirketin malvarlığından tahsil edilemeyen kamu borçları kanuni temsilcilerin şahsi sorumluluğuna tabidir.

– YK üyeleri ve üst düzey yöneticiler kamu borçlarından müştereken ve müteselsilen sorumludur.

şirketlerde kanuni temsilcinin vergi borcundan sorumluluğu

ŞİRKETLERDE VERGİ BORCU ÖDENMEZSE NE OLUR?

Limited ve anonim şirketlerde vergi borcunun zamanında ödenmemesi, sadece şirketi değil, aynı zamanda kanuni temsilcileri, müdürleri ve ortakları da ciddi mali ve hukuki sorumluluklarla karşı karşıya bırakır. Bu durum, hem AATUHK Mükerrer m. 35 hem de VUK m. 10 kapsamında düzenlenen müteselsil ve kusursuz sorumluluk esaslarına dayanmaktadır.

1. Şirketin Malvarlığından Tahsilat

Vergi daireleri, ödenmemiş borçlar için öncelikle şirketin malvarlığına başvurur. Bu kapsamda, şirketin banka hesapları, taşınmazları, taşınabilir malları ve alacakları üzerinden borcun icra yoluyla tahsili sağlanır. Yabancılara ait Türkiye’de bulunan gayrimenkuller de bu kapsamda işlem görür. Ancak, şirketin malvarlığı borcun tamamını karşılamaya yetmezse, tahsilat kanuni temsilciler, müdürler ve ortakların şahsi malvarlıklarına yönlendirilir.

2. Kanuni Temsilciler, Müdürler ve Ortakların Sorumluluğu

Ödenmeyen vergi borçları, ilgili kişilerin müteselsil sorumluluğunu doğurur. Bu kapsamda:

  • Kanuni temsilciler ve müdürler, görev süreleri boyunca oluşan borçlardan kusur sorumluluğu ile;
  • Ortaklar, sermaye hisseleri oranında kusursuz sorumluluk ile yükümlüdür.

Bu durum, borcun şirketten tahsil edilemediği her durumda, ilgili kişilerin kişisel malvarlıkları üzerinden tahsilat yapılabileceğini ortaya koyar.

3. Gecikme Zamları ve İdari Yaptırımlar

Vergi borcunun ödenmemesi halinde, borca gecikme faizi, gecikme zammı ve idari para cezaları eklenir. Bu durum, borcun zaman içerisinde katlanarak artmasına ve tahsilatın daha güç hale gelmesine neden olur. Ayrıca, vergi dairesi tarafından uygulanabilecek idari yaptırımlar, şirket faaliyetlerini doğrudan etkileyebilir.

4. Hukuki Takip ve İcra İşlemleri

Ödenmeyen borçlar için vergi daireleri, icra ve takip işlemleri başlatabilir. Bu süreçte:

  • Şirketin banka hesaplarına bloke konulabilir,
  • Gayrimenkul ve taşınabilir mallara haciz uygulanabilir,
  • Borç ödenmediği takdirde kanuni temsilciler ve müdürlerin şahsi malvarlıklarına da başvurulabilir.

5. Vergi Zıyai Cezası

Vergi Usul Kanunu (VUK) m. 359 ve devamı uyarınca, vergi doğru olarak beyan edilmediğinde, eksik veya yanlış beyan nedeniyle tahsil edilemeyen vergi tutarı üzerinden vergi zıyaı cezası uygulanır. Bu ceza, hem şirketi hem de kanuni temsilcileri ve müdürleri ilgilendirir.

6. Ceza Davası Açılması

Vergi zıyaı veya başka vergi suçları nedeniyle, maliye idaresi tarafından ceza davası açılabilir. Bu davalar, vergi mahkemeleri veya ağır ceza mahkemeleri nezdinde yürütülür ve cezai sorumluluğu belirler. Kanuni temsilciler ve müdürler; görevde bulundukları dönemde oluşan vergi suçlarından dolayı bireysel ceza sorumluluğu taşırlar.

Vergi borcunun ödenmemesi, yalnızca şirketi değil, kanuni temsilciler, müdürler ve ortakları da ciddi mali ve hukuki risklerle karşı karşıya bırakır. Bu nedenle, şirketlerin vergi borcu sorumluluğu, tahsilat mekanizmaları ve hukuki sonuçları hakkında detaylı hukuki danışmanlık alması, olası riskleri minimize etmek açısından kritik öneme sahiptir.

KANUNİ TEMSİLCİLERİN VERGİ BORCUNA İTİRAZ HAKKI VAR MI?

Türkiye’de kurulu şirketler için, şirket malvarlığından tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan vergi borçları, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun (AATUHK) mükerrer m. 35 ve Vergi Usul Kanunu (VUK) m. 10 hükümleri uyarınca kanuni temsilcilerin şahsi malvarlıklarına yöneltilebilir. Ancak bu durum, kanuni temsilcilerin söz konusu borçlara itiraz hakkını ortadan kaldırmaz.

1. Vergi Borcuna İtiraz Hakkının Hukuki Dayanağı

Kanuni temsilciler, kendilerine yöneltilen ödeme emirlerine karşı ödeme emrine itiraz yoluna başvurabilirler. Önemle dikkat edilmelidir ki, kanuni temsilcilere yöneltilen ödeme emirlerine karşı itiraz, vergi dairesine yapılmaz. İtirazın hukuken geçerli olabilmesi için, ödeme emrinin tebliğinden itibaren 7 gün içinde ilgili vergi mahkemesinde dava açılması gerekmektedir.

Vergi dairesine yapılan başvuruların, itirazların veya dilekçelerin hukuki bir geçerliliği bulunmamaktadır. Bu nedenle, itiraz hakkını kaybetmemek için mutlaka vergi mahkemesinde dava açılması şarttır.

İtiraz sebepleri arasında şunlar yer alır:

  • Borcun hiç doğmamış veya tamamen ödenmiş olması,
  • Borcun zamanaşımına uğraması,
  • Kişinin kanuni temsilci sıfatının bulunmaması veya borcun ait olduğu dönemde görevde olmaması,
  • Vergi borcunun ödenmemesinde kanuni temsilcinin veya üst düzey yöneticinin herhangi bir ihmali ya da kusurunun bulunmaması.

2. Kanuni Temsilci Sıfatının İncelenmesi

Yargıtay ve Danıştay kararlarına göre, kanuni temsilciden sorumluluk aranabilmesi için kişinin temsil ve ilzam yetkisine sahip olması gerekir. Örneğin, yalnızca ikinci derece imza yetkisine sahip bir kişinin kanuni temsilci sayılamayacağına ilişkin içtihatlar mevcuttur. Ayrıca, sorumluluğun doğabilmesi için vergi borcunun ödenmemesinde üst düzey yöneticinin ihmali veya kusurunun bulunması şarttır. Aksi halde, salt görevde bulunmak sorumluluk için yeterli değildir. Olası bir uyuşmazlıkta kanuni temsilcinin görevinin net bir şekilde belirlenmesi için ticaret hukuku avukatı desteği almak fayda sağlayacaktır.

3. Vergi Borcuna İtirazın Sonuçları

Kanuni temsilcilerin açtıkları itiraz davaları:

  • Tahsilatın durdurulmasına yol açabilir (mahkemenin ihtiyati tedbir kararı vermesi halinde),
  • Borcun gerçekten şirkete veya ilgili döneme ait olmadığının ya da kanuni temsilcinin kusurunun bulunmadığının ispatlanması durumunda sorumluluğun kaldırılması ile sonuçlanabilir.

Kanuni temsilcilerin itiraz hakkı, hem hukuk devleti ilkesinin bir gereği olarak savunma hakkını güvence altına almakta hem de vergi idaresinin yetkisinin keyfi uygulanmasını önlemektedir. Özellikle sorumluluğun doğması için vergi borcunun ödenmemesinde ihmali veya kusurlu davranışının bulunması gerektiği kabulü, kanuni temsilcilerin yalnızca görevleri nedeniyle otomatik şekilde sorumlu tutulmalarının önüne geçmektedir.

Diğer makalelerimizi inceleyebilir ve hukuki destek talepleriniz için bizimle iletişime geçebilirsiniz.

YASAL UYARI: Web sitemizde yer alan makale ve içeriklerin telif hakkı Av. Orbay Çokgör’e aittir ve tüm makaleler elektronik imzalı zaman damgalı olarak hak sahipliğinin tescil edilmesi amacıyla yayınlanmaktadır. Sitemizdeki makalelerin, kaynak link vermeden kopyalanarak veya özetlenerek başka web sitelerinde yayınlanması durumunda, hukuki ve cezai işlem yapılacaktır.

Önceki yazı
Mirastan Mal Kaçırma Durumunda Muris Muvazaası Davası
Sonraki yazı
İrtibat Bürosu Kurmanın Şartları ve Süreci
keyboard_arrow_up