terekenin tespiti davası

Index

MİRASIN VE TEREKENİN TESPİTİ İÇİN YASAL SÜREÇ

Terekenin tespiti, bir kişinin ölümüyle birlikte geride bıraktığı malvarlığının tüm aktif ve pasif unsurlarıyla birlikte eksiksiz ve doğru biçimde belirlenmesi sürecidir. Miras bırakanın malvarlığına ilişkin bilgilerin yetersiz ya da belirsiz olması durumunda, yasal mirasçılar tarafından açılan terekenin tespiti davası, hem mirasın kapsamının netleştirilmesi hem de mirasın usulüne uygun şekilde paylaşılmasının sağlanması açısından önem arz eder. Bu hukuki süreç, yalnızca Miras Hukuku bağlamında değil, aynı zamanda Gayrimenkul Hukuku ve Borçlar Hukuku disiplinleriyle de yakından ilişkilidir.

Terekenin tespiti davası, yasal mirasçıların, murisin malvarlığının kapsamını ortaya koymak amacıyla mahkemeye başvurmaları suretiyle başlatılır. Bu kapsamda, murisin taşınır ve taşınmaz malvarlığına dair kayıtların araştırılması, envanterin düzenlenmesi ve malvarlığı unsurlarının hukuki değerlendirmesinin yapılması gibi aşamalar izlenir. Mahkeme, bu süreçte gerekli araştırmaları yaparak terekeye dahil olan mal ve borçları belirler ve buna ilişkin karar tesis eder.

Mirasın tespiti süreci, miras bırakanın malvarlığının objektif biçimde ortaya konulmasını ve mirasçıların haklarının korunmasını hedefler. Ayrıca, murisin borçlarının belirlenmesi ve bu borçların ödenme usulüne ilişkin işlemler de bu davanın kapsamına girer. Bu yönüyle, mirasın tespiti davası, yalnızca mirasın paylaşımını değil, aynı zamanda mirasçıların ileride karşılaşabilecekleri hukuki uyuşmazlıkların önlenmesini de teminen önemli bir hukuki süreç olarak karşımıza çıkar.

TÜRK MEDENİ KANUNU Madde 589- Mirasbırakanın yerleşim yeri sulh hâkimi, istem üzerine veya re’sen tereke mallarının korunması ve hak sahiplerine geçmesini sağlamak üzere gerekli olan bütün önlemleri alır.

Bu önlemler, özellikle kanunda belirtilen hâllerde terekede bulunan mal ve hakların yazımına, terekenin mühürlenmesine, terekenin resmen yönetilmesine ve vasiyetnamelerin açılmasına ilişkindir

TEREKE NEDİR?

Tereke, bir bireyin vefatından sonra geride bıraktığı malvarlığının tümünü kapsayan hukuki bir kavramdır. Bu terim, miras bırakanın ölümüyle birlikte mirasçılara intikal eden aktif ve pasif tüm malvarlığı unsurlarını ifade eder.

Aktif varlıklar, miras bırakanın sahip olduğu malvarlığı, alacak hakları ve ekonomik değer taşıyan diğer unsurları, pasif varlıklar ise borç ve yükümlülüklerini kapsar. Genel kural olarak, miras bırakanın tüm hak ve borçları terekeye dahil edilir; ancak bazı istisnai durumlarda bu kapsam dışında bırakılan unsurlar da bulunabilir.

Tereke, mirasın tespiti ve mirasın hukuka uygun biçimde paylaşılması açısından temel bir rol oynar. Yasal mirasçılar, terekenin kapsamının belirlenmesi amacıyla terekenin tespiti davası açabilirler. Bu dava sürecinde, miras bırakanın malvarlığı ve borçları araştırılır, envanter hazırlanır ve sonuçlar resmi bir kayda bağlanır. Ancak, bu dava yalnızca terekenin içeriğinin belirlenmesiyle sınırlıdır; mirasın paylaşımına ilişkin herhangi bir hüküm içermez.

Tereke, sadece taşınır ve taşınmaz mallardan ibaret olmayıp; aynı zamanda işletmeler, gayrimenkuller, fikri haklar ve alacaklar gibi pek çok farklı unsuru da kapsar. Miras bırakanın hayattayken kurduğu özel hukuk ilişkileri, ölüm anında sona ermekle birlikte, bunlardan kaynaklanan hak ve borçlar terekeye dahil olur. Örneğin mirasbırakanın doktor hatası sebebiyle açtığı bir tazminat davası, sporcu alacakları, gemi adamı hakları, iş sözleşmesi feshinden doğan tazminatları gibi alacaklar terekeye dahildir. Bu nedenle, terekenin kapsamı çoğu zaman karmaşık ve belirsiz olabilir. Böyle bir durumda, mirasçılar mahkemeye başvurarak terekenin tespitini talep edebilir, böylece mirasın hukuka uygun biçimde yönetilmesi mümkün hale gelir.

TEREKEYE HANGİ MALLAR DAHİLDİR?

Tereke, bir kişinin vefatı sonrasında geride kalan malvarlığının tümünü kapsayan hukuki bir bütündür. Terekeye dahil olan mallar, miras bırakanın ölüm anında sahip olduğu hak ve yükümlülüklerin bir bütün olarak değerlendirilmesini sağlar. Aşağıda, terekeye giren başlıca malvarlığı unsurları sıralanmıştır:

  • Taşınmaz Mallar: Miras bırakanın adına kayıtlı olan arsa, konut, tarla, işyeri gibi gayrimenkuller, terekeye dahil edilir. Bu tür taşınmazlar, mirasın en önemli unsurlarından biridir.
  • Taşınır Mallar: Ölüm anında kişinin fiilen zilyetliğinde bulunan taşınır mallar da terekeye girer. Otomobiller, nakit para, ziynet eşyaları, mobilyalar, elektronik cihazlar, sanat eserleri ve antikalar, bu kapsamda değerlendirilebilir.
  • Banka Hesapları ve Finansal Varlıklar: Miras bırakan adına açılmış olan banka mevduat hesapları, yatırım portföyleri ve diğer finansal varlıklar, terekeye dahil edilir.
  • Menkul Kıymetler: Miras bırakanın elinde bulunan hisse senetleri, tahviller, bonolar gibi menkul kıymetler, terekeye giren diğer önemli unsurlar arasındadır.
  • Borçlar ve Alacaklar: Tereke yalnızca aktif malvarlığı unsurlarından ibaret değildir. Aynı zamanda, miras bırakanın alacak hakları ile borç yükümlülükleri de terekeye dahildir. Bu nedenle, alacakların tahsili ve borçların ödenmesi, terekenin paylaşımı öncesinde dikkate alınmalıdır.
  • Fikri Mülkiyet Hakları: Miras bırakanın sahip olduğu telif hakları, patentler, marka hakları, tasarım tescilleri gibi fikri mülkiyet hakları, maddi değeri olan ve mirasçıya geçebilen haklar kapsamında terekeye dahil edilir.
  • Devredilebilir Sözleşmesel Haklar ve Borçlar: Tereke kapsamında, miras bırakanın sağlığında taraf olduğu ve ölümle sona ermeyen sözleşmelerden doğan hak ve borçlar yer alabilir. Örneğin, kira sözleşmelerinden doğan kira alacakları veya henüz bedeli tahsil edilmemiş satış sözleşmeleri bu kapsamdadır. Kira alacaklarını belirlemek için kira hukuku avukatı desteği almak gerekebilir. Ayrıca şahıs işletmelerinden kaynaklanan işyeri kira gelirleri ve ticari kazançlar da terekeye dahil edilebilir.
  • Şirket Hisse ve Ortaklık Payları: Miras bırakanın limited, anonim ya da adi ortaklıklardaki şirket payları terekeye girer. Bu paylar, şirket sözleşmesinde özel bir düzenleme yoksa mirasçılara geçebilir. Ancak bazı şirketlerde ortaklığın devrine kısıtlamalar getirilmiş olabilir; bu durumda şirket sözleşmesi esas alınır. Bu durumda ticaret hukuku avukatı desteği almak gerekebilir.
  • Sigorta Alacakları: Hayat sigortası poliçelerinde lehdar açıkça belirtilmemişse, doğacak tazminat hakkı terekeye dahil olur. Bunun yanı sıra ferdi kaza sigortalarından doğan ödenmemiş tazminatlar ile konut veya araç sigortaları kapsamındaki haklar da terekenin bir parçasını oluşturur. Bu tür sigorta gelirleri mirasçılar arasında paylaşılabilir.
  • Vergi İadeleri ve Devlet Alacakları: Miras bırakanın ölüm tarihine kadar ödediği fazla vergiler ile hak kazandığı ancak ödemesi henüz yapılmamış devlet destekleri terekeye dahil edilir. Tarımsal destek ödemeleri veya çeşitli teşvikler bu kapsamda değerlendirilebilir. Emeklilik başvurusu yapılmış ve ikramiye henüz ödenmemişse, bu tutar da terekeye girer.
  • Devam Eden Davalardan Doğan Haklar: Miras bırakanın ölümünden önce açmış olduğu ve henüz sonuçlanmamış davalardan doğan hak talepleri terekeye geçer. Bu durum, alacak, tazminat, istihkak veya kamulaştırma davalarını kapsayabilir. Mirasçılar, bu davaları yasal mirasçı sıfatıyla sürdürebilir.
  • Sosyal Güvenlik Kaynaklı Alacaklar: Miras bırakanın iş kazası ya da meslek hastalığına veya SGK işten çıkış koduna ilişkin olarak açtığı tazminat davaları sonucu doğacak alacaklar terekeye dahildir. Ayrıca, bazı durumlarda SGK tarafından yapılan ölüm yardımları da terekeye konu olabilir. Ancak ölüm yardımı bazen doğrudan hak sahiplerine ödendiği için her zaman terekeye dahil edilmez.

Yukarıda sayılan varlıklar, terekenin tipik örneklerini oluşturmakla birlikte, tereke kapsamı bunlarla sınırlı değildir. Miras bırakanın yaşamı boyunca edindiği her türlü malvarlığı değeri, hak ve yükümlülük terekenin içeriğine dahil edilebilir. Terekenin kapsamının doğru bir şekilde tespiti, mirasın kanuna uygun ve adil bir biçimde paylaşımı açısından son derece önemlidir. Bu süreç, aynı zamanda mirasçıların haklarının korunmasını ve olası uyuşmazlıkların önlenmesini de sağlar.

miras tespit davası

TEREKENİN TESPİTİ DAVASI NEDİR?

Terekenin tespiti davası, bir kişinin vefatı sonrasında geride kalan malvarlığının eksiksiz ve doğru bir şekilde belirlenmesi amacıyla açılan hukuki bir süreçtir. Bu dava, özellikle mirasçılar arasında anlaşmazlık yaşandığında veya miras bırakanın mal varlığı hakkında kesin bilgi bulunmadığında başvurulan önemli bir yöntemdir. Türk Medeni Kanunu’nun ilgili hükümleri kapsamında düzenlenen terekenin tespiti davası, mirasçıların haklarını koruma işlevi görür.

Ancak, bu dava sadece tespit niteliğinde bir yargılamadır ve sonunda mirasın nasıl paylaşılacağına dair bir karar verilmez. Mirasın tespiti, miras mallarının kapsamının netleştirilmesi ve resmi kayda geçirilmesi için yürütülür. Mirasın paylaşımı ise bu tespitin ardından, ayrı bir süreçle ve gerekirse mirasçılar arasındaki ihtilafların çözümü yoluyla gerçekleştirilir.

  • Mirasın Tespiti Davasını Kimler Açabilir?

Mirasın tespiti davası, miras bırakanın yasal mirasçılarından herhangi biri veya mirasçılar adına tayin edilen tereke temsilcisi tarafından açılabilir. Bu dava, miras bırakanın malvarlığının tespiti amacıyla açıldığından, tek bir mirasçının dava açması, diğer mirasçılar adına da bağlayıcı sonuçlar doğurur. Dolayısıyla diğer mirasçıların ayrı dava açmalarına gerek yoktur. Ancak hakaret, dolandırıcılık ve kanunda belirtilen diğer sebeplerin varlığı sebebiyle mirasbırakan tarafından mirastan men edilmiş mirasçıların mirasın tespiti davası açma hakkı bulunmamaktadır.

Türk hukukunda tereke davası, çekişmesiz yargı işlemleri kapsamına girdiğinden, hasımsız olarak yürütülür; yani dava tarafsız bir şekilde ve belirli bir karşı taraf olmaksızın gerçekleştirilir. Bu durum, herhangi bir mirasçının tespiti talep etme hakkının bağımsız ve doğrudan kullanabileceği anlamına gelir.

Mirasçılar isterlerse, dava sürecini birlikte de başlatabilirler. Ayrıca, miras tespiti davası, diğer mirasla ilgili davalar devam ederken dahi açılabilir ve yürütülebilir. Bu da mirasçılar için mirasın kapsamı ve malvarlığı hakkında erken bir netlik sağlaması bakımından önemli bir hukuki süreçtir.

Sonuç olarak, tereke davası açma yetkisi, tekil veya çoğul mirasçılar ve tereke temsilcisine ait olup, mirasın doğru paylaşımına zemin hazırlayan temel bir hukuki süreçtir.

  • Terekenin Tespiti Davasında Görevli ve Yetkili Mahkeme

Terekenin tespiti davasının görevli mahkemesi, Türk Medeni Kanunu’nun 590. maddesi uyarınca Sulh Hukuk Mahkemesi olarak belirlenmiştir. Sulh Hukuk Mahkemesi, terekenin defterinin tutulması taleplerini inceleyen ve bu süreçte gerekli hukuki işlemleri yürüten mahkemedir.

Yetkili mahkeme ise, miras bırakanın ölümden önce son yerleşim yeri mahkemesi olarak belirlenir. Bu ilke, miras hukukunda yerleşim yeri esasına dayanan genel yetki kuralını yansıtmaktadır. Ancak miras bırakanın son yerleşim yeri yurt dışındaysa, Türkiye’de bulunan ve miras bırakanın malvarlığına ilişkin taşınmazların veya diğer varlıkların bulunduğu yer mahkemesi yetkili kılınır. Böylelikle, terekenin tespiti davası, miras bırakanın Türkiye’deki malvarlığıyla ilgili yerel mahkemede görülür.

Bu düzenleme, mirasın tespiti sürecinin hem hukuki açıdan uygun mahkemede yapılmasını hem de işlemlerin hızlı ve etkin şekilde yürütülmesini sağlamaktadır.

  • Terekeni̇n Tespi̇ti̇ Davasında Mahkeme Süreci

Terekenin tespiti davası, miras bırakanın ölümünden sonra geride bıraktığı malvarlığının, alacak ve borçlarının eksiksiz ve doğru biçimde tespit edilmesi amacıyla açılan özel bir dava türüdür. Bu dava sayesinde, mirasçıların neyi miras aldıkları netleşir ve ilerideki miras paylaşım süreci sağlıklı yürütülür.

Mahkeme, mirasın tespiti davasında aşağıdaki adımları izler:

1. Terekenin Tespiti Davasının Açılması

Terekenin tespiti davası, murisin malvarlığının kapsamının belirlenmesi amacıyla mirasçılar veya ilgililer tarafından açılabilen, çekişmesiz (hasımsız) nitelikte bir davadır. Bu dava, mirasbırakanın son yerleşim yeri sulh hukuk mahkemesinde, yazılı bir dilekçe ile açılır. Dilekçenin sunulmasıyla birlikte, yargılama harçları ve gider avansı da mahkeme veznesine yatırılmalıdır.

Terekenin tespiti davası, 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu kapsamında arabuluculuk sürecine tabi davalardan olmadığından, dava açılmadan önce arabuluculuğa başvuru zorunluluğu bulunmamaktadır. Mahkeme, dava dosyasını inceledikten sonra tensip tutanağı düzenler; diğer mirasçılara dava dilekçesi ve tensip tutanağı tebliğ edilir.

2. Tarafların Beyanları ve Delillerin Toplanması

Mahkeme, davacı ve diğer mirasçılardan miras bırakanın malvarlığına ilişkin bilgi, belge ve iddiaları sunmalarını ister. Mirasçılar, bildikleri taşınmazları, banka hesaplarını, şirket hisselerini, alacakları ya da varsa borçları mahkemeye bildirir. Bu aşamada sunulan belgeler (örneğin tapu kayıtları, osmanlı tapusu, banka dekontları, sigorta poliçeleri) sürecin temelini oluşturur.

3. Mahkeme Müzekkereleri ile Resmi Bilgi Toplanması

Mahkeme, miras bırakanın ölüm tarihi itibarıyla sahip olduğu hak ve yükümlülükleri ortaya çıkarmak için ilgili kamu kurumlarına yazı yazar.

Bu kurumlar arasında şunlar yer alır:

  • Tapu ve Kadastro Müdürlükleri: Taşınmaz mal bilgileri ve tapu kayıtları
  • Türkiye Bankalar Birliği ve BDDK: Banka hesap bilgileri
  • Gelir İdaresi Başkanlığı (GİB): Vergi, gelir ve mükellefiyet durumu
  • Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK): Emekli maaşı, ölüm yardımı, sigorta bilgileri
  • Ticaret Sicil Müdürlükleri: Şirket ortaklıkları, ticari kayıtlar
  • Noterler ve MERSİS kayıtları: Vekaletnameler, tesciller, miras sözleşmeleri

4. Keşif ve Yerinde İnceleme İşlemleri

Mahkeme, terekeye konu malların bulunduğu yerlerde keşif yapabilir. Özellikle tarım arazileri, kıymetli taşınmazlar, depo ya da işyerleri gibi mallar açısından yerinde tespit gerekebilir. Bu işlem sırasında bilirkişi görevlendirilerek taşınmazların değeri, niteliği ve kullanımı hakkında teknik görüş alınabilir.

5. Bilgi ve Belgelerin Değerlendirilmesi ile Nihai Tespit

Tüm belgeler, yazışmalar ve keşif sonuçları mahkeme tarafından birlikte değerlendirilir. Bu değerlendirme sonucunda, terekeye dahil olan taşınır ve taşınmaz mallar, Türkiye’de kurulu şirket payları, sigorta hakları, alacak ve borçlar listelenir. Mahkeme, bir kararla terekenin içeriğini belirler.

  • Miras Tespit Davasında Aktif Malvarlığının Tespiti

Aktif malvarlığının tespiti, tespit davasının en önemli adımıdır ve genellikle belirli süreçlerle gerçekleştirilir. Miras tespit davasında aktif malvarlığının tespiti için izlenen adımlar:

  1. Bilgi Toplama: İlk olarak, miras bırakanın malvarlığıyla ilgili tüm belgelerin toplanması gerekir. Bu belgeler arasında tapu kayıtları, araç ruhsatları, banka hesap özetleri, hisse senetleri veya tahvil sertifikaları, borçlanma belgeleri, sigorta poliçeleri, vasiyetnameler, alacak senetleri, vergi beyannameleri ve diğer finansal belgeler bulunur.
  2. Değerlendirme ve Değer Biçme: Miras mallarının tespiti için, her bir varlık kaleminin değerinin belirlenmesi gerekir. Bu süreçte gayrimenkuller için emlak değerlemesi yapılabilir, araçlar için ikinci el piyasa değerleri belirlenebilir ve finansal varlıkların güncel piyasa değerleri hesaplanabilir. Mahkeme uygun görürse, konuyla ilgili uzman bilirkişiler aracılığıyla değerleme raporları hazırlanabilir. Taşınmazların değerinin tespit edilmesi için gayrimenkul avukatı desteği almak önemlidir.
  3. Mahkeme Süreci: Değerleme sonuçları mahkemeye sunulur. Mahkeme, sunulan bilgiler ışığında miras bırakanın aktif malvarlığını belirler, resmi kayıtlara geçirir ve tereke kapsamını netleştirir. Bu aşamada taraflar itiraz edebilir, ek belge sunabilir veya ek inceleme talep edebilir.
  4. Muaf Tutulan Varlıklar: Bazı küçük değerli eşyalar ve kıymetler, genellikle terekenin kapsamı dışında tutulur. Örneğin, günlük kullanım eşyaları veya belirli bir parasal değerin altındaki kişisel mallar bu gruba girer. Ancak bu durum mahkeme takdirine bağlıdır.
  5. Terekenin Korunması: Miras bırakanın ziynet eşyaları, değerli sanat eserleri ve benzeri kıymetli varlıklar, mahkeme tarafından koruma altına alınabilir ve genellikle mahkeme kasasında muhafaza edilir. Diğer taşınır mallar ise dava süresince taraflardan biri veya görevlendirilen bir üçüncü şahısa emanet olarak teslim edilir. Bu tedbir, malvarlığının korunmasını ve miras paylaşımı sürecinde kayıpların önlenmesini sağlar.

Aktif malvarlığının tespiti süreci, mirasın adil ve hukuka uygun şekilde paylaşılması için vazgeçilmezdir. Eksiksiz ve doğru tespit, mirasçıların haklarının korunmasını sağlar ve olası hukuki uyuşmazlıkların önüne geçer. Bu nedenle, miras tespit davalarında bu aşamaya azami önem verilmelidir.

  • Miras Tespit Davasında Pasif Malvarlığının Tespiti

Pasif malvarlığının tespiti, terekenin belirlenmesinde aktif varlıkların yanında en az onun kadar önemli bir aşamadır. Bu süreç, miras bırakanın borçlarının eksiksiz ve doğru bir şekilde ortaya konmasını sağlar ve mirasçıların haklarının korunmasına temel oluşturur.

  1. Borçların Tespiti: İlk olarak, miras bırakanın üzerindeki tüm borçların belirlenmesi gerekir. Bu borçlar genellikle banka kredileri, ipotekler, kredi kartı borçları, vergi borçları, borçlanma belgeleri, hukuki yükümlülükler ve diğer finansal taahhütlerden oluşur. Miras bırakanın borçlarına ilişkin belgeler ve bilgiler, mirasçılar, finansal kurumlar ve diğer ilgili taraflar aracılığıyla toplanır.
  2. Borçların Sınıflandırılması: Toplanan borçlar öncelikli ve ikincil borçlar olarak sınıflandırılabilir. Öncelikli borçlar, miras bırakanın vefatından önceki süreçte oluşan ve öncelikli ödenmesi gereken borçlar olarak kabul edilir. Örneğin, vergi borçları, ipotekler veya hukuki yükümlülükler öncelikli borçlar arasında yer alabilir. İkincil borçlar ise öncelikli borçlar karşılandıktan sonra ödenen diğer borçlardır.
  3. Mahkeme Süreci: Borçların toplanması ve sınıflandırılmasının ardından, mahkeme bu bilgileri değerlendirir ve pasif malvarlığını belirler. Mahkeme, borçların ödenebilirliğini ve önceliğini dikkate alarak terekenin pasif malvarlığını doğru bir şekilde belirler.
  4. Alacaklıların Tespiti: Mahkeme ayrıca miras bırakanın alacaklılarını da tespit etmeye çalışır. Bu, miras bırakanın vefatından önceki süreçte alacaklı olan kişilerin ve kurumların belirlenmesini içerir.

Pasif malvarlığının tespiti, miras bırakanın borçlarının ve yükümlülüklerinin açık ve doğru şekilde ortaya konmasını sağlayarak, mirasçıların haklarını korur. Bu tespit, terekenin kapsamlı şekilde belirlenmesine ve miras paylaşımının hukuka uygun şekilde yapılmasına imkan tanır. Dolayısıyla, hem aktif hem de pasif varlıkların eşzamanlı ve titiz şekilde tespiti miras hukukunda temel bir gerekliliktir.

🔹 Aktif Varlıklar (Terekeye Dahil Olan Hak ve Malvarlıkları)

Varlık TürüAçıklama
TaşınmazlarKonut, arsa, tarla, işyeri gibi gayrimenkuller
Taşınır MallarOtomobil, mobilya, ziynet eşyaları, elektronik cihazlar, sanat eserleri, antikalar
Banka HesaplarıVadesiz, vadeli, yatırım ve döviz hesapları
Menkul KıymetlerHisse senetleri, tahviller, bonolar
Şirket Hisseleri / Ortaklık PaylarıLimited, anonim veya adi ortaklıklardaki paylar
Fikri Mülkiyet HaklarıTelif hakları, patent, marka ve tasarım tescilleri
Kira GelirleriKiraya verilen taşınmazlardan elde edilecek gelirler ve kira artış oranları
Sigorta AlacaklarıLehdar belirtilmemişse, hayat/felaket sigortasından doğan tazminat hakları
Sosyal Güvenlik AlacaklarıSGK’dan alınabilecek ölüm yardımı, iş kazası tazminatı vb. ile kıdem tazminatı, ihbar tazminatı, yıllık izin alacağı, fazla mesai alacağı, işe iade alacakları vb.
Vergi İadeleriÖlüm öncesi fazla ödenmiş vergiler ve kamu destekleri
Devam Eden Davalardan Doğan Haklarİş Hukuku kapsamında işçilik alacakları, işten çıkarılma tazminatı, diğer alacak, tazminat veya kamulaştırma gibi süreçlerden kaynaklı devam eden hak talepleri
İntifa, Sükna, Şufa HaklarıBelirli koşullarda devredilebilen şahsi haklar
Zilyetliğe Dayalı MalvarlığıTapuda adına kayıtlı olmayan ancak fiilen sahip olunan mallar (istihkakla tespit edilebilir)

🔸 Pasif Yükümlülükler (Terekeye Dahil Olan Borçlar ve Sorumluluklar)

Yükümlülük TürüAçıklama
Kredi ve Banka BorçlarıMiras bırakanın kullandığı tüketici, konut, araç kredileri vb.
Senet ve Kefalet BorçlarıMiras bırakanın borçlu ya da kefil olduğu senetler, çekler
Devam Eden Davalardan Kaynaklı BorçlarÖlümden önce açılmış olup mirasçılara intikal eden davalardaki borç ihtimalleri
Vergi BorçlarıÖdenmemiş gelir, emlak, KDV borcu ve diğer vergi borçları
SGK Prim BorçlarıEsnaf ya da işveren olarak miras bırakanın ödenmemiş sosyal güvenlik primleri
Sözleşmeden Doğan YükümlülüklerSatış, kira, hizmet vb. sözleşmelerden doğan yerine getirilmemiş edimler
Tazminat Borçlarıİş kazası, haksız fiil ya da sözleşmeye aykırılıktan doğan maddi ve manevi tazminatlar
İcra Takipleri ve HacizlerMiras bırakan aleyhine başlatılmış icra işlemleri, hacizler

mirasın tespiti süreci

  • Mirasın Tespitinde Hangi Tarihteki Değerler Esas Alınır?

Mirasın tespiti sürecinde, miras bırakanın malvarlığı ve haklarının belirlenmesinde esas alınan tarih, miras bırakanın ölüm tarihidir. Bu husus, Türk Medeni Kanunu’nun ilgili hükümleri ile açıkça düzenlenmiştir ve terekenin kapsamının belirlenmesinde temel kriter olarak kabul edilir.

Türk Medeni Kanunu uyarınca, miras bırakanın ölümünden önce yapmış olduğu kazandırmalar, malvarlığının paylaştırılması veya diğer hukuki işlemler, terekenin tespiti bakımından, miras bırakanın ölüm anındaki malvarlığı durumu çerçevesinde değerlendirilir. Dolayısıyla, ölüm tarihinden önce gerçekleştirilen işlemler, ancak ölüm anındaki malvarlığının tamamı içinde yer alıyorsa, mirasın tespiti ve paylaşımı sırasında dikkate alınır.

Bu bağlamda, miras bırakanın malvarlığının değerlemesinde, ilgili varlıkların ölüm tarihindeki piyasa değerleri esas alınır. Bu ilke, hem aktif varlıkların (taşınmazlar, menkul kıymetler, nakit vb.) hem de pasif varlıkların (borçlar, yükümlülükler) gerçekçi ve güncel bir şekilde tespit edilmesini sağlar. Ölüm tarihindeki değerlerin esas alınması, mirasçıların haklarının korunması ve mirasın adil paylaşımının temini açısından hukuki bir zorunluluktur.

Sonuç olarak, mirasın tespitinde, ölüm tarihindeki malvarlığının durumu ve değerlerinin esas alınması, miras hukuku açısından objektiflik ve hukuki güvenlik ilkelerini destekleyen temel bir prensiptir.

  • Terekenin Tespiti Davasında Defter Tutulması

Terekenin tespiti sürecinde defter tutulması uygulaması, Türk Medeni Kanunu’nun 590. maddesi ile düzenlenmiştir. Bu hükme göre, mirasçıların talebi üzerine, miras bırakanın ölüm tarihinden itibaren bir ay içinde Sulh Hukuk Hakimi tarafından terekenin defterinin tutulmasına karar verilebilir.

Türk Medeni Kanunu’nun 589. maddesi ise defter tutma işlemini bir koruma önlemi olarak ele almaktadır. Bu önlem, terekenin unsurlarının ölüm anındaki kesin durumunun belirlenmesini ve ortaya çıkabilecek anlaşmazlıklarda mahkemeye ve taraflara başvuru kaynağı teşkil etmesini amaçlar. Böylece terekenin oluşumu ve içeriği resmi ve yazılı olarak belgelenmiş olur.

Mahkeme, mirasın tespiti sürecinde önce miras bırakanın aktif ve pasif malvarlığı unsurlarını belirledikten sonra, bu unsurların tek tek tereke defterine kaydedilmesi aşamasına geçer. Defter, terekeye ait tüm malvarlığı değerlerini içerir ve bu değerlerin mahkemece resmi kaydını sağlar. Eğer terekeye ait olup da muhafaza edilmesi mümkün olmayan taşınır mallar varsa, mahkeme bunların satışını gerçekleştirerek nakde çevrilmesini sağlar.

Tereke defterine kayıtlı olan malvarlığı unsurlarının terekeye ait olmadığına dair itirazlarda bulunan mirasçılar, istihkak davası açma hakkına sahiptir. Bu davada mirasçı, kendisine ait olduğunu iddia ettiği malvarlığı değerinin terekenin kapsamından çıkarılmasını ve kendisine teslim edilmesini talep eder.

  • Tereke Davasında Zamanaşımı Süresi Var mıdır?

Terekenin tespiti davası, miras bırakanın ölümünden sonra herhangi bir hak düşürücü süre veya zamanaşımı süresine tabi olmaksızın açılabilir. Türk Medeni Kanunu ve ilgili mevzuatlarda mirasın tespiti için belirli bir zamanaşımı veya dava açma süresi öngörülmemiştir.

Bu durum, mirasçıların miras bırakanın vefatından sonra istediği zaman mirasın tespiti amacıyla dava açabilmesini sağlar. Böylece, mirasın kapsamının doğru ve eksiksiz şekilde belirlenmesi ve mirasçıların haklarının korunması sağlanır.

Zamanaşımı veya hak düşürücü süre olmaması, mirasçılara esneklik ve geniş bir hak arama imkanı sunmakla birlikte, mirasın tespitine ilişkin hukuki süreçlerin gecikmeden yürütülmesi, tarafların hak ve yükümlülüklerinin etkin şekilde düzenlenmesi açısından önem taşımaktadır.

  • Mirasın Tespiti Davası Ne Kadar Sürer?

Mirasın tespiti davasının tamamlanma süresi, birçok faktöre bağlı olarak değişkenlik göstermekte olup, davaya özgü nitelik taşımaktadır. Bu süreçte etkili olan başlıca faktörler şunlardır:

  • Davanın Karmaşıklığı: Miras bırakanın malvarlığının kapsamı ve karmaşıklığı, tespit sürecinin uzunluğunu doğrudan etkiler. Çok sayıda taşınmaz, menkul kıymet veya borç unsuru bulunması inceleme sürecini uzatabilir.
  • Delillerin Toplanması ve İncelenmesi: Tarafların malvarlığına ilişkin delilleri mahkemeye sunması ve mahkemenin bu delilleri değerlendirmesi zaman alabilir. Özellikle belgelerin temini ve doğruluğunun araştırılması süreçleri davayı uzatabilir.
  • Uzman Görüşleri ve Bilirkişi Raporları: Mahkeme, malvarlığının değerinin belirlenmesi veya hukuki niteliklerinin tespiti için bilirkişi ve uzman raporlarına başvurabilir. Bu raporların hazırlanması ve mahkemece incelenmesi, davanın süresini uzatan önemli bir etkendir.
  • Taraflar Arasındaki Anlaşmazlıklar: Mirasçılar arasında terekenin kapsamı veya malvarlığı unsurlarının niteliği konusunda ihtilaflar bulunması, uyuşmazlıkların çözümünü geciktirebilir. Uzlaşma sağlanamadığı durumlarda dava süreci daha da uzayabilir.
  • Mahkeme Takvimi ve İş Yükü: Yerel mahkemenin iş yükü, dava dosyasının işlem hızı ve duruşma tarihlerinin belirlenmesi gibi faktörler de davanın tamamlanma süresini etkiler.

Bu nedenlerle, terekenin tespiti davasının süresi konusunda kesin bir zaman öngörülmesi mümkün olmamakla birlikte, süreç karmaşıklık, delil temini, tarafların işbirliği ve mahkemenin yoğunluğuna bağlı olarak önemli ölçüde değişiklik gösterebilir.

  • Miras Tespit Davasında Harç ve Mahkeme Masrafları Nelerdir?

Miras tespit davasında ortaya çıkan masraflar; mahkeme masrafları ve avukatlık ücretlerini kapsamaktadır.

  • Mahkeme Masrafları: Bu masraflar, dava sürecinde gerçekleştirilen resmi işlemler, delil sunumu, bilirkişi incelemeleri, tebligatlar ve benzeri hukuki gereksinimlerin karşılanmasını içerir. Miras tespit davaları, maktu harca tabi davalar olup, davanın değerine bağlı olmaksızın sabit bir harç ödenmesini gerektirir. Ancak dava süreci ilerledikçe, keşif, bilirkişi raporu gibi ek giderler doğabilir ve bu tür masrafların karşılanması için mahkeme tarafından dava açan mirasçıdan avans talep edilebilir.
  • Avukatlık Ücretleri: Miras tespit davalarının takibi ve mirasçıların hukuki haklarının korunması amacıyla avukatlara ödenen ücretlerdir. Avukatlık ücreti, davanın karmaşıklığına, süresine, avukatın deneyimine ve baro tarifelerine göre değişiklik gösterebilir. Ücretlendirme; sabit bir bedel, saatlik ücret ya da dava sonucunda elde edilen miras payı üzerinden olabilir.

Dava sonuçlandıktan sonra, mahkemece hükmedilen masrafların tereke varlıklarından karşılanması esası geçerlidir. Yani, dava harç ve masrafları, terekenin paylaştırılmasından önce ilgili mirasçılar tarafından tereke varlıklarından talep edilerek karşılanabilir. Bu husus, mahkeme kararlarıyla kesinlik kazanır.

  • Terekenin Tespiti Davasının Sonuçları Nelerdir?

Terekenin tespiti davası, miras bırakanın malvarlığının kapsamlı ve doğru bir şekilde belirlenmesini amaçlayan, miras hukukunun temel davalarından biridir. Bu dava, mirasçıların haklarının korunması açısından hayati önem taşımakla birlikte, sonucunda mirasın paylaşımına ilişkin doğrudan bir hüküm tesis edilmemesi bakımından özgün bir hukuki işlev görür. Terekenin tespiti davasının temel sonuçları aşağıdaki şekilde özetlenebilir:

1- Mirasın Net Bir Şekilde Belirlenmesi:

Davanın en önemli sonucu, miras bırakanın aktif ve pasif malvarlığı unsurlarının eksiksiz olarak tespit edilmesidir. Mirasçılar terekenin tespiti davası ile KVKK hükümlerine bağlı kalmaksızın mirasbırakanın tüm malvarlığını tespit edebilirler. Bu kapsamda taşınmazlar, taşınırlar, banka hesapları, menkul kıymetler, alacaklar ve borçlar detaylı biçimde ortaya konur. Böylece, tereke mahkeme kararıyla resmi olarak belirlenmiş olur.

2- Mirasçıların Tespiti:

Mahkeme, tereke unsurlarının belirlenmesini takiben, mirasçılar listesini de kesinleştirir. Bu mirasçılar, kanuni mirasçılar ile varsa vasiyetname yoluyla belirlenmiş kişilerden oluşur. Ayrıca, mirasçılar arasında reddi miras yoluna başvuranların da tespiti yapılır.

3- Mirasçı Haklarının Korunması:

Miras tespit davası, mirasçıların miras bırakanın malvarlığı hakkında somut ve hukuki açıdan geçerli bilgi edinmelerini sağlar. Bu bilgi, mirasçıların haklarını savunmaları ve sonraki hukuki işlemleri güvenli bir şekilde gerçekleştirmeleri için temel teşkil eder.

4- Mirasın Dağıtımı İçin Temel Oluşması:

Mahkemenin terekeyi ve mirasçıları tespit etmesi, mirasın paylaşımı sürecine alt yapı oluşturur. Dava sonucunda ortaya çıkan bilgiler, mirasın nasıl ve ne oranda dağıtılacağı konusunda sonraki yasal işlemler için rehberlik eder.

5- İstihkak Davalarının Başlatılabilmesi:

Tereke defterine kaydedilen mallar üzerinde mirasçılar arasında anlaşmazlık yaşanması halinde, ilgili mirasçıların istihkak davası açma hakkı doğar. Bu dava ile mirasçı, malvarlığının kendisine ait olduğunu mahkemede ispatlayabilir ve terekenin bu unsurundan çıkarılmasını talep edebilir.

6- Vasiyetnamenin Hukuki Değerlendirilmesi:

Miras bırakanın vasiyetname bırakması halinde, mahkeme bu vasiyetnamenin geçerliliğini ve kapsamını değerlendirerek terekenin tespitinde bu hükümlere de uygun hareket eder.

7- Mirasın Resmi Kayıtlara Geçilmesi:

Davanın tamamlanmasıyla ortaya çıkan tespitler, mirasın resmi belgelere işlenmesi ve ilgili kurumlarda kayda alınması için temel teşkil eder. Böylece mirasçılar, tespit edilen terekeye dayanarak mülkiyet ve hak devirlerini hukuki olarak gerçekleştirebilirler.

8- Anlaşmazlıkların Önlenmesi ve Çözümü:

Terekenin tespiti davası, mirasın kapsamının netleşmemesi sonucu doğabilecek hukuki uyuşmazlıkların önüne geçer veya var olan anlaşmazlıkların çözümünde yol gösterici olur. Malvarlığının somut olarak belirlenmesi, mirasçılar arasındaki potansiyel ihtilafları minimize eder.

Sonuç olarak, mirasın tespiti davası, miras bırakanın malvarlığı ve borçlarının kapsamlı şekilde belirlenmesi, mirasçıların hukuki durumlarının netleştirilmesi ve mirasın sağlıklı paylaşım sürecinin temelinin atılması bakımından vazgeçilmez bir hukuki işlemdir. Bu dava, miras hukukunda hem tarafların haklarının korunmasına hem de olası uyuşmazlıkların önlenmesine katkı sağlar.

YABANCI MİRASBIRAKANIN MİRASININ TESPİTİ İÇİN TÜRKİYE’DE DAVA AÇILABİLİR Mİ?

Miras hukuku bağlamında bir uyuşmazlıkta yabancılık unsurunun varlığı, milletlerarası özel hukuk kurallarının uygulanmasını gerekli kılar. Örneğin bir yabancı; Türkiye’de malvarlığına sahip olabilir, ticari bir işletmesi bulunabilir ya da maaşını yurtdışından alıyor olabilir. Mirasbırakanın yabancı bir gerçek kişi olması, söz konusu hukuki meseleye Türk hukuku yerine yabancı bir hukukun uygulanmasını gündeme getirebilir; ancak bu durum, her somut olayda ayrıca değerlendirilmelidir.

Türk hukukunda terekenin tespiti davası, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile birlikte, 5718 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanun (MÖHUK) kapsamında da değerlendirilmelidir. MÖHUK m. 20 uyarınca, miras, mirasbırakanın ölüme bağlı tasarruf tarihinde vatandaşı olduğu ülke hukukuna tabidir. Ancak, taşınmazlar bakımından taşınmazın bulunduğu yer hukuku (lex rei sitae) uygulanır.

Yargı yetkisi açısından bakıldığında, MÖHUK m. 43 hükmü gereği, Türkiye’de bulunan terekeye ilişkin taşınmaz veya malvarlığı unsurları bakımından Türk mahkemeleri yetkilidir. Bu çerçevede, mirasbırakan yabancı dahi olsa, Türkiye’de malvarlığı (taşınır veya taşınmaz) bulunuyorsa, Türk mahkemelerinde terekenin tespiti davası açılması mümkündür. Uygulamada özellikle yabancıların Türkiye’de sahip olduğu taşınmazlara ilişkin olarak, terekenin tespiti talepleriyle sıkça karşılaşılmaktadır.

Nitekim Yargıtay kararlarında da, yabancı uyruklu mirasbırakanın Türkiye’deki malları yönünden terekenin tespiti isteminin Türk mahkemelerinde ileri sürülebileceği kabul edilmektedir. Burada amaç, Türk kamu düzenini ilgilendiren mülkiyet, vergi ve miras intikali işlemlerinin hukuka uygun şekilde gerçekleştirilmesidir. Böyle bir durumun varlığı halinde uluslararası miras avukatı ve vergi hukuku uzmanından destek alınması önemlidir.

Mirasbırakanın yabancı olması, Türkiye’de terekenin tespiti davası açılmasına engel teşkil etmemektedir. Esas olan, Türkiye’de terekeye konu malvarlığı unsurlarının bulunup bulunmadığıdır. Bu tür davalar, hem yargı yetkisi hem de kamu düzeni açısından Türk hukukunun koruması altında yürütülmekte; bu sayede yabancılık unsuru, terekenin tespiti bakımından mutlak bir engel niteliği taşımamaktadır. 

MİRASIN TESPİTİNDEN SONRA NE YAPILMALIDIR?

Mirasın tespitine ilişkin dava sonuçlandıktan sonra, mirasçılar için hukuki anlamda bazı zorunlu ve takip edilmesi gereken adımlar bulunmaktadır. Bu adımlar, mirasın yasal ve usulüne uygun şekilde intikali, devredilmesi ve paylaşılması açısından büyük önem taşır:

  1. Veraset İlamının Alınması: Miras tespit davasının neticesinde, mirasçılar mirasın yasal mirasçılara resmi olarak devrini belgeleyen veraset ilamı almak zorundadırlar. Veraset ilamı, mirasçılar ile tereke unsurlarını ve paylarını gösteren resmi ve hukuki nitelikli bir belgedir. İlgili resmi merciler ve kurumlar önünde miras hakkının ispatı için zorunlu olup, taşınmazların ve diğer varlıkların miras intikali için temel teşkil eder.
  2. Mirasın Paylaşımı ve İntikali: Veraset ilamının alınmasını takiben, mirasçılar kendi aralarında mirasın paylaşımını yapabilirler. Mirasçılar arasında anlaşma sağlanması durumunda, mirasın paylaşımı karşılıklı mutabakatla gerçekleştirilir. Bu aşamada, malların mirasçılara intikali ve mülkiyet devri işlemleri yapılır.
  3. Ortaklığın Giderilmesi Davası: Mirasçıların mirasın paylaşımı konusunda anlaşmazlığa düşmeleri halinde, ortaklığın giderilmesi davası açılması gerekmektedir. Bu dava ile mahkeme, ortaklığın sona erdirilmesini ve taşınmazların satış yoluyla paraya çevrilmesini sağlar. Satıştan elde edilen bedel, mirasçılar arasında paylaştırılır. Bu süreç, özellikle taşınmazların paylaşımı hususunda taraflar arasında uzlaşma sağlanamadığında başvurulan hukuki bir yoldur.
  4. Mirasın Resmi Dağıtımı ve Devir İşlemleri: Mirasın paylaşımı ve/veya mahkeme kararlarının kesinleşmesini müteakiben, mirasçılar kendilerine düşen payları alır ve bu paylar üzerindeki mülkiyet hakları resmen devredilir. Böylece mirasın hukuki intikali tamamlanmış olur.
  5. Diğer Miras Davaları: Mirasın tespiti yapıldıktan sonra, mirasçıların haklarını korumak ve terekenin gerçek durumunu ortaya koymak amacıyla çeşitli ek davalar açılabilir. Özellikle muris muvazaası, tenkis ve vekaletin kötüye kullanılması gibi durumlarda, miras bırakanın gerçek iradesine aykırı veya mirasçıların yasal haklarını zedeleyici işlemler söz konusu olabilir. Bu nedenle, miras tespit davası sonucunda elde edilen bilgiler doğrultusunda, mirasçılar gerekli gördüklerinde bu davaları açarak terekenin kapsamını ve miras paylarını yeniden belirleme talebinde bulunabilirler. Türk Medeni Kanunu ve ilgili mevzuat, mirasın tespiti ile sınırlı kalmayıp, mirasçılara bu tür hukuki koruma yollarını da kullanma imkanı tanımaktadır. Böylece mirasın gerçek değerleri ve mirasçıların hakları yargı yolu ile tam anlamıyla korunmuş olur.

Mirasın tespiti sürecinin tamamlanmasının ardından, yukarıda belirtilen hukuki adımların titizlikle takip edilmesi büyük önem taşımaktadır. Bu süreçler, mirasçıların haklarının korunması, malvarlığının yasalara uygun şekilde devri ve paylaşımının sağlanması açısından hayati bir rol oynar.

miras mallarının tespiti

MİRAS TAKSİM SÖZLEŞMESİ NEDİR?

Miras taksim sözleşmesi, miras bırakanın vefatından sonra, mirasçıların terekedeki malvarlığının kendi aralarında karşılıklı rıza ve uzlaşma yoluyla paylaşımını düzenleyen özel hukuk sözleşmesidir. Bu sözleşme, miras hukukuna ilişkin uyuşmazlıkların önlenmesi, mirasın hızlı ve uyumlu şekilde dağıtılmasını sağlamak amacıyla yapılmaktadır.

  1. Tarafların İradesine Dayanması: Miras taksim sözleşmesi, taraflar arasında serbest irade beyanıyla yapılır. Mirasçılar, mirasın hangi mallarının kimlere ve hangi oranlarda intikal edeceğini karşılıklı olarak belirler ve sözleşmeyle bağlayıcı hale getirir. Bu yönüyle sözleşme, hukuki anlamda bir uzlaşma ve paylaşım anlaşması niteliği taşır.
  2. Sözleşmenin Kapsamı: Sözleşme, terekeye dahil olan tüm malvarlığı unsurlarını kapsar. Bunlar taşınmazlar, taşınırlar, banka hesapları, menkul kıymetler, ticari işletmelerdeki paylar gibi çeşitli varlıkları içerebilir. Her bir varlık kaleminin hangi mirasçıya ne şekilde devredileceği ayrıntılı biçimde belirtilir.
  3. Yasal Geçerlilik ve Noter Onayı: Miras taksim sözleşmesinin noter huzurunda yapılması zorunlu değildir; ancak noterde düzenlenmesi, sözleşmenin resmiyet kazanmasını sağlar ve ileride doğabilecek uyuşmazlıklarda delil niteliği taşır. Ayrıca, sözleşmenin hukuka uygunluğu ve yasal zorunlu paylara riayet edilmesi gereklidir. Aksi takdirde, sözleşme iptal veya geçersiz sayılabilir.
  4. Mirasçıların Hak ve Yükümlülüklerinin Korunması: Sözleşme ile mirasçılar arasında adil ve dengeli bir paylaşım hedeflenir. Yasal zorunlu paylara riayet edilerek, mirasçılar arasındaki olası ihtilafların önüne geçilir. Bu açıdan, miras taksim sözleşmesi, mirasçılar arasında barışçıl çözümün tesis edilmesine katkıda bulunur.
  5. Gelecekte Doğabilecek Uyuşmazlıkların Önlenmesi: Taraflar arasında açık ve yazılı bir paylaşım anlaşması yapılması, gelecekte miras üzerinde hak iddiası ya da ihtilafların önlenmesini sağlar. Bu nedenle, mirasçılar arasında yaşanabilecek anlaşmazlıkların azaltılması ve sürecin hızlandırılması bakımından sözleşmenin önemi büyüktür.
  6. Yasal Prosedürlere Uyum: Miras taksim sözleşmesi hazırlanırken, Türk Medeni Kanunu ve ilgili mevzuatta düzenlenen miras hukukuna ilişkin kurallara tam uyum gerekmektedir. Zorunlu miras paylarına, feragat hükümlerine, terekenin tespiti gibi ön koşullara dikkat edilmelidir. Bu şartlara uyulmaması halinde sözleşme yargı mercilerince geçersiz sayılabilir.
  7. Sözleşmenin İcrası ve Resmi İşlemler: Miras taksim sözleşmesi ile belirlenen paylaşım hükümleri, tapu sicil müdürlükleri ve diğer resmi kurumlar nezdinde tescil ve intikal işlemleri için temel teşkil eder. Böylece, mirasçılar üzerlerine düşen malvarlığı paylarının hukuki olarak devrini gerçekleştirebilirler.

Sonuç olarak, miras taksim sözleşmesi, mirasçıların iradeleriyle malvarlığının dağıtımını mümkün kılan, miras hukuku uygulamalarında uyuşmazlıkların önlenmesine ve sürecin etkin yönetilmesine olanak sağlayan temel hukuki sözleşmelerden biridir.

MİRASTAN MAL KAÇIRMA NASIL TESPİT EDİLİR?

Miras bırakanın, mirasçılarını miras hakkından mahrum bırakmak amacıyla gerçekleştirdiği hileli ve gerçek iradeyi gizleyen işlemlerin, terekenin tespiti davası kapsamında ortaya çıkarılması ve bu tür durumlara karşı muris muvazaası davasının açılması hukuki açıdan büyük önem arz etmektedir. Muris muvazaası, miras bırakanın gerçek iradesini kasten gizleyerek malvarlığını veya haklarını devrettiği ya da değiştirdiği, hukuken geçersiz sayılan işlemleri ifade eden özel bir kavramdır.

Muris muvazaasıyla ilgili olarak dikkate alınması gereken bazı hususlar şunlardır:

  1. Hileli İşlem Tespiti: Muris muvazaası davası açabilmek için öncelikle miras bırakanın gerçek niyetini gizlediği hileli işlemlerin tespit edilmesi gerekir. Bu işlemler, genellikle tapu kayıtları, sözleşmeler veya diğer mülkiyet belgeleri üzerinde incelenerek ortaya çıkarılabilir.
  2. Gerçek Niyetin Kanıtlanması: Muris muvazaası davasında, miras bırakanın gerçek niyetinin kanıtlanması önemlidir. Bu niyetin kanıtlanması, davayı açan kişinin yükümlülüğündedir. Tapu kayıtları, yazılı sözleşmeler, tanıklar ve diğer deliller, miras bırakanın gerçek niyetini ortaya çıkarmak için kullanılabilir.
  3. Davanın Açılması: Muris muvazaası davası, miras bırakanın gerçek niyetinin ve hileli işlemlerin mahkeme önünde kanıtlanması için açılır. Davayı açmak için miras bırakanın vefatından sonra harekete geçmek gerekir.
  4. Mahkeme Süreci: Muris muvazaası davası, mahkeme süreciyle devam eder. Mahkeme, tarafların delillerini değerlendirir ve muris muvazaasının varlığını belirlemek için karar verir. Eğer muris muvazaası varsa, hileli işlemler geçersiz kabul edilir ve miras bırakanın gerçek niyetine uygun olarak mal varlığı veya haklarının dağıtımı yapılır.

Muris muvazaası davasının ispatı ve mirasın gerçek değerinin hesaplanmasında dikkate alınabilecek bazı faktörler şunlardır:

  1. Terekeden mal kaçırma amacı: Muris muvazaası davasında, miras bırakanın malvarlığını gerçek niyetini gizleyerek bir 3. kişiye devrettiği durumlar incelenir. Burada malvarlığının gerçek sahibinin miras bırakan olduğunu ve bu işlemin gerçekte bir hile olduğunu kanıtlamak önemlidir.
  2. Malvarlığının değeri ve satış değeri arasındaki fark: Eğer miras bırakan, malvarlığını gerçek değerinin altında bir fiyata devrettiyse ve bu işlemde hileli bir niyeti varsa, bu durum muris muvazaası davasının ispatında kullanılabilir.
  3. Muris ve 3. kişi arasındaki sosyal ilişkiler: Muris muvazaası davasında, mirasbırakan ile malvarlığını devralan 3. kişi arasındaki sosyal ilişkiler ve ilişki düzeyi de incelenir. Eğer aralarında özel bir ilişki varsa veya işlem normal bir piyasa koşulunda gerçekleşmiyorsa, bu durum hileli bir işlem olabileceğini gösterebilir.
  4. Murisin diğer malvarlıkları: Muris muvazaası davasında, miras bırakanın diğer malvarlığı da incelenir. Eğer mirasbırakanın diğer malvarlığı ile birlikte göz önünde bulundurulduğunda mal kaçırma eğilimi görülüyorsa, bu durum muvazaa iddiasını destekleyebilir.

Bu faktörler, muris muvazaası davasında miras bırakanın gerçek niyetinin ve malvarlığının tespitinde önemli rol oynar. Mahkeme, bu delilleri değerlendirerek muris muvazaası iddiasının varlığını ve miras bırakanın gerçek niyetini belirler. Mirastan mal kaçırma durumunda hukuki danışmanlık almak olası hak kayıplarının önüne geçmek için önem arz etmektedir.

Diğer makalelerimizi inceleyebilir ve hukuki destek talepleriniz için bizimle iletişime geçebilirsiniz.

YASAL UYARI: Web sitemizde yer alan makale ve içeriklerin telif hakkı Av. Orbay Çokgör’e aittir ve tüm makaleler elektronik imzalı zaman damgalı olarak hak sahipliğinin tescil edilmesi amacıyla yayınlanmaktadır. Sitemizdeki makalelerin, kaynak link vermeden kopyalanarak veya özetlenerek başka web sitelerinde yayınlanması durumunda, hukuki ve cezai işlem yapılacaktır.

Önceki yazı
Gemi Adamı Haklarının Deniz İş Hukuku Kapsamında İncelenmesi
Sonraki yazı
Kira Tespit Davası Şartları ve Sonuçları
keyboard_arrow_up