MARKA NEDİR?
Marka, bir işletmenin özünü ve kurumsal kimliğini yansıtan, piyasa varlığının temel belirleyicilerinden biri olarak değerlendirilmektedir. İşletmelerin mal veya hizmetlerini benzerlerinden ayırt etmek ve tüketiciler nezdinde güven unsuru oluşturmak amacıyla kullanılan marka, yalnızca ticari bir isimden ibaret olmayıp aynı zamanda belirli bir anlam, söylem ve kimlik taşımaktadır. Marka tescili ise bu unsuru hukuki koruma altına alan ve marka hakkını güvenceye alan bir süreçtir.
Marka, tüketicilere sunulan mal veya hizmetin kalite, güvenilirlik ve özgünlük unsurlarını temsil eder. Bu bağlamda, marka bir işletmenin değerlerini, vizyonunu ve karakterini yansıtan stratejik bir varlık olarak öne çıkar. Tüketiciler markayla kurdukları duygusal ve bilişsel bağ sayesinde marka sadakati geliştirir ve tekrar eden satın alma davranışları sergilerler.
Marka oluşturma ve yönetme süreci, stratejik planlama, sürdürülebilirlik ve sürekli iyileştirme gerektiren çok boyutlu bir faaliyettir. Marka; yalnızca logo, isim veya slogan gibi görsel ve işitsel unsurlardan ibaret olmayıp, ürün/hizmet kalitesi, müşteri ilişkileri, pazarlama iletişimi ve kurumsal uygulamalarla desteklenmelidir.
Günümüzün yoğun rekabet ortamında güçlü bir marka, işletmelere sürdürülebilir rekabet avantajı sağlamaktadır. Etkin biçimde konumlandırılan ve doğru yönetilen markalar, tüketici zihninde kalıcı bir yer edinerek rakiplerinden ayrışma imkanı bulur.
Sonuç olarak, marka; işletmenin kurumsal değerlerini, piyasa konumunu ve tüketici nezdindeki algısını şekillendiren, ekonomik ve stratejik açıdan yüksek öneme sahip bir entelektüel mülkiyet unsurudur. Doğru yönetildiğinde, marka yalnızca ticari başarıyı desteklemekle kalmaz, aynı zamanda uzun vadeli büyüme ve kurumsal itibarın inşasında belirleyici rol oynar.
MARKA KAVRAMI VE HUKUKİ NİTELİĞİ
Türk hukuk sisteminde marka, 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu (“SMK”) kapsamında korunmakta olup, ticari hayatta ayırt edicilik işlevinin ötesinde, sahibine münhasır haklar tanıyan bir sınai mülkiyet hakkı olarak kabul edilmektedir. SMK m. 7 uyarınca marka, tescil edildiği mal ve/veya hizmetler bakımından marka sahibine, başkalarının aynı veya ayırt edilemeyecek kadar benzer işaretleri kullanmasını engelleme yetkisi verir. Bu yetki, mutlak hak niteliğinde olup, marka ihlallerin önlenmesinde temel hukuki dayanağı oluşturur.
Marka hakkı, tescil ile doğan ve devredilebilir, lisans verilebilir, rehin edilebilir nitelikte bir malvarlığı hakkıdır. Bu yönüyle marka, işletmenin maddi olmayan varlıkları arasında yer almakta ve ekonomik değeri bakımından şirket bilançosunda varlık olarak gösterilebilmektedir.
Hukuken koruma, marka tescil sürecinin tamamlanması ile başlar. Bu süreç; başvurunun Türk Patent ve Marka Kurumu’na yapılması, mutlak ve nispi ret nedenleri bakımından incelenmesi, ilan sürecinin tamamlanması ve itirazların sonuçlandırılması aşamalarını içerir. Tescilsiz markalar, belirli istisnalar dışında, yalnızca haksız rekabet hükümleri çerçevesinde sınırlı bir korumadan yararlanabilir.
Marka hakkının ihlali halinde, marka sahibi SMK m. 149 vd. uyarınca teknik önleme talepleri (kullanımın durdurulması, ürünlerin toplatılması, imhası), maddi ve manevi tazminat davaları, ihtiyati tedbirler ve gümrükte el koyma gibi koruma yollarına başvurabilir. Ayrıca marka, ihlale konu fiillerin durdurulması amacıyla cezai yaptırımlara da konu olabilir.
Bu nedenle marka, yalnızca işletmenin pazarlama stratejisinin bir unsuru değil, hukuki güvenceye bağlanmış bir fikri mülkiyet hakkı olarak ele alınmalı; tescil, kullanım ve korunma süreçleri titizlikle yürütülmelidir. Etkin hukuki yönetim, markanın ekonomik değerini koruduğu gibi, piyasa rekabetinde sürdürülebilir avantaj sağlamanın da ön koşuludur.
MARKA HAKKI NASIL ALINIR?
Marka hakkı, bir işletme veya gerçek kişinin yarattığı ve ekonomik değere sahip olan önemli bir fikri mülkiyet unsurudur. Ancak bu hakkın hukuki korumadan yararlanabilmesi için marka tescili sürecinin tamamlanması gerekmektedir. Dolayısıyla, “Marka hakkı nasıl alınır?” sorusunun temel yanıtı, markanın ilgili resmi merciler nezdinde tescil edilmesidir.
Marka tescili, markanın kullanılacağı mal veya hizmet sınıflarının belirlenmesi suretiyle, yetkili ülke veya bölge marka ofisine başvurularak gerçekleştirilir. Başvuru sürecinde, marka sahibine ilişkin kimlik bilgileri, marka örneği ve kullanım alanı beyan edilir. Yetkili ofis, başvuruyu benzersizlik, tescil edilebilirlik ve yasal uygunluk kriterleri açısından inceler.
Tescil işleminin tamamlanmasıyla birlikte marka sahibi, markanın münhasır kullanım hakkını elde eder ve üçüncü kişilerin izinsiz kullanımına karşı hukuki yollara başvurma yetkisine sahip olur. Tescil, aynı zamanda markanın ticari değerini artırır, pazarlama stratejilerinin daha güvenli şekilde uygulanmasını sağlar ve yatırımcı nezdinde marka itibarını güçlendirir.
Tescilsiz markaların korunması, Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu (FSEK) hükümleri çerçevesinde mümkün olmakla birlikte, bu durum çoğu zaman yetersiz kalmakta ve hak ihlallerine karşı etkin bir hukuki süreç yürütülmesini zorlaştırmaktadır. Tescil edilmeyen markalarda ispat yükü ağırlaşmakta, yargısal süreçler daha karmaşık ve maliyetli hale gelmektedir.
Sonuç olarak, marka hakkı nasıl alınır sorusunun ilk ve en kritik aşaması, markanın resmi olarak tescil edilmesidir. Bu süreç, markanın hukuki güvence altına alınmasını sağlamakta ve sahibine markayı güvenle kullanma, koruma ve ticari faaliyetlerde etkin biçimde değerlendirme yetkisi vermektedir. Bu nedenle, işletme faaliyetine başlanmadan önce marka tescilinin gerçekleştirilmesi, hem hukuki koruma hem de ticari sürdürülebilirlik açısından zorunlu bir adımdır.
MARKA TESCİLİ NEDİR?
Marka tescili, bir işletmenin veya gerçek kişinin ticari markasını yasal olarak koruma altına alma sürecidir. Bu süreç, markanın resmi olarak tescil edilmesi yoluyla, üçüncü kişilerin aynı veya benzer işaretleri kullanmasını engelleyerek tüketiciler nezdinde oluşabilecek karışıklığın önüne geçmeyi hedefler.
İşletmeler açısından marka tescili, marka hakkının korunması ve fikri mülkiyet ihlallerinin önlenmesi bakımından hayati bir öneme sahiptir. Tescil işlemi, markanın benzersizliğini muhafaza eder ve izinsiz kullanımı hukuken engeller.
Marka tescili, markayı temsil eden işaretlerin (örneğin logo, sembol, kelime veya tasarım) hukuki güvence altına alınmasını sağlar. Bu işaretlerin, marka sahibi dışında hiç kimse tarafından izinsiz kullanılması mümkün değildir. Dolayısıyla marka tescili, küçük ölçekli işletmelerden uluslararası şirketlere kadar her ölçekte ticari faaliyette bulunan aktörler için zorunluluk niteliği taşır ve çeşitli avantajlar sunar.
Özetle, marka tescili, işletmelerin marka hakkını koruması, benzersizliğini güvence altına alması ve pazarda rekabet avantajı elde etmesi açısından kritik bir işlemdir. Tescilli markalar, işletmelerin güvenilir bir marka imajı oluşturmasına ve uzun vadeli ticari başarı sağlamasına önemli katkıda bulunur.
HANGİ MARKALAR TESCİL EDİLEMEZ?
Bir markanın tescil edilebilmesinin temel şartı, ayırt edici niteliğe sahip olmasıdır. Yani marka, ilgili mal veya hizmetleri piyasada faaliyet gösteren diğer işletmelerin mal ve hizmetlerinden açık ve kesin bir biçimde ayırt edebilmelidir. Ancak 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu ve uluslararası marka mevzuatı uyarınca, belirli nitelikleri taşımayan markalar tescil korumasından yararlanamaz. Bu tescil engelleri, mutlak ve nispi ret nedenleri olarak iki grupta incelense de aşağıda özellikle mutlak ret nedenleri kapsamında yer alan başlıca kategoriler ayrıntılı olarak açıklanmıştır:
1. Tanımlayıcı Markalar
Mal veya hizmetin türü, niteliği, miktarı, amacı, değeri, coğrafi kaynağı veya üretim zamanı gibi doğrudan tanımlayıcı özelliklerini belirten markalardır. Tanımlayıcı markalar, piyasada serbest kullanımda kalması gereken ibarelerdir; aksi takdirde rakiplerin de bu kelimeleri kullanma özgürlüğü kısıtlanır.
Örneğin; “Lezzetli Pide” ibaresi, ürünün yalnızca lezzetli olduğunu belirtir; ayırt edici bir karakter taşımaz.
2. Jenerik (Cins Adı Haline Gelmiş) İbareler
Belirli bir ürün veya hizmetin yaygın olarak kullanılan, genel adı olan ibarelerdir. Bu kelimeler herkes tarafından kullanılmak zorundadır; tek bir marka sahibine münhasır hak verilmesi rekabeti kısıtlar.
Örneğin; “Saten Boya” bir marka ismiyken günümüzde jenerik halini almış ve belli bir boya cinsini ifade etmektedir.
3. Aldatıcı veya Kafa Karıştırıcı Markalar
Tüketiciyi, mal veya hizmetin niteliği, kalitesi, coğrafi kaynağı, kullanım amacı gibi konularda yanıltma ihtimali bulunan markalardır. Bu durum tüketiciyi yanlış yönlendirilir; dürüst ticari uygulamalara aykırı bir durum oluşur.
Örneğin; “İsviçre Çikolatası” ibaresi, İsviçre menşeli olmayan bir ürün için kullanıldığında aldatıcı olur.
4. Genel Ahlaka, Kamu Düzenine veya Hukuka Aykırı Markalar
Toplumun genel kabul görmüş değerlerine, ahlak anlayışına veya kamu düzenine aykırı, hakaret, müstehcenlik, dolandırıcılık, şiddet çağrısı gibi unsurlar içeren markalar tescil edilemez. Kamu düzeni ve genel ahlak ilkeleri gereği, ticaretin bu tür markalarla yürütülmesi yasaklanır.
Örneğin; küfür veya hakaret içeren ibareler mizahi anlam taşısa bile marka olarak kullanılamaz.
5. Resmi Semboller ve Amblemler
Devlet armaları, bayraklar, ulusal ve uluslararası örgüt amblemleri (BM, Kızılay vb.), resmi mühürler veya bunlara benzer ibareler, yetkili makam izni olmaksızın tescil edilemez.
Örneğin; Türk Bayrağı, BM logosu, TSK Arması vb.
6. Daha Önce Tescilli veya Tescil Başvurusu Yapılmış Markalarla Aynı veya Benzer Olanlar
Önceden tescillenmiş veya başvurusu yapılmış markalarla karıştırılma ihtimali bulunan markalar, tüketicinin markalar arasında bağlantı kurup yanılmasını önlemek amacıyla nispi ret nedenleri kapsamında tescil edilemez.
Örnek: “Cola-Cola” adı, “Coca-Cola” ile benzerlik taşıdığı için reddedilir.
7. Coğrafi İşaret Niteliğindeki Markalar
Coğrafi işaretler, belirli bir bölgeden kaynaklanan ürünlerin adıdır. Bu adlar marka olarak tekelleştirilemez.
Örnek: “Antep Fıstığı” ibaresi, tek bir şirketin markası olarak tescil edilemez.
Sonuç olarak, marka tescil başvurusu yapılmadan önce markanın:
- Ayırt edici nitelik taşıyıp taşımadığı,
- Jenerik veya tanımlayıcı olup olmadığı,
- Tüketiciyi yanıltma potansiyeli,
- Kamu düzenine ve genel ahlaka uygunluğu,
- Mevcut tescillerle benzerlik durumu,
dikkatle incelenmelidir.
Bu değerlendirme, marka tescil sürecinde hem gereksiz maliyet ve zaman kayıplarının önüne geçer hem de markanın sağlam bir hukuki zeminde tescillenmesini sağlar.
MARKA TESCİLİNİN FAYDALARI NELERDİR?
Marka hakkının korunması, bir işletmenin ürün veya hizmetlerini pazara sunduğu ilk andan itibaren stratejik bir öneme sahiptir. Bu koruma, 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu çerçevesinde marka tescili ile sağlanır. Tescil, yalnızca mevcut hakların güvence altına alınmasını değil, aynı zamanda gelecekte ortaya çıkabilecek marka ihlallerine karşı önleyici bir hukuki zemin oluşturulmasını da sağlar.
Marka tescilinin başlıca faydaları şu şekilde sıralanabilir:
1. Münhasır Kullanım Hakkı
Tescil edilen bir marka, yalnızca marka sahibine ait olur ve başkaları tarafından izinsiz olarak kullanılamaz. Bu münhasırlık, markanın tamamen sahibinin mülkiyeti ve kontrolü altında bulunmasını sağlar. Böylece markanın piyasadaki benzersiz konumu korunur.
2. Hakların Tam Sahipliği
Marka tescili, markanın tüm hukuki haklarını tescil sahibine devreder. Bu durum, marka sahibine markayı ticari faaliyetlerde dilediği şekilde kullanma, geliştirme, değiştirme veya satma yetkisi verir.
3. Lisans ve Devir İmkanı
Tescilli bir marka, lisans sözleşmeleri ile başka işletmelere kullanım hakkı tanınabilir veya hukuki devir işlemleri ile başka bir kişiye ya da kuruma satılabilir. Bu durum, markayı ekonomik bir varlık haline getirir ve ek gelir kaynakları yaratır.
4. Ticari İtibar ve Güvenilirlik
Tescilli bir marka, müşteriler nezdinde güven ve kalite algısı oluşturur. Markanın tescilli olması, işletmeye prestij kazandırır ve tüketicilerin markaya duyduğu bağlılığı artırır. Özellikle uluslararası pazarlarda tescilli marka kullanımı, rekabet avantajı sağlar.
5. Alan Adı Hakları
Marka tescili, .com.tr gibi yalnızca tescilli marka sahiplerine tahsis edilen prestijli alan adı uzantılarının alınmasına imkan verir. Bu da markanın dijital ortamda güçlenmesini ve marka imajının çevrimiçi alanda korunmasını sağlar.
6. Taklit ve İhlalleri Önleme
Marka tescili, markanın kopyalanmasını, taklit edilmesini veya benzer markalarla tüketicinin yanıltılmasını önler. Böylece markanın benzersizliği korunur ve tüketicilerin marka ile olan güven ilişkisi sürdürülebilir.
7. Kalite Belgeleri ve Sertifikasyon Avantajı
Bazı kalite belgeleri, sertifikalar ve ihaleler, yalnızca marka tesciline sahip işletmelere verilir veya tescilli işletmelere öncelik tanır. Bu durum, markanın yalnızca yasal koruma değil, aynı zamanda ticari fırsatlar açısından da avantaj sağlamasına yol açar.
Sonuç olarak, marka tescili, bir işletmenin uzun vadeli marka stratejisinin temel taşlarından biridir. Tescil, markanın hukuki güvenliğini, ticari değerini ve pazardaki konumunu güçlendirir. Bu nedenle, bir marka oluşturulurken veya işletme faaliyetlerine başlanırken, marka tescili süreci stratejik bir öncelik olarak değerlendirilmelidir.
MARKA HAKKININ KORUNMASI NASIL SAĞLANIR?
6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu, marka hakkının korunması amacıyla kapsamlı ve ayrıntılı düzenlemeler içermektedir. Marka koruması, markanın Türk Patent ve Marka Kurumu tarafından ilgili mevzuata uygun bulunması ve Türk marka siciline tescil edilmesi ile başlar. Marka sahibi, tescil başvurusunun yapıldığı tarihten itibaren marka hakkını kullanmaya başlar ve marka hakkına yönelik olası ihlaller durumunda hukuki yaptırımlar talep etme hakkına sahip olur.
Tescil edilmiş bir marka sahibi, markasını tescil ettirdiği mal veya hizmet sınıfında münhasıran kullanma hakkına sahiptir. Bu durum, markanın rakipler tarafından izinsiz kullanılmasını engeller ve marka sahibine pazar rekabetinde önemli bir üstünlük sağlar. Kanun, marka hakkına tecavüz olarak değerlendirilen fiilleri açıkça tanımlamıştır. Marka sahibinin izni olmaksızın markanın kullanılması, markanın taklit edilmesi veya benzerinin ticari amaçlarla kullanılması gibi eylemler marka hakkının ihlali olarak kabul edilmektedir. Bu tür durumlarda marka sahibi, mahkemeye başvurarak ihlalin tespiti, durdurulması ve maddi ile manevi zararların tazminini talep etme imkanına sahiptir.
Bununla birlikte, marka hakkından etkin bir şekilde faydalanabilmek için markanın Türk marka siciline tescil edilmiş olması zorunludur. Tescilsiz markalar, Sınai Mülkiyet Kanunu kapsamındaki korumadan yararlanamazlar. Bu durumda, Türk Ticaret Hukuku kapsamında haksız rekabete ilişkin hükümleri devreye girer; bu hükümler, dürüst ticari uygulamaların korunmasını amaçlamakla birlikte, tescilsiz markalarda hukuki koruma sınırlı kalmakta ve ispat yükü marka sahibine daha fazla düşmektedir.
Tescilli markalar, hak sahibine on yıl süreyle koruma sağlar ve bu sürenin sonunda yenileme başvurusu ile koruma süresi uzatılabilir. Bu nedenle, marka hakkının etkin ve kapsamlı bir biçimde korunabilmesi için, markanın resmi olarak tescil edilmesi, ihlal durumunda derhal hukuki yollara başvurulması ve koruma süresinin düzenli olarak yenilenmesi büyük önem arz etmektedir.
MARKA TESCİLİ NASIL YAPILIR?
Marka tescili, ilgili mevzuat çerçevesinde belirlenen usul ve esaslara uygun olarak yürütülen sistematik bir süreçtir. Bu süreç, marka sahibinin hukuki güvenceye kavuşması ve marka hakkını etkin biçimde koruyabilmesi için zorunludur. Marka tescilinin doğru ve etkin yapılabilmesi için aşağıdaki aşamaların takip edilmesi gerekmektedir:
1. Marka Analizi ve Ön Araştırma
Marka tescili sürecinin ilk ve en kritik adımı, marka analizinin yapılmasıdır. Bu aşamada, başvurulmak istenen markanın daha önce tescil edilip edilmediği titizlikle araştırılır. Mevcut marka kayıtları incelenerek, benzersiz ve ayırt edici bir marka seçimi yapılması sağlanır. Ayrıca, markanın temsil ettiği ürün veya hizmetlerle uyumluluğu ve hedef kitleyle olan ilişkisinin değerlendirilmesi, marka stratejisinin başarısı açısından önemlidir. Bu aşama, ileride doğabilecek hukuki uyuşmazlıkların önlenmesi bakımından kritik bir işlev görür.
2. Marka Tescil Başvuru Süreci
Marka analizinin tamamlanmasının ardından, başvuru sahibi Türk Patent ve Marka Kurumu’na (TÜRKPATENT) resmi başvuruda bulunur. Günümüzde bu başvuru işlemi çevrimiçi platformlar aracılığıyla hızlı ve güvenli bir şekilde gerçekleştirilmektedir. TÜRKPATENT, yapılan başvuruyu mevzuata uygunluk ve tescil edilebilirlik kriterlerine göre titizlikle inceler. Başvurunun uygun bulunması halinde, marka talebi resmi bültende ilan edilir. Bu ilan, başvuruya ilişkin şeffaflık sağlamak ve üçüncü şahısların görüş ve itirazlarını sunabilmelerini temin etmek amacıyla yapılmaktadır.
3. Markaya İtiraz Süreci
Markanın resmi bültende yayınlanmasının ardından, belirlenen süre içerisinde üçüncü kişiler tarafından başvuruya itiraz edilip edilmediği takip edilir. Bu itirazlar, marka hakkı bakımından doğrudan bir engel teşkil eder ve tescil sürecini etkiler. İtiraz gelmemesi veya itirazların reddedilmesi durumunda, marka tescil işlemi genellikle yaklaşık iki ay içerisinde tamamlanır.
4. Tescil Ücretinin Ödenmesi ve Belgenin Düzenlenmesi
Tescil kararının verilmesinin ardından, başvuru sahibinin tescil ücretini ilgili banka veya ödeme kanalları üzerinden ödemesi gerekmektedir. Ücretin tamamlanması ile birlikte, marka sahibi resmi tescil belgesini alır ve markası hukuki koruma altına girer. Bununla birlikte, bazı özel durumlarda ek ücret talepleri söz konusu olabilir, bu nedenle başvuru öncesinde ücretlendirme ile ilgili detaylı bilgi edinmek faydalıdır.
Marka tescil sürecinde, markanın özelliği, türü ve koruma kapsamı gibi unsurlar göz önünde bulundurularak Türk Patent ve Marka Kurumu tarafından nihai tescil kararı verilir. Bu süreçte, alanında uzman bir marka avukatından destek alınması, başvuru işlemlerinin eksiksiz ve mevzuata uygun yürütülmesini sağlar; ayrıca olası itiraz ve uyuşmazlıklara karşı daha etkin savunma imkanı yaratır.
Sonuç olarak, marka tescili nasıl yapılır sorusunun yanıtı, kapsamlı bir marka araştırması ile başlayan, resmi başvuru, itirazların değerlendirilmesi ve tescil ücretinin ödenmesi aşamalarını içeren hukuki ve idari prosedürlerin etkin biçimde yönetilmesiyle mümkündür. Bu süreç, marka sahibine marka hakkının korunması ve ticari değerinin artırılması açısından önemli avantajlar sağlar.
KOD | ACIKLAMA | 2025 Yılı İşlem Ücretleri |
|---|---|---|
02.01.01 | Tek Sınıflı Marka Başvuru Ücreti | 2350 |
02.01.02 | Marka Başvurusu Ek Sınıf Ücreti (2.sınıf) | 2350 |
02.01.03 | Marka Tescil Ücreti | 5790 |
02.01.04 | Marka Tescil Belgesi Sureti Düzenleme Ücreti | 2400 |
02.01.05 | Marka Sicil Sureti Düzenleme Ücreti | 2400 |
02.01.06 | Devir-Kısmi Devir İşlemi Kayıt Ücreti | 4940 |
02.01.07 | Birleşme Bölünme veya Ayni Sermaye Koyma Borcu Gibi Yapısal Değişikliklere İlişkin İşlem Ücreti | 3480 |
02.01.08 | Miras Yoluyla İntikal İşlemi Kayıt Ücreti | 4550 |
02.01.09 | Lisans Kayıt ve Lisans Yenileme Ücreti | 8200 |
02.01.10 | Rehin İşlemi Kayıt Ücreti | 4980 |
02.01.14 | Rüçhan Hakkı Kayıt Ücreti | 2860 |
02.01.15 | Sınıflandırma Listesi Düzenleme Ücreti | 990 |
02.01.16 | Rüçhan Hakkı Belgesi Düzenleme Ücreti | 1580 |
02.01.17 | Resmi Marka Bülteninde Yayımlanan Marka Başvurularına İtiraz Ücreti | 920 |
02.01.18 | Marka Bilgilerine İlişkin Resmi Yazı Düzenleme Ücreti | 230 |
02.01.19 | Madrid Protokolü Uyarınca Uluslararası Marka Başvurusunun WIPO’ya Bildirilmesi Ücreti | 3170 |
02.01.20 | Madrid Protokolü Uyarınca Sonraki Belirleme ve Diğer Taleplerin WIPO ya Bildirilmesi Ücreti | 1300 |
02.01.21 | Madrid Protokolü Uyarınca Yer Değiştirme ve Dönüştürme Ücreti | 1300 |
02.01.22 | Marka Başvurusu Bölünme Ücreti | 3340 |
02.01.23 | Marka Yenileme Ücreti (2 sınıfa kadar) | 7210 |
02.01.24 | Koruma Süresi Sona Eren Marka Yenileme Ücreti (2 sınıfa kadar) | 12620 |
02.01.27 | Tanınmışlık Tespiti Talebi İnceleme Ücreti | 28150 |
02.01.28 | Marka Başvurusu Ek Sınıf Ücreti (3 üncü sınıf ve sonraki her bir sınıf için-02.01.34 sayılı satır haricindeki başvurular için) | 2610 |
02.01.30 | Marka İptal Ücreti | 28150 |
02.01.31 | Marka İptal Talebi Emanet Tutarı | 23.458,33 |
02.01.32 | İlave Her Bir Sınıf İçin Marka Yenileme Ücreti (3 üncü ve sonraki her bir sınıf için) | 600 |
02.01.33 | İlave Her Bir Sınıf İçin Koruma Süresi Sona Eren Markanın Yenileme Ücreti (3 üncü ve sonraki her bir sınıf için) | 1050 |
02.01.34 | Marka Başvurusu Ek Sınıf Ücreti (35/5 inci grup altındaki 34 emtia sınıfında seçilen 3 üncü sınıf ve sonraki her bir sınıf için) | 360 |
MARKA TESCİL REDDİNE İTİRAZ EDİLEBİLİR Mİ?
Marka tescil başvuruları, Türk Patent ve Marka Kurumu (Türk Patent) tarafından hem şekli unsurların uygunluğu hem de mutlak red sebepleri açısından titizlikle incelenir. Mutlak red sebepleri, markanın tesciline engel teşkil eden objektif ve temel nitelikteki hususları içerir ve bu hususlar kurum tarafından otomatik olarak değerlendirilir. Eğer Türk Patent, inceleme süreci sonunda bu mutlak red sebeplerinden birinin varlığını tespit ederse, marka başvurusunu reddetme yetkisine sahiptir.
Bununla birlikte, marka başvuru sahibi, Türk Patent’in marka tescil reddine ilişkin kararına karşı itiraz hakkına sahiptir. Bu itiraz hakkı, başvurunun hukuki açıdan tekrar değerlendirilmesi ve marka sahibinin savunmasının alınması açısından büyük önem taşır.
Marka tescil başvurusunun reddedilmesinin diğer bir sebebi ise, başvurunun kanunda öngörülen düzenlemelere uygun olmamasıdır. 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nda mutlak ve nispi ret nedenleri açıkça düzenlenmiştir. Mutlak red nedenleri, Turkpatent tarafından doğrudan ve otomatik olarak dikkate alınırken, nispi ret nedenleri kurum tarafından re’sen incelenmez.
Nispi red nedenleri, genellikle başvuruya itiraz eden üçüncü kişilerin talebiyle gündeme gelir. Bu kapsamda, başvurunun resmi bültende ilan edildiği tarihten itibaren üçüncü şahıslara iki aylık itiraz süresi tanınır. Bu süre içinde üçüncü kişiler, nispi ret nedenlerine dayanarak Türk Patent ve Marka Kurumu’na itiraz başvurusunda bulunabilirler. İtiraz sürecinde, tarafların görüşleri dikkate alınarak marka tescil kararı yeniden değerlendirilebilir.
Özetle; marka tescil reddine karşı hem başvuru sahibinin hem de üçüncü kişilerin belirli sürelere bağlı kalarak itiraz hakları bulunmakta olup, bu itiraz süreçleri marka tescilinde hukuki denge sağlanması açısından hayati önem arz etmektedir.
Marka tescilinde mutlak ret nedenleri
Madde 5- (1) Aşağıda belirtilen işaretler, marka olarak tescil edilmez:
a) 4 üncü madde kapsamında marka olamayacak işaretler.
b) Herhangi bir ayırt edici niteliğe sahip olmayan işaretler.
c) Ticaret alanında cins, çeşit, vasıf, kalite, miktar, amaç, değer, coğrafi kaynak belirten veya malların üretildiği, hizmetlerin sunulduğu zamanı gösteren veya malların ya da hizmetlerin diğer özelliklerini belirten işaret veya adlandırmaları münhasıran ya da esas unsur olarak içeren işaretler.
ç) Aynı veya aynı türdeki mal veya hizmetlerle ilgili olarak tescil edilmiş ya da daha önceki tarihte tescil başvurusu yapılmış marka ile aynı veya ayırt edilemeyecek kadar benzer işaretler.
d) Ticaret alanında herkes tarafından kullanılan veya belirli bir meslek, sanat veya ticaret grubuna mensup olanları ayırt etmeye yarayan işaret veya adlandırmaları münhasıran ya da esas unsur olarak içeren işaretler.
e) Malın doğası gereği ortaya çıkan şeklini ya da başka bir özelliğini veya teknik bir sonucu elde etmek için zorunlu olan veya mala asli değerini veren şeklî ya da başka bir özelliğini münhasıran içeren işaretler.
f) Mal veya hizmetin niteliği, kalitesi veya coğrafi kaynağı gibi konularda halkı yanıltacak işaretler.
g) Paris Sözleşmesinin 2 nci mükerrer 6 ncı maddesine göre reddedilecek işaretler.
ğ) Paris Sözleşmesinin 2 nci mükerrer 6 ncı maddesi kapsamı dışında kalan ancak kamuyu ilgilendiren, tarihi ve kültürel değerler bakımından halka mal olmuş diğer işaretler ile yetkili mercilerce tescil izni verilmemiş olan armaları, nişanları veya adlandırmaları içeren işaretler.
h) Dinî değerleri veya sembolleri içeren işaretler.
ı) Kamu düzenine veya genel ahlaka aykırı işaretler.
i) Tescilli coğrafi işaretten oluşan ya da tescilli coğrafi işaret içeren işaretler.
(2) Bir marka, başvuru tarihinden önce kullanılmış ve başvuruya konu mal veya hizmetler bakımından bu kullanım sonucu ayırt edici nitelik kazanmışsa bu markanın tescili birinci fıkranın (b), (c) ve (d) bentlerine göre reddedilemez.
(3) Bir marka başvurusu, önceki marka sahibinin başvurunun tesciline açıkça muvafakat ettiğini gösteren noter onaylı belgenin Kuruma sunulması hâlinde birinci fıkranın (ç) bendine göre reddedilemez. Muvafakatnameye ilişkin usul ve esaslar yönetmelikle belirlenir.
Marka tescilinde nispi ret nedenleri
MADDE 6- (1) Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
(2) Ticari vekil veya temsilcinin, marka sahibinin izni olmaksızın ve haklı bir sebebe dayanmaksızın markanın aynı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerinin kendi adına tescili için yaptığı başvuru, marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
(3) Başvuru tarihinden veya varsa rüçhan tarihinden önce tescilsiz bir marka veya ticaret sırasında kullanılan bir başka işaret için hak elde edilmişse, bu işaret sahibinin itirazı üzerine, marka başvurusu reddedilir.
(4) Paris Sözleşmesinin 1 inci mükerrer 6 ncı maddesi bağlamındaki tanınmış markalar ile aynı veya benzer nitelikteki marka başvuruları, aynı veya benzer mal veya hizmetler bakımından itiraz üzerine reddedilir.
(5) Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
(6) Tescil başvurusu yapılan markanın başkasına ait kişi ismini, ticaret unvanını, fotoğrafını, telif hakkını veya herhangi bir fikri mülkiyet hakkını içermesi hâlinde hak sahibinin itirazı üzerine başvuru reddedilir.
(7) Ortak markanın veya garanti markasının yenilenmeme sebebiyle koruma süresinin sona ermesinden itibaren üç yıl içinde yapılan, ortak marka veya garanti markasıyla aynı veya benzer olan ve aynı veya benzer mal veya hizmetleri içeren marka başvurusu, önceki hak sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
(8) Tescilli markanın yenilenmeme sebebiyle koruma süresinin sona ermesinden itibaren iki yıl içinde yapılan, bu markayla aynı veya benzer olan ve aynı veya benzer mal veya hizmetleri içeren marka başvurusu, önceki marka sahibinin itirazı üzerine bu iki yıllık süre içinde markanın kullanılmış olması şartıyla reddedilir.
(9) Kötüniyetle yapılan marka başvuruları itiraz üzerine reddedilir.”
MARKA TESCİL REDDİNE İTİRAZ SÜRECİ VE PROSEDÜRÜ
Marka tescil başvurularının reddi halinde, başvuru sahiplerine tanınan hukuki itiraz ve dava hakları, Türk Patent ve Marka Kurumu’nun kararlarına karşı adil ve etkin bir denetim oluşturulmasını sağlar. Bu süreçler, marka hakkının korunması ve hukuki güvence sağlanması açısından büyük önem taşımaktadır. 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun 20. maddesi çerçevesinde, tescil reddine karşı itirazların nasıl yapılacağı, hangi kurumların yetkili olduğu ve başvurucuların hangi usulleri takip edeceği açıkça düzenlenmiştir.
Aşağıda, marka tescil reddine itiraz sürecinin aşamaları ve prosedürü detaylı biçimde sunulmuştur:
İtiraz Hakkı ve Yetkili Kurum: Marka tescil başvurusunun reddedilmesi durumunda, başvuru sahibi, Türk Patent ve Marka Kurumu (Türk Patent) tarafından verilen reddi karara karşı Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu’na itiraz edebilir. Bu kurul, sınai mülkiyet hakları ve geleneksel ürün adlarıyla ilgili itirazları Kurum Başkanına bağlı olarak doğrudan değerlendirir.
Kurulun Yetkisi ve Nihai Karar: Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Dairesi Başkanlığı, marka, patent, faydalı model, tasarım, coğrafi işaret ve geleneksel ürün adlarına ilişkin itirazları inceleyip karara bağlar. Verilen kararlar Türk Patent’in kesin ve nihai kararı olarak kabul edilir ve aynı kararlar karşısında Kurum nezdinde yeniden itiraz yapılamaz.
Mahkeme Başvurusu Hakkı: Kurulun nihai kararlarına karşı, kararın taraflara bildirim tarihinden itibaren 2 ay içinde Ankara Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nde dava açılabilir. Bu mahkeme, fikri ve sınai haklar alanında ihtisaslaşmış ve yetkili bir mahkemedir.
İtiraz Süresi ve Usulü: Marka tescil reddine ilişkin itiraz, ret kararının başvuru sahibine bildiriminden itibaren 2 ay içinde yapılmalıdır. İtiraz dilekçesi, gerekçeler ve varsa delillerle birlikte Türk Patent ve Marka Kurumu’na sunulur. İtiraz işlemi, Türk Patent nezdinde kayıtlı marka vekilleri aracılığıyla gerçekleştirilebilir, ancak vekaletname sunulması zorunlu değildir.
Kurulun Kararı ve İptal Davası: Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu’nun itiraz üzerine vereceği karar, Türk Patent’in nihai kararıdır. Kurul itirazı kısmen veya tamamen reddederse, kararın taraflara bildiriminden itibaren 2 ay içinde Ankara Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nde iptal davası açılabilir.
Mahkemenin Yetkisi ve Kararları: Ankara Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi, marka tescili dahil sınai mülkiyet haklarına ilişkin uyuşmazlıkları ele alır ve kesin şekilde karara bağlar. Mahkeme kararlarına karşı genel usul hükümleri doğrultusunda istinaf başvurusu yapılabilir.
ULUSLARARASI MARKA TESCİLİ NEDİR?
Marka tescili, tescil edildiği ülke sınırları içinde hukuki koruma sağlar. Örneğin, Avrupa Birliği markası (AB markası), sadece Avrupa Birliği üyesi ülkelerde geçerlidir. Türkiye’nin AB üyesi olmaması nedeniyle, bir markanın AB markası olması, bu markanın Türkiye’de korunması anlamına gelmemektedir.
Genellikle, marka sahipleri, markalarının farklı ülkelerde de korunmasını istediklerinde, her ülke için ayrı ayrı başvuruda bulunmak zorundadır. Ancak, Madrid Sistemi sayesinde bu süreç önemli ölçüde kolaylaşmıştır. Madrid Anlaşması ve Madrid Protokolü ile düzenlenen uluslararası marka tescili sistemi, markanın tek bir başvuru ile birden fazla ülkede korunmasını mümkün kılar. Bu başvurular, uluslararası marka sicilinin tutulduğu ve yönetildiği Dünya Fikri Mülkiyet Örgütü (WIPO) nezdinde yapılmaktadır.
Uluslararası marka tescili için başvuru yapabilmek adına, başvurunun yapılacağı ülkenin ulusal marka ofisinde geçerli bir marka başvurusunun veya tescilli bir markanın bulunması zorunludur. Türkiye, 1 Ocak 1999 tarihinden itibaren Madrid Protokolü’ne taraf olarak Madrid Sistemi’ne katılmıştır. Böylece, marka sahipleri Türkiye’den yapacakları tek bir başvuru ile Madrid Sistemi’ne taraf olan bütün ülkelerde marka tescili talebinde bulunabilmektedir.
Uluslararası marka koruması için çeşitli seçenekler mevcuttur:
- Uluslararası Tescil (Madrid Sistemi): WIPO aracılığıyla yapılan uluslararası tescil başvurusu, markayı birden fazla ülkede tek bir başvuru ile koruma imkanı sunar. Bu yöntem, zamandan ve maliyetten tasarruf sağlar.
- Ulusal Ticari Marka Başvuruları: Madrid Sistemi’nin kapsamadığı ülkelerde koruma sağlamak isteyenler, ilgili ülkelerin ulusal marka ofislerine ayrı ayrı başvuruda bulunmalıdır. Bu yöntem daha uzun sürebilir ve daha maliyetlidir.
- Bölgesel Ticari Marka Başvuruları: Bazı bölgelerde (örneğin, Avrupa Birliği veya Afrika Fikri Mülkiyet Örgütü) bölgesel tescil sistemi mevcuttur ve tek bir başvuru ile bölge içerisindeki tüm ülkelerde marka koruması sağlanabilir.
Her ülkenin uluslararası marka tescili ve korumasına ilişkin kendi yasal düzenlemeleri ve prosedürleri bulunmaktadır. Bu nedenle, uluslararası marka tescili sürecinde ilgili ülke ve bölge mevzuatına uygun hareket etmek büyük önem taşır.
MADRİD SİSTEMİ KAPSAMINDA ULUSLARARASI MARKA TESCİL SÜRECİ
Madrid Sistemi, uluslararası marka tescili için etkin ve pratik bir yöntem olarak marka sahiplerine dünya genelinde markalarının korunmasını sağlama imkanı sunmaktadır. Madrid Sistemi kapsamında uluslararası marka tescil süreci aşağıdaki aşamalardan oluşmaktadır:
1. Yeterlilik Şartları
Marka sahibi, Madrid Protokolü’ne taraf bir ülkede vatandaşlık, ikametgah veya ticari işletme sahibi olmalıdır. Türkiye, Madrid Protokolü’ne taraf bir ülke olduğundan, Türk marka siciline kayıtlı veya Türk Patent ve Marka Kurumu’na marka tescil başvurusu yapılmış markalar için uluslararası başvuru yapılabilir.
2. Madrid Protokolü Kapsamında Başvuru Süreci
Marka sahipleri, uluslararası tescil talebiyle Türk Patent ve Marka Kurumu’na başvuru yapar. Başvuruda, uluslararası koruma talep edilen ülkeler açıkça belirtilir. Türk Patent ve Marka Kurumu, başvuruyu şeklen inceleyerek başvurunun usulüne uygunluğunu değerlendirir.
3. Ücretlerin Ödenmesi
Başvuru için hem Türk Patent ve Marka Kurumu’na hem de Dünya Fikri Mülkiyet Örgütü (WIPO)’ya ücret ödenir. Ücret miktarları, başvurunun kapsadığı sınıf sayısı ve koruma talep edilen ülke sayısına göre değişir.
4. Şeklen İnceleme ve Başvurunun WIPO’ya İletilmesi
Türk Patent ve Marka Kurumu, başvurunun şeklen uygunluğunu onayladıktan sonra dosyayı WIPO’ya iletir. WIPO, başvuruyu tekrar şeklen inceleyerek eksiklik veya hata bulunmaması durumunda başvuruyu Uluslararası Marka Siciline kaydeder. Kayıt sonrası, marka WIPO’nun resmi bülteni olan WIPO Gazetesi’nde yayımlanır.
5. Koruma Bildirimi ve İnceleme Süreci
WIPO, uluslararası marka tescil başvurusunu koruma talep edilen ülkelerin ulusal marka ofislerine bildirir. Her bir akit ülke, kendi mevzuatına göre başvuruyu inceler ve tescil veya reddetme kararı verir. Bu aşamada, ulusal incelemelerde ülkelerin farklı değerlendirme kriterleri olabileceği unutulmamalıdır.
6. Uluslararası Marka Korumasının Başlaması
Bildirim sonrası ilgili ülkelerde marka, tescil koşullarına uyduğu takdirde koruma altına alınır. Marka sahibi, Madrid Sistemi sayesinde tek bir başvuru ile birçok ülkede marka hakkı elde etmiş olur.
Sonuç olarak, Madrid Sistemi, marka sahiplerine uluslararası alanda marka tescil işlemlerini daha hızlı, maliyet etkin ve pratik şekilde gerçekleştirme imkanı sunar. Bu sistem, uluslararası ticarette markaların korunmasını kolaylaştırarak marka değerlerinin global düzeyde güvence altına alınmasını sağlar.
MARKA HAKKI İHLALİ NEDİR?
Marka hakkı ihlali, bir marka sahibinin sahip olduğu tescilli veya tescilsiz marka üzerinde sahip olduğu fikri mülkiyet haklarının izinsiz kullanılması, taklit edilmesi veya bu hakların sınırlandırılması durumudur. Marka hakkı ihlali, marka sahibinin markasının ayırt edici özelliğinin zedelenmesine ve ticari değerinin düşmesine yol açan haksız fiilleri ifade eder. Bu ihlaller hem doğrudan hem de dolaylı biçimde gerçekleşebilir.
Marka hakkı ihlaline ilişkin temel durumlar şunlardır:
- Markanın İzinsiz Kullanılması: Başkası tarafından, marka sahibinin önceden tescil ettirdiği veya fiilen kullandığı markanın aynısının ya da ayırt edilemeyecek derecede benzerinin, ilgili mal veya hizmetlerde izinsiz kullanılmasıdır. Bu durum, tüketicilerin yanlış yönlendirilmesine ve marka sahibinin ekonomik zarar görmesine neden olur.
- Markanın Taklit Edilmesi: Marka sahibinin tescilli markasının, hukuki anlamda korunan özelliklerinin kopyalanması ya da taklit edilmesi şeklinde ortaya çıkar. Taklit ürünler, marka sahibinin marka imajına zarar verir ve haksız rekabet yaratır.
- Taklit Edilen Markanın Ürün veya Hizmetlerinde Kullanılması: Taklit edilmiş markanın bulunduğu ürünlerin piyasaya sürülmesi, satılması veya bu ürünlerin ticari ilişkilerde kullanılması marka hakkı ihlalini oluşturur. Bu durum, hem tüketici güvenini sarsar hem de marka sahibinin pazar payını olumsuz etkiler.
- Lisans Haklarının Aşılması veya Yetkisiz Kullanımı: Marka sahibi tarafından lisans yoluyla verilmiş kullanım haklarının sözleşme hukuku kapsamında lisans sözleşmesine aykırı şekilde genişletilmesi, devredilmesi veya üçüncü kişilere izinsiz kullandırılması marka hakkının ihlali kapsamında değerlendirilir. Lisans anlaşmasının dışına çıkılması, marka bütünlüğünü zedeler.
- Markanın Yanıltıcı veya Aldatıcı Şekilde Kullanımı: Marka sahibinin onayı olmadan, benzer veya yakın markaların ürün veya hizmetlerde kullanılması tüketiciyi yanıltabilir, marka hakkı ihlaline yol açar.
Sonuç olarak, marka hakkı ihlali, marka sahibinin koruma altındaki markasının hukuka aykırı biçimde kullanılması sonucu ortaya çıkar ve marka sahibine hem maddi hem de manevi zararlar doğurur. Bu nedenle, marka hakkının korunması için ihlal durumlarında zamanında ve etkili hukuki mücadele yürütülmesi büyük önem taşır.
MARKA HAKKININ İHLALİNDE NE YAPILMALIDIR?
Marka hakkının ihlali halinde, marka sahibine fikri mülkiyet haklarının korunması amacıyla çeşitli hukuki başvuru yolları tanınmıştır. Bu süreç, çoğunlukla mahkemeler aracılığıyla yürütülür ve marka hakkının ihlali hem hukuki hem de cezai yaptırımları beraberinde getirebilir. Aşağıda, marka hakkının ihlalinde açılabilecek davalar ve bu süreçlere ilişkin detaylı bilgiler sunulmuştur:
1. Marka İhlalinde İhtiyati Tedbir ve Haciz Davası
Marka hakkı ihlali tespit edildiğinde, marka sahibi, ihlalin devamını önlemek amacıyla mahkemeden ihtiyati tedbir veya haciz kararı talep edebilir. Bu tedbirler;
- İhlalin derhal durdurulmasını sağlar,
- İhlale konu olan veya ihlal nedeniyle el konulan malvarlığı unsurlarının korunmasına yönelik güvence oluşturur.
Bu tedbirler, marka sahibine hızlı koruma sağlar ve ihlalin yayılmasını engeller.
2. Marka Hakkı İhlalinde Tazminat Davası
Marka hakkının ihlali nedeniyle ortaya çıkan zararların giderilmesi için açılan davadır. Bu dava kapsamında;
- Maddi zararların (gelir kaybı, pazar payı kaybı vb.),
- Manevi zararların (itibar kaybı, marka değerinin zedelenmesi vb.) tazmini talep edilir.
Marka sahibi, ihlal sonucu uğradığı finansal ve prestij kayıplarını belgeleyerek tazminat talebinde bulunabilir.
3. Markaya Tecavüzün Tespiti Davası
Marka sahibinin, marka hakkının ihlal edildiğini mahkeme kararı ile tespit ettirmesi için açtığı davadır. Bu dava:
- İhlalin varlığını hukuki olarak kanıtlamaya yarar,
- Gelecekte benzer ihlallerin önüne geçilmesini sağlar,
- İhlal konusu markanın korunmasına dair resmi hukuki bir belge sağlar.
4. Malvarlığına El Konulması Talebi
İhlal edenin elinde bulunan marka sahibine ait malvarlığı unsurlarına yönelik olarak, ihlal sonucu doğan zararın karşılanması veya malvarlığının korunması amacıyla el konulması talebiyle dava açılabilir.
Bu dava, ihlal edenin hukuki ve maddi sorumluluklarını yerine getirmesini sağlamak için önemlidir.
5. Marka Hakkının İhlalinde Cezai Sorumluluk
Marka hakkının ihlali durumunda çeşitli cezai yaptırımlar uygulanmakta olup, bu yaptırımlar genellikle Türk Patent ve Marka Kurumu tarafından başlatılan cezai soruşturma süreci sonucunda belirlenmektedir. 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun ilgili maddelerine göre, marka hakkının ihlaline ilişkin öngörülen cezai yaptırımlar şu şekildedir:
- Hapis Cezası: Marka hakkına tecavüz eden kişiler hakkında, marka ihlaline ilişkin faaliyetleri (örneğin, izinsiz mal üretimi, satışı, ithalatı) nedeniyle belirli sürelerle hapis cezası verilebilir. Hapis cezasının süresi ve türü, ihlalin niteliği ve ağırlığına bağlı olarak değişkenlik göstermektedir.
- Adli Para Cezası: Hapis cezasının yanı sıra, mahkeme tarafından ihlalin kapsamına ve boyutuna göre belirlenen para cezası da uygulanabilir. Bu ceza, marka ihlalinden doğan ihlalin cezalandırılması amacını taşımaktadır.
- Güvenlik Tedbirleri: İhlalin Türkiye’de kurulmuş bir tüzel kişi tarafından gerçekleştirilmesi halinde, marka hakkını ihlal eden tüzel kişiye yönelik güvenlik tedbirleri uygulanabilir. Bu tedbirler arasında, markanın izinsiz kullanımının durdurulması veya belirli ticari faaliyetlerin kısıtlanması gibi önleyici ve koruyucu düzenlemeler yer alır.
Marka hakkının ihlaline ilişkin cezai yaptırımlar, ihlalin niteliği, sürekliliği ve etkisi gibi unsurlar göz önünde bulundurularak tayin edilir. Ancak bu yaptırımların temel amacı, marka hakkının etkin şekilde korunması ve marka sahibinin hukuki güvenliğinin sağlanmasıdır.
MARKAYA TECAVÜZ DURUMUNDA AÇILABİLECEK MARKA DAVALARI NELERDİR?
Markaya tecavüz, bir markanın sahibinin izni olmaksızın marka üzerinde hak ihlali teşkil edecek biçimde kullanılması veya taklit edilmesi halidir. Bu tür eylemler, markanın tescilli olduğu alanda sahibinin ticari itibarını zedeleyerek haksız rekabete yol açar. Markaya tecavüz eden eylemler genellikle aşağıdaki şekilde ortaya çıkar: marka adının izinsiz kullanımı, benzer veya karıştırıcı nitelikteki markaların kullanımı, sahte ürünlerin üretilip piyasaya sürülmesi veya marka sahibinin lisans hakkının sınırlarını aşan kullanımlar. Bu durumlarda marka sahibinin haklarını koruması için Türk hukuku kapsamında çeşitli dava türleri mevcuttur.
Markaya Tecavüzün Tespiti Davası
Bu dava, markaya yönelik bir tecavüzün veya ihlalin var olup olmadığını mahkemeden resmi olarak tespit ettirmek amacıyla açılır. Marka sahibi veya lisans sahibi, marka hakkının ihlal edildiği veya ihlal tehlikesi bulunduğu hallerde, hukuki belirsizliği ortadan kaldırmak için bu dava yoluna başvurabilir. Tespit davası, ihlal fiilinin mevcut olduğunun mahkemece tanımlanmasını sağlar ancak doğrudan bir yaptırım veya durdurma talebi içermediği için icrai nitelikte değildir. Bu dava genellikle diğer icrai davalarla (tecavüzün önlenmesi, durdurulması, tazminat) birlikte yürütülür.
Markaya Muhtemel Tecavüzün Önlenmesi Davası
Bu dava türü, henüz gerçekleşmemiş ancak gerçekleşme ihtimali olan tecavüz fiillerinin önüne geçmek için açılır. İhlal teşkil eden fiilin hazırlık aşamasında veya gerçekleşmek üzere olduğu durumlarda, marka sahibinin zarar görmesini engellemek amacıyla hızlı ve etkin hukuki müdahaleyi sağlar. Örneğin, izinsiz marka kullanımı için gerekli malzemelerin temini veya üretim faaliyetlerinin başlaması halinde başvurulabilir. Bu dava, marka hakkının korunmasında proaktif bir önleyici tedbir mahiyetindedir ve marka sahibine muhtemel zararları minimize etme imkânı tanır.
Markaya Tecavüz Fiilinin Durdurulması Davası
Bu dava, hali hazırda gerçekleşmekte olan marka ihlalinin durdurulması amacıyla açılır. Tecavüzün devam ettiği sürece marka sahibi, mahkemeden tecavüzün sonlandırılması, izinsiz faaliyetlerin durdurulması veya benzer tedbirlerin alınmasını talep edebilir. Bu dava için ihlal edenin kusurlu olması veya marka sahibinin zarar görmesi zorunlu değildir; ancak kusur tespit edilirse, marka sahibi ayrıca tazminat talebinde bulunabilir. Tecavüzün durdurulması, marka hakkının etkili bir biçimde korunmasını sağlar ve ihlalin yaygınlaşmasını önler.
Markaya Tecavüz Fiilinin Kaldırılması ve Tazminat Davaları
Tecavüz fiili sona ermiş olsa bile, hukuka aykırı sonuçların devam etmesi halinde marka sahibi, bu etkilerin kaldırılması için dava açabilir. Örneğin, haksız işaretli ürünlerin piyasaya sürülmesi sonucu oluşan olumsuz durumların düzeltilmesi talep edilir.
Ayrıca marka hakkı ihlali, haksız fiil kapsamına girdiğinden, ihlal nedeniyle oluşan maddi zararların (gelir kaybı, satış kaybı, kar kaybı) yanı sıra manevi zararların (itibar zedelenmesi, güven kaybı) tazmini için tazminat davası açılabilir. Tazminat, ihlalden kaynaklanan zararların maddi olarak karşılanmasını ve markanın itibari zararının telafisini amaçlar. Bu taleplerin hukuki dayanakları ve ispat yükü Türk Borçlar Kanunu ve Sınai Mülkiyet Kanunu çerçevesinde değerlendirilir.
Marka Hakkının İhlalinde Cezai Sorumluluk
Marka hakkı ihlalinde, hukuki süreçlerin yanında cezai yaptırımlar da uygulanabilir. Sınai Mülkiyet Kanunu’nun ilgili maddeleri uyarınca, marka hakkına tecavüz eden kişi veya kuruluşların yetkililerine yönelik hapis cezası ve adli para cezası gibi cezai yaptırımlar öngörülmüştür.
- Hapis cezası, markanın izinsiz kullanımı, üretilmesi veya satışında bulunanlara uygulanır ve ihlalin ağırlığına göre değişir.
- Adli para cezası, ihlal faaliyetlerinin cezalandırılması ve maddi yaptırım sağlanması amacıyla verilir.
- Ayrıca, marka hakkının ihlal edildiği tüzel kişiler hakkında güvenlik tedbirleri uygulanabilir. (örneğin markanın kullanımının durdurulması veya bazı faaliyetlerin kısıtlanması.)
- Kişisel verilerin gizliliğine aykırı eylemler sebebiyle KVKK kuruluna başvuru yapılabilir.
Bu yaptırımlar, marka hakkının korunması için caydırıcı bir rol oynar ve marka sahiplerinin haklarını etkin biçimde savunmalarına olanak sağlar.
Sonuç olarak, markaya tecavüz durumunda marka sahipleri, hukuki korumalarını sağlamak ve marka değerlerini korumak için yukarıda belirtilen dava ve yaptırım yollarına başvurmalıdır. Bu süreçlerin etkin yürütülmesi için uzman marka hukukçularından destek alınması önem arz eder.
MARKA İPTAL DAVASI SEBEPLERİ NELERDİR?
Sınai Mülkiyet Kanunu’nun 26. maddesi, markanın iptal edilmesi sonucu doğabilecek birtakım durumları açıkça düzenlemiştir. Markanın iptaline karar verilmesi, markanın hükümsüz kılınmasında olduğu gibi bozucu yenilik doğuran ve inşai nitelikte bir karardır. Marka iptal davası açılabilecek durumlar şunlardır:
- Kullanılmayan Markaların İptali: Tescilli markalar, tescil tarihinden itibaren beş yıl içinde, marka sahibi veya onun izniyle başkaları tarafından haklı bir sebep olmaksızın Türkiye’de ciddi bir şekilde kullanılmazsa, iptal edilebilir. Ayrıca, markanın kullanımına beş yıl kesintisiz ara verilmesi durumunda da markanın iptaline karar verilir.
- Yaygın Ad Haline Gelen Markaların İptali: Marka sahibinin bazı eylemleri sonucunda, tescil edildiği mal veya hizmet kategorisinde yaygın bir ad haline gelen marka hakkında iptal kararı verilebilir. Ayrıca, ilgili mal veya hizmet kategorisinde yaygın bir ad haline gelme durumu, marka sahibinin gerekli ve yeterli önlemleri almamasının bir sonucu olarak da ortaya çıkabilir. Bu durumda da ilgili marka iptal edilebilir.
- Halkı Yanıltıcı Markaların İptali: Bizzat marka sahibi veya onun izniyle başkaları tarafından kullanılan marka, tescilli olduğu mal veya hizmetlerin bazı özellikleri bakımından halkı yanıltıyorsa, iptal edilebilir.
- Garanti ve Ortak Markaların İptali: Marka sahibinin kontrolü altında birçok işletme tarafından kullanılan ve bu işletmelerin ortak özelliklerini, üretim yöntemlerini, coğrafi kökenlerini ve kalitelerini garanti etmeye yarayan işaretlere “garanti marka” denir. Ortak marka ise, üretim veya ticaret ya da hizmet işletmelerinden oluşan bir grup tarafından kullanılan işarettir. Bu tür markaların teknik şartnamelerine sürekli olarak aykırılık gösteren marka kullanımı tespit edilirse, bu markanın iptal edilmesi mümkündür.
10 Ocak 2024 tarihine kadar marka iptali ancak mahkeme kararıyla yapılabiliyordu. Bu tarihten sonra ise Türk Patent ve Marka Kurumu marka iptali konusunda yetkilendirilmiş olup, Türkpatent tarafından verilecek markanın iptaline ilişkin karar geleceğe etkili olarak geçerlidir. Ancak, yasa koyucu tarafından öngörülen istisnai durumlarda marka iptal kararının geçmişe etkili olması mümkündür. Özellikle kamu düzenine ilişkin hallerde, markanın halkı yanıltıcı bir işaret haline gelmesi durumunda, marka iptal davası sonucu verilen iptal kararı geçmişe etkili olarak sonuç doğurabilir.
BOŞANMA SÜRECİNDE MARKA HAKLARININ PAYLAŞIMI NASIL YAPILIR?
Boşanma sürecinde marka haklarının paylaşımı, eşler arasındaki yasal mal rejiminin niteliğine ve markanın edinilme zamanına bağlı olarak belirlenmektedir. Türk Medeni Kanunu uyarınca, aksi kararlaştırılmadıkça edinilmiş mallara katılma rejimi geçerli olup, bu rejim kapsamında evlilik birliği içerisinde edinilen malvarlığı değerleri, tasfiye sürecinde eşler arasında paylaşılır.
Marka hakkı, maddi ve manevi unsurlar içeren bir fikri mülkiyet hakkı olduğundan, mal rejiminin tasfiyesi bakımından malvarlığı değeri olarak değerlendirilebilir. Ancak markanın evlilikten önce tescil edilmiş olması veya miras yoluyla ya da kişisel kullanım amacıyla elde edilmiş olması halinde, bu hak kişisel mal niteliğinde kabul edilir ve paylaşım dışında tutulur.
Marka hakkının paylaşımında yalnızca tescilli marka değil, markadan doğan lisans gelirleri, kullanım hakları ve ekonomik getiriler de dikkate alınır. Eşler arasında anlaşmazlık durumunda, mahkeme, markanın ekonomik değerini, getirisini ve mal rejimi içindeki statüsünü inceleyerek karar verir.
Bununla birlikte, taraflar anlaşmalı boşanma protokolü, evlilik sözleşmesi veya evlilik öncesi anlaşmalar ile marka hakkının paylaşımına ilişkin özel düzenlemeler yapabilirler. Bu tür sözleşmeler, boşanma davasında marka hakkının kimde kalacağı, nasıl kullanılacağı veya gelirlerinin nasıl bölüştürüleceği konularında önceden bağlayıcı hükümler içerebilir. Özellikle boşanma sürecinde, markanın ticari faaliyetlerde aktif olarak kullanılması, marka değerinin yüksek olması veya sürekli gelir sağlaması gibi durumlar, paylaşım oranı ve yöntemi açısından belirleyici olabilir. Bu nedenle, marka hakkının boşanma sürecinde ele alınması, hem fikri mülkiyet hukuku hem de aile hukuku bakımından uzmanlık gerektiren teknik bir değerlendirme sürecidir.
MARKA VE PATENT HAKLARI MİRASÇILARA GEÇER Mİ?
Marka ve patent haklarının miras yoluyla intikali, Türk Miras Hukuku açısından mümkündür.6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu uyarınca, marka ve patent hakları tıpkı diğer malvarlığı unsurları gibi maddi değere sahip, devredilebilir haklar arasında yer alır. Bu nedenle, marka ve patent hakkı sahibi vefat ettiğinde, söz konusu haklar mirasçılara intikal eder. Mirasçılar, terekenin bir parçası olarak bu hakları birlikte veya kendi paylarına düşen oranlarda devralırlar. Ayrıca vasiyetname ile marka hakları mirasbırakan tarafından üçüncü bir kişiye bırakılabilir. Ancak, hakların korunabilmesi ve kullanılabilmesi için, mirasçılar tarafından Türk Patent ve Marka Kurumu’na (TPMK) gerekli devir ve intikal bildirimlerinin yapılması zorunludur.
Marka ve patent haklarının miras yoluyla intikalinde, yalnızca hakların mülkiyeti değil, aynı zamanda lisans sözleşmeleri, kullanım hakları ve bunlara ilişkin yükümlülükler de mirasçılara geçer. Bu durum, mirasçılara hem ekonomik kazanç sağlama hem de hakların ticari değerini artırma fırsatı sunar.
Ancak, markanın veya patentin ticari faaliyetlere konu edilmemesi ya da gerekli yenileme işlemlerinin yapılmaması durumunda hakların hükümsüz hale gelme riski bulunmaktadır. Bu nedenle mirasçılar, söz konusu hakların devamlılığını sağlamak, yenileme sürelerini takip etmek ve hukuki korumayı sürdürmek adına profesyonel hukuki destek almalıdır.
YABANCILARIN TÜRKİYE’DE MARKA TESCİL BAŞVURUSU YAPMA HAKKI VAR MI?
6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu ile Türkiye’nin taraf olduğu Paris Sözleşmesi, Dünya Ticaret Örgütü Ticaretle Bağlantılı Fikri Mülkiyet Hakları Anlaşması (TRIPS) ve Madrid Protokolü çerçevesinde, Türkiye’de yerleşik olmayan yabancı gerçek ve tüzel kişilere marka tescil başvurusu yapma imkanı tanınmaktadır. Karşılıklılık ilkesi (mütekabiliyet) veya çok taraflı uluslararası anlaşmalar kapsamında, yabancılar Türkiye’de marka tescili için doğrudan başvuru yapabilecekleri gibi, Madrid Protokolü aracılığıyla uluslararası başvuru gerçekleştirip Türkiye’yi belirleyerek de marka koruması talep edebilirler. Bu düzenlemeler, fikri mülkiyet haklarının uluslararası düzeyde korunmasını amaçlamakta ve yabancı yatırımcıların Türkiye’de ticari faaliyetlerini güvence altına almaktadır.
Türkiye’de ikamet etmeyen ya da ikamet izni bulunmayan başvuru sahipleri, yabancı şirketlerin Türkiye şubeleri, irtibat ofisleri açısından, marka tescil sürecinde Türk Patent ve Marka Kurumu (TÜRKPATENT) nezdinde yetkilendirilmiş marka ve patent vekilleri aracılığıyla işlem yapılması zorunludur. Başvurunun kabul edilebilmesi için markanın ayırt edici nitelik taşıması, tescile elverişli olması ve hukuki engellerden ari bulunması gerekmektedir. Tescilin tamamlanmasıyla birlikte yabancı başvuru sahipleri; markayı kullanma, devretme, lisans verme, rehin hakkı tesis etme ve ihlallere karşı yasal koruma talep etme gibi haklardan, yerli marka sahipleriyle eşit şekilde yararlanabilmektedir. Böylece, Türkiye’de marka tescili, yabancı gerçek ve tüzel kişiler için hem hukuki güvence hem de ticari itibar sağlamaktadır.
YASAL UYARI: Web sitemizde yer alan makale ve içeriklerin telif hakkı Av. Orbay Çokgör’e aittir ve tüm makaleler elektronik imzalı zaman damgalı olarak hak sahipliğinin tescil edilmesi amacıyla yayınlanmaktadır. Sitemizdeki makalelerin, kaynak link vermeden kopyalanarak veya özetlenerek başka web sitelerinde yayınlanması durumunda, hukuki ve cezai işlem yapılacaktır.




