EVLİLİK ÖNCESİ ANLAŞMA NEDEN YAPILIR?
Evlilik öncesi anlaşmalar, tarafların geleceğe yönelik mali ve hukuki belirsizlikleri ortadan kaldırmak amacıyla yapılır. Bu anlaşmalar, hem kişisel menfaatlerin korunması hem de evlilik birliğinin sağlıklı temeller üzerine kurulması bakımından önemli bir önleyici hukuki araçtır.
Evlilik birliği içinde edinilecek malların veya gelirlerin paylaşımı, borçların hangi eşe ait olacağı, aile işletmesinde pay sahipliği, miras yoluyla kazanılacak malların statüsü gibi konular boşanma sürecinde ciddi uyuşmazlıklara neden olabilir. Bu nedenle çiftler, evlilik öncesi anlaşma yaparak bu olasılıkları önceden öngörür ve kendi iradeleriyle düzenler.
Ayrıca, özellikle uluslararası evliliklerde veya taraflardan birinin yüksek malvarlığına sahip olduğu durumlarda, evlilik öncesi anlaşma, hem Türkiye’de hem de yabancı hukuk sistemlerinde malvarlığı düzenlemelerinin çelişmesini engeller. Böylece, taraflar arasında hem güven ilişkisi hem de hukuki öngörülebilirlik sağlanır.
Evlilik öncesi anlaşmaların yapılmasının bir diğer nedeni ise, boşanma halinde yaşanabilecek duygusal ve mali çatışmaları minimize etmek ve tarafların karşılıklı yükümlülüklerini önceden belirleyerek olası anlaşmazlıklarda çözümü kolaylaştırmaktır. Bu yönüyle evlilik öncesi anlaşma, yalnızca bir “korunma aracı” değil, aynı zamanda evlilikte mali dengeyi ve saydamlığı sağlayan bir planlama aracıdır. Bu sebeple evlilik öncesi anlaşma düzenlemeden önce boşanma ihtimalinde doğabilecek hukuki sorunları önceden bertaraf etmek için boşanma avukatı desteği almak önemlidir.
EVLİLİK ÖNCESİ ANLAŞMALAR MAL PAYLAŞIMININ DIŞINDA NE GİBİ FAYDALAR SAĞLAR?
Evlilik öncesi anlaşmaların yapılmasındaki birincil amaç, çekişmeli veya anlaşmalı boşanma durumunda eşler arasında ortaya çıkabilecek mal paylaşımı sorunlarını önceden düzenlemek ve uyuşmazlıkların doğmasını engellemektir. Bu yönüyle, evlilik öncesi anlaşmalar doğrudan mal rejimi düzenlemeleriyle ilişkilidir. Taraflar, Türk Medeni Kanunu’nda öngörülen yasal mal rejimi olan edinilmiş mallara katılma rejimi yerine, dilerlerse mal ayrılığı veya paylaşmalı mal ayrılığı gibi farklı rejimlerden birini seçebilirler. Böylece boşanma halinde malların kime ait olacağı önceden belirlenmiş olur ve uzun süren hukuki süreçlerin önüne geçilir.
Ancak, evlilik öncesi anlaşmaların işlevi yalnızca mal paylaşımıyla sınırlı değildir. Bu tür sözleşmeler, taraflara hukuki güvenlik, mali şeffaflık ve karşılıklı sorumluluk bilinci kazandırır. Tarafların evlilik öncesinde mevcut borçları, ortak yaşam süresince yapılacak finansal planlamalar, gelirlerin yönetimi ve harcamaların paylaşımı gibi konuların belirlenmesi; evlilik birliğinin sürdürülebilirliği açısından büyük önem taşır.
Ayrıca, evlilik öncesi anlaşmalar sayesinde eşler:
- Borçlardan doğacak mali riskleri önceden sınırlayabilir,
- Aile işletmesi veya şahsi yatırımların evlilik sürecinden etkilenmemesini sağlayabilir,
- Miras intikali veya aileden gelen taşınmazların korunmasını güvence altına alabilir,
- Evlilik boyunca yapılacak ortak yatırımların yönetimi ve kazanç paylaşımını belirleyebilir,
- Evliliğin ekonomik boyutuna ilişkin karşılıklı beklentileri netleştirerek olası gerginlikleri azaltabilirler.
Bu açıdan bakıldığında, evlilik öncesi anlaşmalar sadece boşanma ihtimaline karşı alınan bir “önlem” değil; aynı zamanda evlilik sürecinde mali dengeyi, karşılıklı güveni ve saydamlığı güçlendiren bir hukuki planlama aracıdır.

EVLİLİK ÖNCESİ ANLAŞMALARDA HANGİ KONULAR DÜZENLENEBİLİR?
Evlilik öncesi anlaşmalar, esasen malvarlığı rejimini düzenlemeye yönelik hukuki belgeler olarak görülse de, uygulamada bu anlaşmaların kapsamı yalnızca mal paylaşımıyla sınırlı değildir. Taraflar, Türk Medeni Kanunu ve genel sözleşme serbestisi ilkesi çerçevesinde, mali nitelikli olmak kaydıyla farklı konularda da düzenlemeler yapabilirler. Önemli olan evlilik öncesi anlaşmanın icra edilebilir nitelikte olmasıdır.
Bu tür düzenlemeler, tarafların evlilik süresince yerine getireceği mali yükümlülükleri, borç ve gelir paylaşımını, ortak yatırımların yönetimini ve finansal planlamayı kapsayabilir. Örneğin:
- Borçlardan sorumluluk: Evlilikten önce veya evlilik sırasında yapılan borçların (kişisel borçlar, vergi borçları, kredi borçları vb.) hangi eşe ait olacağı, hangi borçlardan her iki eşin müştereken sorumlu olacağı belirlenebilir.
- Gelir ve gider yönetimi: Evlilik birliği süresince gelirlerin nasıl kullanılacağı, ortak giderlerin nasıl paylaşılacağı veya tasarrufların hangi oranda yapılacağı düzenlenebilir.
- Gelir türlerinin ayrımı: Taraflar, hangi gelirlerin kişisel mal geliri, hangilerinin ortak gelir sayılacağını sözleşmede düzenleyebilir. Bu kapsamda; iş hukuku kaynaklı gelirler (maaş, prim, fazla mesai ücreti, gemi adamı ücretleri, sporcu ücretleri, yurtdışı maaş geliri vb.), iş akdinin feshi sebebiyle tazminatlar ( kıdem tazminatı, ihbar tazminatı, işe iade tazminatı gibi işten çıkarılma tazminatları), fikri mülkiyet hakları kaynaklı gelirler (eser sahipliği, telif, marka hakkı), faiz gelirleri ve finansal yatırım getirileri, maddi tazminat gelirleri (sigorta ödemeleri, doktor hatası veya haksız fiile dayalı tazminatlar) gibi gelir unsurlarının kişisel mal mı yoksa ortak mal mı sayılacağı hukuki belirlilik açısından anlaşmada önceden tanımlanabilir.
- Ortak yatırımlar: Tarafların evlilik süresince yapacakları gayrimenkul, şirket hissesi , şirket kuruluşu veya diğer yatırımlarda pay oranları önceden kararlaştırılabilir.
- Gayrimenkullerin yönetimi: Taraflar, sahip oldukları veya ortak edinecekleri taşınmazların yönetimine ilişkin ayrıntılı hükümler koyabilir. Bu kapsamda; kira sözleşmelerinin kim tarafından düzenleneceği ve imzalanacağı, kiracının tahliyesine ilişkin süreçlerin (tahliye davası, tahliye taahhütnamesi vb.) yönetimi, aile konutu olarak kullanılacak taşınmazlara ilişkin tapu kaydına aile konutu şerhinin kim tarafından konulacağı veya bu taşınmaz üzerinde tasarruf yetkisinin sınırları, kira artış oranlarına ilişkin düzenlemeler, kiracı olarak oturulan bir taşınmazın satılması halinde izlenecek yol gibi pratik ve hukuki düzenlemeler evlilik öncesi anlaşmanın kapsamına dahil edilebilir. Bu durumda bir gayrimenkul avukatı desteği almak önemlidir.
- Aile işletmesi veya ticari faaliyetler: Ticaret hukuku kapsamında taraflardan birinin aile şirketine veya şahsi işletmesine diğerinin katılımı, bu işletmeden elde edilecek gelirlerin paylaşımı ve yönetim yetkileri belirlenebilir. Ticaret hukuku avukatından destek alınmalıdır.
- Hediyeleşme ve destek ödemeleri: Tarafların birbirine yapacağı yüksek tutarlı bağışlar, hediye niteliğindeki taşınmaz devri veya destek mahiyetindeki ödemelerin niteliği düzenlenebilir.
- Miras planlamasıyla bağlantılı hükümler: Özellikle ikinci evliliklerde veya çocuk sahibi bireylerde, miras paylaşımı ve kişisel varlıkların korunması amacıyla mali sınırlamalar getirilebilir.
- Nafaka düzenlemeleri: Taraflar, boşanma halinde ödenecek boşanma nafakası, iştirak nafakası veya belirli bir süre için geçerli olacak destek ödemelerini önceden kararlaştırabilirler. Bu düzenlemeler, tarafların mali güçleri ve sosyal durumları göz önüne alınarak hazırlanmalıdır.
- Boşanma tazminatları: Anlaşma kapsamında, boşanma durumunda ödenecek maddi veya manevi tazminat miktarı belirlenebilir. Ancak bu hükümlerin geçerli olabilmesi için, tarafların serbest iradeleriyle ve hukuka uygun biçimde düzenlenmiş olması gerekir. Aksi halde, Türk Medeni Kanunu’nun emredici hükümleri uyarınca bu maddeler geçersiz sayılabilir.
Ancak burada dikkat edilmesi gereken temel husus, evlilik öncesi anlaşmaların yalnızca mali ve hukuki sonuçlar doğurabilecek konuları kapsayabileceğidir. Evliliğin kişisel boyutuna, aile içi rollerin belirlenmesine, çocuk velayeti veya bakımına ilişkin maddeler ise Türk kamu düzenine aykırı sayılacağından geçersiz olacaktır.
Bu nedenle, malvarlığı dışında yapılan her düzenleme mali sonuç doğurmalı, tarafların iradesine dayanmalı ve kanunun emredici hükümleriyle çelişmemelidir.
EVLİLİK ÖNCESİ ANLAŞMALARIN SINIRLARI NELERDİR?
Evlilik öncesi anlaşmaların geçerliliği, Türk Medeni Kanunu ve genel kamu düzeni ilkeleri ile sınırlıdır. Taraflar, serbest iradeleriyle mali ve hukuki konuları düzenleyebilse de, bazı hususlarda düzenleme yapmaları hukuken mümkün değildir.
Özellikle çocuk velayeti, kişisel yaşam tercihleri ve aile içi roller gibi konular, tarafların iradesine bırakılamayacak, kamu düzeni ve çocuğun üstün yararı gözetilerek düzenlenen alanlardır. Bu nedenle evlilik öncesi anlaşmalarda şunlar geçersiz sayılır:
- Çocuk Velayeti ve Eğitim: Taraflar, evlilik sırasında veya boşanma halinde çocukların velayetini önceden belirleyemez. Çocuğun bakımı, eğitimi ve velayeti, Türk Medeni Kanunu’nun ilgili hükümleri çerçevesinde mahkeme tarafından kararlaştırılır. Ayrıca evlat edinmeye dair irade beyanları da bu anlaşmanın konusu olamaz.
- Kişisel Haklar ve Yaşam Tarzı: Eşlerin kişisel tercihlerini sınırlayan, davranışlarını veya özel yaşamlarını yönlendiren maddeler geçersizdir. Örneğin, hangi şehirde yaşayacakları, iş seçimleri veya sosyal aktiviteleri belirleyen hükümler hukuken bağlayıcı sayılamaz.
- Suç ve Şiddet Fiilleri: Eşlerden birinin şiddet, cinsel istismar, dolandırıcılık, hakaret veya benzeri suç fiillerine maruz kalması durumunda, evlilik öncesi anlaşmada bu fiillere ilişkin tazminat veya mali yaptırım öngörülmesi geçerli değildir. Bu tür fiiller, ceza hukuku kapsamında değerlendirilir ve mağdur eş, uzaklaştırma kararı alabilir veya suç duyurusunda bulunabilir. Bu nedenle, bu tür suçların sonuçlarına dair önceden evlilik öncesi anlaşmalarda düzenleme yapmak kamu hukukuna aykırı olur ve hukuken geçersiz sayılır.
- Kamu Düzenine Aykırı Hükümler: Tarafların mali veya hukuki düzenlemeleri, genel ahlak ve kamu düzenine aykırı olmamalıdır. Örneğin, evlilik süresince yasa dışı bir faaliyet üzerinden mal paylaşımı veya borç sorumluluğu düzenlemek geçersizdir.
Buna karşılık, mal varlığı ve mali ilişkilerle ilgili düzenlemeler, tarafların serbest iradesiyle belirlenebilir. Borç sorumlulukları, nafaka ve boşanma tazminatları, miras planlaması, hediyeleşme veya ortak yatırımlar gibi konular, Türk hukukunda geçerlilik kazanabilecek hükümler arasında yer alır.
Sonuç olarak, evlilik öncesi anlaşmaların Türkiye’de geçerli olabilmesi için:
- Mali veya hukuki sonuç doğurması,
- Tarafların serbest iradesine dayanması,
- Kamu düzeni ve kanunlarla çelişmemesi
Bu sınırlar, evlilik öncesi anlaşmaların hem hukuki güvenliğini sağlar hem de olası boşanma veya anlaşmazlık durumlarında taraflar için öngörülebilir ve uygulanabilir bir çerçeve oluşturur.
EVLİLİK ÖNCESİ ANLAŞMA İLE MAL REJİMİ SÖZLEŞMESİ ARASINDAKİ FARK NEDİR?
Evlilik öncesi anlaşmalar ile mal rejimi sözleşmeleri çoğu zaman karıştırılsa da, her ikisi arasında hukuki kapsam ve işlev açısından önemli farklar bulunmaktadır.
Evlilik sözleşmesi olarak bilinen mal rejimi sözleşmesi, Türk Medeni Kanunu çerçevesinde, evlilik birliği süresince tarafların malvarlığı ilişkilerini düzenlemeye odaklanır. Bu sözleşmeler genellikle; mal ayrılığı, edinilmiş mallara katılma veya paylaşmalı mal rejimi gibi mal rejimi türlerini belirleme işlevini görür. Hukuki açıdan sınırlı bir alanı kapsar ve amacı, boşanma veya ölüm halinde mal paylaşımını önceden kararlaştırmaktır.
Buna karşılık, evlilik öncesi anlaşmalar, sadece mal rejimini değil, tarafların mali ilişkilerini, borç sorumluluklarını, nafaka ve boşanma tazminatlarını, ortak yatırımların yönetimini ve miras paylaşımını da kapsayabilir. Dolayısıyla evlilik öncesi anlaşmalar, hukuken daha geniş bir çerçeve sunar ve evliliğe hazırlık niteliği taşıyan çok yönlü bir planlama aracı olarak değerlendirilebilir.
- Mal Rejimi Sözleşmesi: Evlilik sırasında veya öncesinde sadece malvarlığı rejimi değişikliği yapılabilir; diğer mali konular veya boşanma sonrası düzenlemeler sınırlıdır.
- Evlilik Öncesi Anlaşmalar: Taraflar, mal rejimi seçiminin ötesinde, evlilik süresince ve olası boşanma halinde finansal öngörülebilirliği artıracak geniş kapsamlı hükümler Örneğin; taraflardan birinin evlilik öncesi sahip olduğu borçların sorumluluğu, boşanma tazminatının belirlenmesi veya yoksulluk nafakasının sınırlandırılması gibi konular evlilik öncesi anlaşmalarla düzenlenebilir.
Sonuç olarak, mal rejimi sözleşmeleri hukuki olarak daha dar kapsamlı, evlilik öncesi anlaşmalar ise kapsam açısından daha geniş ve esnek bir yapıdadır. Bu nedenle çiftler, evlilik öncesi anlaşma yolunu tercih ederek hem malvarlığı hem de mali yükümlülükler açısından kapsamlı bir hukuki güvence sağlayabilirler.
YABANCI UNSURLU EVLİLİKLERDE EVLİLİK ÖNCESİ ANLAŞMA YAPILABİLİR Mİ?
Yabancı unsurlu evlilikler, taraflardan birinin veya her ikisinin yabancı uyruklu olduğu evlilikleri ifade eder. Bu tür evliliklerde, tarafların evlilik öncesi anlaşma yapabilme yetkisi bulunmaktadır. Söz konusu anlaşmalar, tarafların malvarlığı, borç sorumlulukları ve olası boşanma durumunda doğabilecek mali yükümlülüklerini önceden düzenleme amacı taşır. Evlilik öncesi anlaşmanın geçerliliği için yabancı eşin ikamet iznine sahip olmasına gerek yoktur. Ancak, geçerlilik koşulları ve uygulanabilir hukukun belirlenmesi, uluslararası boyut göz önünde bulundurularak dikkatle ele alınmalıdır.
1. Türk Vatandaşı ile Yabancı Arasındaki Evliliklerde Evlilik Öncesi Anlaşma Düzenlenmesi
Bir Türk vatandaşı ile bir yabancı, Yabancılar Hukuku kapsamında Türkiye’de veya yabancı bir ülkede evlilik öncesi anlaşma yapabilir. Türkiye’de geçerli olabilmesi için, anlaşmanın; Türk hukukuna uygun olması ve Türk Medeni Kanunu’nun öngördüğü şekil şartlarına (örneğin noter onayı) uygun olarak düzenlenmesi gerekmektedir.
Aksi halde, söz konusu anlaşma Türkiye’de hukuken bağlayıcı nitelik kazanamaz. Türkiye’de geçerli olmayan bir anlaşma, tarafların Türkiye’deki malvarlığı üzerinde herhangi bir hukuki sonuç doğurmaz. Bu nedenle, yabancı ülkede düzenlenen evlilik öncesi anlaşmaların Türkiye’de geçerlilik kazanabilmesi için uygulanabilir hukuka uygunluk ve şekil şartları kritik öneme sahiptir.
2. İki Yabancı Tarafın Evliliğinde Evlilik Öncesi Anlaşma Düzenlenmesi
İki yabancı birey de Türkiye’de veya kendi ülkelerinde evlilik öncesi anlaşma düzenleyebilir. Bu anlaşmalar, özellikle ileride Türkiye’de boşanma davası açılması durumunda, Türk mahkemeleri tarafından Türkiye’deki malvarlığı üzerinde uygulanabilir. Taraflar, yabancılara ait Türkiye’de bulunan taşınmazlar ve diğer malvarlıklarını, evlilik öncesi anlaşma hükümlerine göre paylaşmayı önceden kabul edebilirler.
Ancak burada da, anlaşmanın Türk kanunlarının öngördüğü içerik ve şekil şartlarına uygun olması gerekir. Aksi halde, anlaşmanın Türkiye’deki hukuki geçerliliği ve uygulanabilirliği sınırlı kalacaktır.
3. Geçerlilik Şartları ve Hukuki Sınırlamalar
Yabancı ülkede düzenlenen evlilik öncesi anlaşmaların Türkiye’de geçerli olabilmesi için:
- Kanuni içerik şartlarına uygunluk: Anlaşmanın, malvarlığı, borç sorumlulukları gibi mali ve hukuki sonuç doğuran hükümler içermesi gerekir.
- Şekil şartlarına uygunluk: Anlaşmanın noter tasdiki veya ilgili ülkede resmi geçerlilik kazanmış belgelerle teyit edilmesi gerekmektedir.
- Kamu düzeni ve genel ahlakla çelişmeme: Anlaşmada çocuk velayeti, ebeveynlik yükümlülükleri, kişisel yaşam tercihleri veya toplumun temel değerlerine aykırı hükümler yer alamaz.
Bu şartların sağlanması, hem taraflar arasında hukuki güvenliği hem de Türkiye’de anlaşmanın uygulanabilirliğini garanti altına alır. Ayrıca, anlaşmanın hangi hukukun uygulanacağı açıkça belirlenmiş olmalıdır; bu, uluslararası uyuşmazlıklarda mahkeme tarafından uygulanacak hukuk kurallarının öngörülebilirliğini sağlar.
4. Uygulanabilir Hukukun Belirlenmesi
Yabancı unsurlu evliliklerde, evlilik öncesi anlaşmanın uygulanabilirliği açısından uygulanacak hukukun tespiti kritik öneme sahiptir. Taraflar, anlaşmayı düzenlerken:
- Türkiye’de mi yoksa yabancı bir ülkede mi uygulanacağını,
- Hangi ülke hukukunun geçerli olacağını,
- Gelecekteki olası boşanma veya mal paylaşımı davalarında hangi hukuki kuralların uygulanacağını,
önceden netleştirmelidir.
Bu tespit, anlaşmanın uluslararası geçerliliğini, tarafların mali öngörülebilirliğini ve mahkemelerde uygulanabilirliğini doğrudan etkiler. Özellikle farklı ülkelerde malvarlığı bulunan taraflar için, bu adım anlaşmanın geçerliliğini ve uygulanabilirliğini güçlendiren temel bir unsurdur.
Evlilik öncesi anlaşmalar, tarafların malvarlığı ilişkilerini düzenlemenin ötesinde, olası boşanma durumunda tarafların mali güvenliğini sağlayacak hükümler de içerebilir. Türkiye’de ve uluslararası evliliklerde, bu kapsamda nafaka ve boşanma tazminatı düzenlemeleri taraflarca anlaşmada önceden kararlaştırılabilir. Bu düzenlemeler, boşanma halinde tarafların maddi ve manevi kayıplarının öngörülebilir ve dengeli bir şekilde telafi edilmesini amaçlar.
Ancak, evlilik öncesi anlaşmanın uygulanacağı ülke veya hukuk sistemi de geçerliliğin belirlenmesinde kritik bir rol oynar. Anlaşmada yer alan nafaka veya boşanma tazminatı hükümleri, uygulanacağı ülkenin hukuk kurallarına uygun olmalıdır. Aksi takdirde, anlaşmanın söz konusu ülkede açılacak boşanma davası sırasında, uygunsuz veya hukuka aykırı hükümler geçersiz sayılacak ve taraflar arasında bu hükümler uygulanamayacaktır. Bu nedenle, uluslararası evliliklerde anlaşma hazırlanırken, hem Türkiye hem de olası boşanma davasının görüleceği ülkenin hukuk sistemine uygunluk titizlikle gözetilmelidir. Bu sebeple özellikle yabancı unsurlu sözleşmeleri düzenlemeden önce hukuki danışmanlık alınması önem arz etmektedir.

EVLİLİK ÖNCESİ ANLAŞMA HAZIRLARKEN DİKKAT EDİLECEK HUSUSLAR NELERDİR?
Evlilik öncesi anlaşmalar, taraflar arasındaki mali ve hukuki ilişkileri önceden düzenleyen önleyici bir araç olarak büyük önem taşır. Ancak anlaşmanın geçerliliği ve işlevselliği, hazırlanma sürecinde dikkat edilen hususlara bağlıdır.
1. Her İki Tarafın Menfaatlerinin Korunması
Anlaşmanın hazırlanmasında en temel ilke, taraflardan her birinin menfaatlerinin eşit şekilde korunmasıdır. Tek tarafın lehine veya diğer tarafın aleyhine düzenlenmiş hükümler, ilerleyen süreçte hukuken geçersiz sayılabilir ve anlaşmanın tamamını risk altına sokabilir. Bu nedenle, adil ve dengeli hükümler oluşturmak ve tarafların kişisel veri güvenliğine önem vermek hem hukuki güvenlik hem de evlilik birliğinin sağlıklı devamı açısından kritik öneme sahiptir.
2. Hazır Şablonlardan Kaçınılması, Kişiye Özel Düzenlemelerin Tercih Edilmesi
Piyasada yaygın olarak bulunan hazır şablonlar, tarafların özel durumlarını ve ihtiyaçlarını tam olarak karşılamaz. Evlilik öncesi anlaşma, çiftin malvarlığı, gelir durumu, borç yapısı ve aile koşulları dikkate alınarak hazırlanmalıdır. Kişiye özel düzenlemeler, ileride doğabilecek uyuşmazlıklarda hukuki korumayı güçlendirir ve tarafların beklentilerini doğru biçimde yansıtır.
3. Hukuki Dilin Açık, Net ve Anlaşılır Olması
Anlaşmanın hükümlerinin her iki tarafça da doğru anlaşılması, hukuki güvenlik açısından zorunludur. Karmaşık veya muğlak ifadeler, yorum farklılıklarına ve anlaşmazlıklara yol açabilir. Bu nedenle, anlaşmada kullanılan dil açık, anlaşılır ve teknik hukuki terimlerle desteklenmiş olmalıdır. Gerekirse, her maddenin açıklaması veya örnek durumu eklenerek, tarafların hukuki etkileri tam olarak kavraması sağlanabilir.
3. Uygulanabilir Hukukun Tespiti
Özellikle uluslararası evliliklerde, anlaşmanın hangi hukuk kurallarına tabi olacağının belirlenmesi büyük önem taşır. Türk Medeni Kanunu, Türkiye’de ikamet eden veya Türk vatandaşı olan taraflar açısından geçerli olsa da, taraflardan biri yabancıysa veya mallar yurt dışında bulunuyorsa, uygulanacak hukukun tespiti gerekir.
Bu tespit, anlaşmanın:
Taraflar, anlaşma yapılmadan önce hukuki danışmanlık alarak uygulanabilir hukuk ve ülke seçimini netleştirmelidir. Bu adım, anlaşmanın uluslararası geçerliliğini ve olası ihtilafların çözümünü kolaylaştırır.
Bu hususlara dikkat edildiğinde, evlilik öncesi anlaşmalar hem hukuki geçerlilik kazanır hem de taraflar için öngörülebilir ve güvenli bir mali planlama aracı haline gelir.
EVLİLİK ÖNCESİ ANLAŞMALAR İPTAL EDİLEBİLİR Mİ?
Evlilik öncesi anlaşmalar, tarafların malvarlığı ve mali ilişkilerini düzenleyen hukuki belgeler olmalarına rağmen, belirli koşullar altında iptal edilebilir. Bu iptal, öncelikle irade sakatlığı hallerine dayanabilir. Taraflardan biri, anlaşmayı tehdit, şantaj, hile veya diğer baskı yöntemleri altında imzalamışsa, sözleşmenin geçerliliği sakatlanmış olur ve mağdur taraf, evlilik öncesi anlaşmanın iptalini talep edebilir. Bu durum, sözleşmenin tarafların özgür iradeleriyle yapılmadığını gösterir ve mahkeme tarafından iptal sebebi olarak kabul edilir.
Bunun dışında, evlilik öncesi anlaşmanın kötü niyetli amaçlarla yapılması da iptal gerekçesi oluşturur. Örneğin, sözleşme mirasçılardan veya alacaklılardan mal kaçırmak amacıyla düzenlenmişse, bu durum hukuken geçersiz sayılabilir ve muvazaa davalarına konu olabilir. Taraflar, sözleşmenin muvazaalı olarak yapıldığını iddia ederek, mirastan mal kaçırma veya vekaletin kötüye kullanılması gibi hukuki gerekçelerle tapu iptal ve tescil davası açabilirler. Böylece, sözleşmenin geçersiz sayılması ve malvarlığının gerçek sahibine iade edilmesi sağlanabilir. Ya da vasiyetnamenin iptali söz konusu olabilir. Bu durumda bir miras avukatı desteği almak yararlı olacaktır.
Sonuç olarak, evlilik öncesi anlaşmaların iptali, tarafların iradesinin sakatlanması veya sözleşmenin hukuka, kamu düzenine ve emredici hükümlere aykırı şekilde kötü niyetle yapılması hallerinde mümkündür. Bu durumlarda, mahkemeye başvurarak sözleşmenin geçersizliğinin tespit edilmesi sağlanabilir.